25. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP25) zirvesine Antikapitalistler adına katılan Özdeş Özbay ile zirve deneyimi hakkında konuştuk.
COP25 zirvesinden beklentiler neydi? Nasıl geçti?
Özdeş Özbay: Açıkçası iklim aktivistlerinin COP25’ten hiçbir beklentisi yoktu. 6 Aralık’ta zirvenin gerçekleştiği Madrid’te sokağa inen 500 bin kişiye seslenen Greta Thunberg “umut dört duvar arasında değil burada, sokakta” demişti.
Zaten birkaç gün sonra da Gelecek İçin Cumalar (Fridays for Future) üyesi 200 genç iklim aktivistinin zirvenin gerçekleştiği ana sahneyi işgal etmesinin ardından zirveden atılmaları Greta’nın haklı olduğu göstermiş oldu.
Böylece Endesa gibi fosil yakıt şirketlerinin sponsorluğunda geçen zirveden iklim aktivistleri dışlandı. Ancak sadece genç aktivistler değil yerli halkların temsilcileri de zirvede kendilerine yer bulamadı.
Zirve boyunca hem çok sayıda eylemle Madrid sallandı hem de İklim İçin Sosyal Zirve adıyla bir karşı zirve düzenlendi.
Bu eylemler ve karşı zirve nasıl geçti?
Eylemlerin en büyüğü 6 Aralık’ta gerçekleşen yürüyüştü. 500 bin kişi katıldı. En önde yerli halkların temsilcileri yürüdü.
Kortejlerin birçoğunda Şili’de sokakları dolduran yüzbinlerle dayanışma vardı. Bunun nedeni zirvenin aslında Şili’de gerçekleşecekken sokağa inen öğrenci ve işçilere yönelik devlet şiddeti sonrası zirvenin Madrid’e alınmasıydı. Zirve sahibi hâlâ Şili devleti görünüyordu. Buna karşı da eylemciler ve karşı zirveyi örgütleyenler Şili’deki mücadeleyi sahiplendi.
Yokoluş İsyanı (Extinction Rebellion), Gelecek İçin Cumalar, 350 hareketi ve daha birçok grup şehrin farklı noktalarında toplamda yüzlerce aktivistin katıldığı çok sayıda eylem yaptılar. Kimi zaman yolları kapayarak dans ettiler ve çeşitli kostümlerle yürüyüş yaptılar, kimi zaman zirve içerisinde soyunarak veya oturarak protesto gösterileri düzenlediler, kimi zaman da Repsol petrol şirketi gibi çeşitli şirketlerin önünde eylemler örgütledir.
11 Aralık’ta 200 genç aktivistin zirvede gerçekleştirdiği eylem sonrası polis tarafından atılmaları üzerine 13 Aralık Cuma günü küresel iklim grevi ilan edildi. Dünyanın birçok ülkesinde binlerce kişi “COP25’e asla güvenme” sloganıyla eylemler düzenledi.
Karşı zirvede ise ekolojik krizin toplumsal sonuçları konuşuldu. Irkçılık, kadın meselesi, göçmenler, savaşlar, antikapitalist mücadele, iklim istihdamı, yeni yeşil düzen gibi çok sayıda konuda onlarca toplantı yapıldı. Her günün sonunda ise genel meclis toplantısı yapıldı ve o gün zirvede devletlerin neler konuştuğu özetlenerek durum değerlendirmesi yapıldı.
Daha ilk genel meclis toplantısından itibaren zirvede konuşulanlardan bu zirveden hiçbir şey çıkmayacağı belli olmuştu.
Zirve sonuç bildirisi ilan edildi. Sonucu ne oldu zirvenin ve bizi bundan sonra nasıl bir mücadele bekliyor?
Zirveden aslında olumlu hiçbir sonuç çıkmadı. Devletlerin üzerinde anlaştığı tek konu seneye Glasgow’da gerçekleşecek zirveye her devletin çok daha geniş kapsamlı taahhütler sunması gerektiği oldu.
Bu nedenle BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bile sonuç karşısında hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
Bundan sonra bizi yeni iklim grevleri bekliyor. Gelecek İçin Cumalar şimdiden 13 Mart’ta bir kez daha küresel iklim grevi gerçekleştireceğini ilan etti. 20 Eylül’deki dördüncü küresel iklim grevine tüm dünyada 7 milyonun üzerinde insan katılmıştı. Hedef daha büyük kalabalıklara ulaşmak.
Yokoluş İsyanı da eylemlerini sürdürecektir. Bu hareketin en güçlü olduğu ülke Britanya ve önümüzdeki yıl COP zirvesi İskoçya’da gerçekleşecek. Dolayısıyla Yokoluş İsyanı ayağına gelecek zirve öncesi bütün gücünü ortaya koyacak gibi duruyor.
Biz de burada şimdiden büyük bir iklim grevi için hazırlıklara başlamalıyız. 20 Eylül’de Türkiye’de de 20’den fazla şehirde 10 bin kişi sokağa çıkmıştık. Sıfır Gelecek bu hareketin en önemli platformu olmuştu. 13 Mart yaklaşırken şimdiden daha büyük bir kitleyi harekete geçirmek için çalışmaya başlamamız gerekiyor.
(Sosyalist İşçi)