COP25 zirvesi devam ederken, karşı-zirveyi yakından izleyen Özdeş Özbay, iklim aktivisti ve yazar John Sinha ile İngiltere İşçi Partisi’nin savunduğu Yeşil Yeni Düzen hakkında konuştu.
Kıtlık, seller, kuraklık, yangınlar milyonlarca insanı evlerinden edince, varlıklı ülkeler, yani küresel ısınmanın asıl sorumluları, sınırlarına duvar inşa etmeye başlayacak. Bu gerçek karşısında tek alternatifimiz var; dayanışma.
İngiltere İşçi Partisi’nin Yeşil Yeni Düzen’i, adil geçişi, yani enternasyonal dayanışmayı gündeme getirerek sıfır karbon emisyonu hedefine adandı. Şu anda Avrupa’da bunun bir benzeri daha yok. Bilim insanları ve sendikaların ortaklaşa çalışmasıyla oluşturulan yol haritasındaki çözümlerin hepsi bilimsel verilere dayanılarak geliştirildi.
“İşçi Partisi, gelişmiş ülkeler düzeyinde konuşursak, en radikal programlardan birini gündeme getirdi” diyor John Sinha.
Bu arada Muhafazakar Parti’nin net sıfır hedefi için belirlemiş olduğu yıl 2050. Liberal Demokratlarsa 2045’i hedefliyor. Hedefi 2030 yılı olarak belirleyen İşçi Partisi ise Yeşil Yeni Düzen ile, merkezinde iklim adaletinin bulunduğu bir strateji geliştirmiş oldu.
“2030’da net sıfır karbon hedefine odaklanan bir manifesto sunuldu. Bu çok güçlü bir program” diyen Sinha, fosil yakıt sektörünün buna engel olmak için her şeyi yaptığını söylüyor; “Fakat ne yazık ki Unite ve GNB gibi petrol ve gaz sektöründeki işçileri temsil eden başlıca bazı sendikaların etkisiyle programın zayıflatılmaya çalışıldığını söyleyebilirim.”
Yeşil Yeni Düzen, iklim değişiminin, özünde sınıfsal eşitsizlik meselesi olduğu ve sorunlu bir ekonomik sistemin sonucunda yaşandığı gerçeğinden hareketle, ekonomiyi kökten değiştirecek radikal bir yaklaşım.
Program, iklim adaletinin aslında ekonomik ve sosyal adalet meselesi olduğu, bu üçünün birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceği gerçeğine dayanıyor ve karbon salımlarının hızla azaltılması talebinin ötesine geçerek mevcut ekonomik, sosyal ve politik modelleri hedef alan 9 somut değişimi gündeme getiriyor:
- 2030’da sıfır karbon
- Fosil yakıtların hızla, aşamalı olarak devreden çıkarılması
- Yenilenebilir enerji sektörüne geniş kapsamlı yatırımlar
- Adil geçişle; iyi ücretli, sendikalaşmış, çevre dostu iş kolları ve meslekler
- Yenilebilir enerji altyapısına dayanan entegre ulaştırma sistemleri
- Halkın söz sahibi olduğu yeni bir demokratik yönetim
- Gelişmekte olan ülkelere iklim krizi karşısında dönüşüm desteği
- Evrensel hizmetler kapsamında tüm temel hakların garantiye alındığı yeni bir ekonomi
- İklim göçmenlerini kucaklama, daha fazla göçe yol açacak felaketleri önleme
Programda şöyle söyleniyor:
Küresel emisyonların azaltılması için benimsenebilecek iki temel yaklaşım mevcut.
1. Mevcut tutumumuz
Varlıklı ülkeler, son derece yetersiz emisyon azaltım hedeflerini benimserken, bir yandan da adil dağılım için ortaya koyduklarından fazlasını alıyorlar. Bu yönelim iklim değişikliğinin yoksul ülkeler üzerindeki etkisini maddi çıkara dönüştürür, emisyonlarını olağanüstü seviyelerde artırmaya zorlar. Dahası, yoksullukla mücadele olanaklarını ya da enerjiye küresel erişim gibi diğer hedefleri başarma ihtimallerini de azaltır.
