Kızılcaköy'de JES'e direnen kadınlar: “Dozerlerin önünde yatarız...”

20.12.2018 - 11:24

Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy’de Gürmat Enerji Şirketi’nin yapmak istediği Jeotermal Enerji Santrali'ne (JES) karşı köylülerin başlattığı nöbet eylemi 5 aydır kesintisiz devam ediyor.

6 Aralık’ta köylülerin alanı terk etmemesi üzerine eylem çadırına gelmek zorunda kalan Vali Yardımcısı, ÇED raporu çıkıncaya kadar firmanın satın aldığı arazide herhangi bir çalışma yürütmeyeceğini söyledi.

Eylem süresince polis ve jandarmanın saldırısına maruz kalıp yaralanan kadınlarsa direnişi devam ettirmekte kararlı.

Tel örgü, yol kontrolü ve şiddet

JES kuyularına karşı hâlâ eylem çadırında nöbet tutan köylülerden Leyla Çiyan Şen, kuyuların yapılmak istendiği tarlada bir hareketliliğin olduğu haberinin gelmesi üzerine 7’den 70’e tüm köy halkıyla birlikte oraya gittiklerini belirtiyor.

Mezopotamya Ajansı'ndan Ayşe Sürme’ye konuşan Şen, jandarmanın yollarını kesip kimlik kontrolü yaptığını ve tarlanın etrafına tel örgü çektiğini belirterek, maruz bırakıldığı şiddeti şöyle anlatıyor:

“Tel örgülerin çekilmesine izin vermedik. Jandarmayla aramızda biraz husumet yaşandı. Ben direğin kazıldığı çukura girerek telin yapılmasını engelledim. Çukurda benim olduğumu görmelerine rağmen dizlerime kadar çimento döktüler. Daha sonra karnımdan darbe aldım. Nefes boruma kadar hissettim. Nefessiz kaldığım için bayıldım. Ayıldığımda başımda bağırıp çağıranlar olduğunu gördüm. Beni hastaneye kaldırdıklarında doktorlar 24 saat müşahede altında tutulacağımı söyledi. Bizim köylümüz baskı altındayken hastanede kalamayacağımı söyleyerek tarlaya geri geldim.”

‘Jandarma üstümüze gaz sıktı’

O gece sabaha kadar köyde nöbet tuttuklarını söyleyen Şen, “Sabah saat 04.00’te tel direkleri çekmişler. Biz tellerin yanına gider gitmez jandarmalar üstümüze gaz sıktı. Albay gelince biz valiyi istediğimizi söyledik” diyerek şunları ekliyor:

“Bir süre sonra vali yardımcısı ve İzmir Barosu geldi. Mahkeme kararına kadar kimsenin bu alana bir şey yapmayacağını söyledi. Şimdi olaylar durdu ama sadece Nisan ayına kadar sürecek bir sessizlik. Nisan’dan sonra yine üstümüze gelecekler. Biz nöbetimize devam edeceğiz. ÇED raporu gelinceye kadar buradayız. JES’ler gidinceye kadar bizi buradan kimse kaldıramaz.”

Direnen köylülerden biri olan Hatice Barlaz ise “Jandarmaya çocuklarımızı, toprağımızı zehirleyeceklerini anlatmaya çalıştım” diyor.

‘Dozerlerin önünde yatarız ama kuyuları kazdırmayız’

Ertesi gün tekrar tel örgülerini engellemek için tarlaya gittiklerini ve jandarmanın baskısı ile karşılaştıklarını kaydeden Barlaz, yaşadıklarını şu ifadelerle anlatıyor:

“Birisi bana ‘git oradan koca karısın’ dedi. ‘Öldürsen de gitmeyeceğim’ deyince binbaşı beni ittirdi. O an kolum betona çarptı. Kolumdan kan geldiğini daha sonra gördüm. Üç kişiyle birlikte hastaneye gittik. Daha sonra tutanak tutular. Birisi bana 'yanlışlıkla olmuştur' deyince bende hayır ‘bütün her şey kasten yapıldı’ dedim. Ertesi gün yine alana gittiğimizde bu sefer biber gazı sıktılar üstümüze. Baygınlık geçirenler oldu. Hayatımda ilk defa biber gazına maruz kaldım. Ne olduğunu dahi bilmiyordum. Nefessiz kalmıştım. Onlara 'ölürüz de toprağımızı onlara bırakmayız' dedik.”

O günden itibaren nöbete devam ettiklerini belirten Barlaz, direnişte son derece kararlı olduklarını vurguluyor: “Dozerlerin önünde yatarız ama kuyuları kazdırmayız. Kuyular kazılırsa o zaman öleceğiz. Küçükten büyüye zehirleneceğiz. Bu yüzden sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz.”



Bültene kayıt ol