Siyasi aktörler deyince akla ilk olarak bakanlar, başbakanlar, birtakım yetkililer, mecliste vekilleri olan partiler, IMF, NATO gibi uluslararası kuruluşlar vs geliyor.
Sokaktaki kitleler, fabrikadaki işçiler, mahalleler, yani her toplumun büyük çoğunluğunu oluşturanlar gelmiyor akla nedense.
Onlara biçilen görev, olsa olsa siyasi aktörlerin sahnesinde izleyici olmak.
...
Bu görev paylaşımı koca bir yalan...
Ders kitaplarında imparator adlarının ve savaşların tarihlerinin ezberletildiği ama sarayları yapanların adının bile geçmediği koca bir yalan bize ezberletilen. Sanki krallar savaştı, krallar sürdü tarlaları, krallar üstüste koydu tapınakların taşlarını.
Antik kentlerde en çok tapınakların ve sarayların kalıntıları vardır. Sanırız ki, Efes sadece görkemli binalar, Bergama sadece muhteşem tapınaklardı.
Ne de olsa kerpiç damlarda yaşayanların hikayeleri binlerce yıla dayanamazdı.
Nice krallıklar yok oldu gitti ama toprağı taşı işleyenler, savaşlarda ölenler bugün halen burada. Ve binlerce yıl önce olduğu gibi bugünün de asıl siyasi aktörü onlar.
Sahnede ezberledikleri rolleri kesenlerin aksine onlar ezbersiz ve kostümsüzler.
...
Örnek mi?
İrlanda’da 1916’da koca imparatorluğa kafa tutan devrimcilerin torunları yüz yıl sonra bugünün kapitalist imparatorluğuna kafa tuttular. Yüz yıl önce ‘’bağımsızlık’’ diyorlardı, bugün ise ‘’suyumuzu sattırmayız’’ diyorlar. Yüz yıl önce idam edildiler bugün ise IMF ve İrlanda’nın patronlarını bir kaşık suda boğdular. Yüzbinler siyaset sahnesine çıktı defalarca kere ve su hakkından vazgeçmedi. Seçimler oldu. 158 milletvekilinden 90’a yakını ücrestiz su hakkını koruyacakları vaadi ile seçildi. Yüz yıllık tarih boyunca toplamda yüzde 90’dan fazla oy alan iki sağ partinin oy toplamı yüzde 50’ye düştü. On hafta boyunca hükümeti kuramadılar. Sonunda suyun ücretlendirilmesinden vazgeçip bir azınlık hükümetinde anlaştılar.
Eli kolu bağlı bir azınlık hükümeti.
...
Kuzey İrlanda tarihinde ilk defa iki sosyalist milletvekili meclise girdi. People Before Profit siyasetin sekter iki aktörü Sinn Fein ve İngiliz kraliyetçilerinin sahnesinde ‘Ne cumhuriyetçiyiz, ne de kraliyetçi. Sosyalistiz’ diyerek çıktılar meydana.
Dün sosyalistlere burun kıvıranların bugün ağzı açık kaldı.
...
Londra'da ilk defa bir Müslüman, İşçi Partisi'nden belediye başkanı seçildi. Bu, Avrupa'da bir ilk. Seçim süreci boyunca iktidardaki Muhafazakâr Parti ve ırkçı/faşist gruplar her türlü islamofobik saldırıyı denediler. Ne de olsa Avrupa siyasetinin aktörleri bunun üzerinden çok prim yapıyorlardı.
Ama oyun tutmadı.
Koskoca Londra, patllatıverdi ırkçıların suratına tokadı.
İlk mesele seçilen başkanın İşçi Partisi’nde nerede durduğu falan değildi. O konu, ırkçılık yenildikten sonra konuşulacak.
...
Birleşik Krallık (İngiltere) AB'den ayrılmayı oylayacak yakında. Neoliberal AB parça parça bir sürü sorunla çatırdıyor. Ömrü çok uzun olmayabilir. Irkçı-emperyalist bir fantazi olan AB, kocaman bir karabasana dönüşebilir.
...
İskoçya, Birleşik Krallık'tan ayrılma fikrini son seçimlerle yeniden tazeledi. Birleşik Krallık, İskoçya'dan başlayıp Kuzey İrlanda ile devam eden bir süreçle paramparça olabilir. Güneş batmayan imparatorluk rüyası bitmişti, şimdi ‘Birleşik Krallık’ rüyasına tutunuyorlar.
...
Syriza mide bulandırmaya devam ediyor. Reformizmin çıkmaz sokağını gördük. Ama Yunanistan halkı, Syriza'ya rağmen büyük bir oranda mültecileri desteklemeye devam ediyor. Syriza’nın sahnelediği oyun tutmuyor.
...
AB-Türkiye mülteci anlaşması bu gidişle uzun ömürlü olmayacak. Başından beri hiç bir insani/demokratik prensip üzerine kurulmayan bu iğrenç pazarlık, şimdi de Türkiye iç siyasetinin problemleri, AB milliyetçi çevreleri ve yine AB içindeki çekişmeler nedeniyle sarsıntıda. Sahnede kurgulanan bu oyun da tutmuyor. Mülteciler ölmeye ama AB sınırlarını da delmeye devam ediyor.
...
Le Pen ve Hollande başörtüsünü tartışadursun, Fransa'da yüz binlerce işçi ayakta.
Sokaktaki kitleler, fabrikadaki işçiler, mahalleler, yani her toplumun büyük çoğunluğunu oluşturanlar siyasetin aktörü olduklarını tekrar tekrar gösteriyorlar.
...
Bizim buralarda durumlar böyle. Bütün bunlar oyunu değiştirmeye yeter mi? Yetmez herhalde.
Efes’i, Bergama’yı o yüzden sevmek lazım. Güzelim mermer taşlarının fısıldadığı hikayelerde gizli her şey.
Memet Uludağ
@Memzers