Memet Uludağ

Memet Uludağ son yazıları

Memet Uludağ tüm yazıları

03.04.2016 - 14:08

Batı devletleri ve medya özgürlüğü

Chelsea Elizabeth Manning, ABD ordusunda askerdi. 2009’da Irak’ta istihbarat analisti olarak görev yapmıştı. 2010 yılında, bugün ‘Irak Savaş Kayıtları’ ve ‘Afganistan Savaş Günlüğü’ olarak bilinen gizli belgeleri WikiLeaks’e vermişti. Bu belgeler WikiLeaks ve kimi medya kuruluşlarınca yayınlanmış ve bunlar sayesinde Irak ve Afganistan savaşlarının en kirli, en kanlı yüzünü görmüştük.

Yayınlanan belgeler arasında 2007’de Bağdat’ta ABD helikopterlerinin Reuters muhabirleri ve çocuklar dahil 18 kişiyi katlettiği bir video vardı. Bu video tüm dünyayı şok etmişti.

WikiLeaks belgeleri ABD ile müttefiki bir sürü devletin kirli ilişkilerini de ortaya koyuyordu.

Chelsea Manning casusluk ve düşmana yardım dahil olmak üzere 22 suçtan yargılandı. İdam cezasından kurtuldu ama ilk yılı hücrede olmak üzere 35 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange halen İngiltere’de Ekvator Büyükelçiliği’nde sığınmacı olarak yaşıyor. Büyükelçilik binası sürekli olarak polis gözetiminde tutuluyor. ABD’ye iadesi halinde başına neler geleceğini kestirmek zor değil.

İnsanlığa karşı büyük bir görevi yerine getiren ‘whistleblower’ Chelsea ve WikiLeaks için, kimisi Irak-Afganistan savaşlarında yer almış Batı devletlerinden tek bir destek gelmedi.

...

Edward Snowden CIA’de görev yapan bir bilgisayar uzmanı idi. 2013’te ABD Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) ve Australya, Kanada, Yeni Zellanda, İngiltere ve ABD’nin ortaklığında ‘Beş Göz’ (Five Eyes) tarafından yürütülen küresel istihbarat ve gizli bilgi toplama operasyonlarının belgelerini açıkladı. Bu belgeler GuardianWashingtonPostDerSpiegel ve New York Times’da yayınlandı.

Yayınlanan belgelerde global telekomünikasyon şirketleri ve AB devletlerinin de dahil olduğu uluslararası ve yasadışı bilgi toplama ve izleme operasyonlarının detayları vardı. Bunlar arasında milyonlarca kişinin, siyasetçilerin internet kullanımları,emailleri, telefon kayıtları ile UNICEF, Médecins du Monde (Dünya Doktorları) gibi kurum ve kuruluşların bilgileri bulunmaktaydı.

Rusya’ya sığınan Snowden’e ABD’de casusluk ve devlet bilgilerini çalma/yayınlama suçuyla dava açıldı. Snowden, adil yargılanmayacağını düşündüğünden ABD’ye geri dönmüyor.

Ama mesele burada bitmiyor...

20 Temmuz 2013 Cumartesi günü, dijital basın tarihinde eşine az rastlananır bir şey oldu. O gün, Guardianbinansının bodrum katında gazetenin kıdemli editorü ve bir bilgisayar uzmanı, İngiltere Devlet Telekomüniskasyon Başkanlığı’ndan (GCHQ) iki görevlinin gözetiminde Snowden’in verdiği şifreli dijital belgeleri bulunduran diskleri ve USB çubuklarını parçalayıp kullanılamaz hale getirdiler.

Bunun ardından, Guardian’ın ABD baskısı olan Guardian-US ABD-GCHQ arasındaki ilişkileri ve istihbarat operasyonlarını anlatan bir yazı yayınladı. Birkaç gün sonra, Guardian-US’te Snowden dosyalarının editörü olan Glen Greenwald’ın yardımcısı David Miranda Heathrow Havalanı’nda anti-terörizm yasasıyla gözaltına alındı ve 9 saat sorgulandı.

Bütün bunlar uzun bir sürecin sonunda gelinen bir durumdu.

İngiltere Hükümeti, Guardian Snowden’in ilk belgelerini yayınladığında harekete geçmiş ve bu yayınları durdurmaya çalışmıştı. Bu yayınlardan kısa bir süre sonra iki üst düzey devlet yetkilisi Guardian’ı ‘ziyaret’ etmiş ve tüm belgelerin devlete teslim edilmesini emretmişlerdi. Haftalarca süren mücadeleden sonuç alamayan devlet Guardian’ı polis baskını ve yayınlarını mahkeme kararı ile durdurmayla tehdit etmişti.

20 Temmuz 2013’te Guardian İngiltere’deki kayıtları devlete vermek yerine yok etme kararı aldı.

Basın özgürlüğü ile bilinen AB ve diğer Batı devletlerinden Guardian’a tek bir destek gelmedi.

...