2. Bambaşka bir tasavvur da mümkün
Yerel ve enternasyonal adaleti hedef alan, varlıklı ülkelerin sorumluluklarını yerine getirip, karbon emisyonlarını azaltmak için radikal çözümleri harekete geçirdikleri, böylece gelişmekte olan ülkelere iklim krizi hedeflerine ulaşma yolunda emisyonlarını geçici olarak artırma olanağının sunulduğu, daha adil bir dönüşümle, daha düşük seviyeli emisyon değerlerine ulaşmayı başardığımız bir gelecek…
Özetle “Fosil yakıtları destekleme devri geride kaldı” diyor İşçi Partisi; “Yeşil Yeni Düzen, fosil yakıtları desteklemeye devam eden bu stratejileri sona erdirirken, adil bir geçiş için işgücüne, kamu hizmetlerine ve yenilenebilir enerji sistemlerine büyük miktarlarda yatırım yapılmasını hedefliyor. Amacımız, küresel ölçekte fosil yakıt sübvansiyonlarının sonlandırılıp, gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıt bağımlılığını ortadan kaldırmaktır.”
John Sinha, İngiltere’nin en büyük altı enerji şirketinin -ki bunlar ağırlıklı olarak fosil yakıt şirketleri- kamulaştırılacağının da açıklandığını ve bunun son derece önemli bir atılım olduğunu söylüyor; “Bunun anlamı, enerji üretim ve dağıtım sektörünün büyük şirketlerin elinden alınıp, halkın söz sahibi olduğu yerel yönetimlerin sorumluluğuna verileceğidir. Dolayısıyla elektrikli otobüsler ve trenler gibi yenilenebilir enerji altyapısıyla çalışan bir ulaştırma ağı kurulabilmesine de imkan tanıyan bir değişiklik. Program, yenilenebilir enerji sektörüne muazzam yatırımlar yapılacağının garantisini veriyor.”
Yeşil Yeni Düzen’de yer alan bir diğer önemli husus, demokratik mülkiyet. Programda; “Karşı karşıya kaldığımız krizlerin asıl sorumlusu; özel mülkiyete, değer yitimi ve kâr maksimizasyonuna dayalı günümüz neoliberal ideolojileridir” denilmiş.
Kamu mülkiyetiyle şekillenen bir ekonomi, politik ve ekonomik gücün paylaşıldığı sosyalist sistemin yansıması olarak görülüyor. Bu da elbette proletaryanın gücü ve etkisinin artırılmasıyla mümkün olabilir. Dolayısıyla İşçi Partisi sermayeye değil, halka öncelik vermek ve kamu kaynaklarının idaresine katılımı teşvik etmek istiyor.
Bunun için ‘yerel, bölgesel, ulusal’ olarak adlandırılan bir yapılanma sunulmuş. Yerel ölçekli mülkiyette; yerel halkın işletmeler üzerinde doğrudan pay sahibi olduğu, akıllı teknolojilerin kullanıldığı, yerel bankacılığın desteklendiği, dairesel mülkiyete (çapraz sahiplik) dayalı, üretici ve tüketici ilişkisinin iyileştirildiği, sosyal kaygılar ve giderilmeyi bekleyen ihtiyaçlara duyarlı, yerel tedarik zincirinin harekete geçirildiği, politik ve ekonomik özerkliğin artırıldığı, mülklerin yönetimi ve operasyonlarının bölge halkına devredildiği, karar süreçlerinin yerel demokratik işleyişle gerçekleştirildiği, müşterek faydalar doğrultusunda yönetilen bir sistemin hayata geçirilmesi hedefleniyor. Bölgesel ise birleştirici bir strateji için önemli. Standartların oluşturulması ve temini için de temeli kamulaştırmaya dayanan ulusal mülkiyet önerilmiş.
John Sinha, “Yeşil Yeni Düzen sermayenin hegemonyasını sonlandırmak için tasarlandı” diyor; “Kapitalistlerin toplumu değerlendirme şekli, biz sosyalistler için, hakkından gelinmesi gereken çetin bir görev. Bu tartışmayı kazanabilmek için iyi stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Özellikle de tabanın güçlenmesine ihtiyaç var. Yani işçilerin güç kazanması gerekir ki alternatif bir toplum modeli yaratılabilsin. İşte bu hem zaman alan hem de çok çalışılması gereken bir hedef.”
“Artık değişime ihtiyacımız var.”