İsrail ordusu 2008-09 Gazze bombardımanı döneminde uluslararası medyanın Gazze’ye girişini yasaklamıştı. Bu engelleme aralıklarla 2014’e kadar devam etti.

Son 10 yılda onlarca Filistinli ve yabancı medya mensubu tutuklandı veya öldürüldü.

Şubat 2016’da Uluslararası Muhabirleri Koruma Komitesi (CPJ) İsrail’in uluslararası medya çalışanlarına uyguladığı baskıları ve kısıtlamaları kınadı.

Filistinli tutuklu gazeteci Mohammed al-Qeeq üç ay süren açlık grevine Şubat 2016’da son verdi. Mohammed al-Qeeq 2015’te İsrail tarafından, hakkında herhangi bir suçlama olmadan gözaltına alınmış ve yargı önüne çıkarılmadan tutuklanmıştı.

İsrail, AB ve ABD’nin dostu ve Ortadoğu’da en önemli müttefiki.

...

Suudi Arabistan İngiltere’nin gizli desteği ile 2015’te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’na seçildi. Artık küresel insan hakları onlardan soruluyor.

Bu ülkede son yıllarda baş keserek icra edilen idamların sayısı IŞİD’i geçti.

Suudi rejimi Twitter üzerinden devlet yöneticilerine hakaret ettiği ve halkı kışkırttığı gerekçesi ile muhabir Alaa Brinji’yi beş yıl hapse mahkum etti.

Başka bir rejim muhalifi, yazar Raif Badawi 2012’de dine hakaretten tutuklanmış ve önce 7 yıl sonra da 10 yıl hapse mahkum edilip 1000 de kırbaç cezası almıştı.

Bölgeyi ziyaret eden AB ticaret bakanlarına Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar gibi ülkelerde basın, insan hakları ve özgürlükler konuları sorulduğunda, ‘’devletler arası ticaret ve ekonomik işbirliği gezilerinde insan hakları, özgürlükler gibi şeyler konuşulmaz’’ diye yanıt vermişlerdi.

...

2015’te CPJ tarafından yayınlanan ‘AB Basın Özgürlüğü Raporu’nda AB’de basın özgürlüğü endeksinin düşme riski taşıdığı ve AB devletlerinin sözleri ile uygulamalarının birbirini tutmadığı açıklanmıştı.

...

Bütün bunlar AB ve diğer Batı ülkelerinde basın özgürlüğü olmadığını söylemek için değil. Aksine, Batı’da Türkiye ile karşılaştırılamayacak derecede bir basın özgürlüğü var.

Ama lafı şuraya getirmek istiyorum: Şu MİT TIR'ları davası ve Batılı diplomatlar meselesi.

Her durumda, konu-haber ne olursa olsun, basın özgürlüğüne kayıtsız şartsız destek olmak zorundayız. Basın özgürlüğüne EVET, devletlerin basın özgürlüğüne saldırılarına HAYIR.

Ancak iki yüzlü ve çifte standartlı şovları da iyi anlamak gerekir. Çünkü - en azından - bu iki yüzlü şovlar basın özgürlüğüne karşı çıkan birilerine söz hakkı ve sevenlerinin gözünde kahramanlıklarını ilan etme fırsatı veriyor.

Bu şovların kimseye bir faydası da yok aslında...

Yarın Türkiye’de AB’den geri gönderilen mültecilerle ilgili herhangi habere bir kısıtlama getirilirse, mültecileri geri gönderen bu ülkelerin çıtı çıkmayacaktır.

Bir de şu var: Aklıbaşında olan herkes, bugün Irak, Suriye ve bölgede yaşanan cihatçı terör gerçeğini ve vahşetini sadece içerden ve dışarıdan - ne yazık ki - boğulan Suriye devriminin başarısızlığına değil, aynı zamanda da alt yapısının 2003 Irak işgali ile atıldığı ve koşulların bu işgali takip eden 10 yılı aşkın sürede olgunlaştığı bir sürece de bağlıyor.

Yani, IŞİD vb sekter-cihatçı oluşumlar ABD, İngiltere, Fransa, Hollanda, Kanada,İtalya, Polonya gibi emperyalist devletler ve müttefiklerinin darmadağın ettiği bir bölgede ve koşullarda oluşmaya başladı.

Bu tip örgütlere, emperyalistlerin yandaşı bölge devletlerinden, kendi bölgesel çıkar ve etki alanlarını kollamak adına bir sürü destek ve yardım geldi.

Birileri yıllardır tüm bölgeyi kan gölüne çevirmiş...

Sonra, birileri kendi çıkarı için buralara TIR'larla silah göndermiş...

Birileri bunu haber yapmış ve tutuklanmış...

Birileri tutuklananlara destek vermiş...

Birileri onlara ‘’siz kim oluyorsunuz’’ demiş...

Sonra, birileri birileri ile selfie yapmış...

Durum aslında hem çok karmaşık hem de çok net; hem çok trajik hem de çok komik.

Ama ne yazık ki gülemiyoruz...

Memet Uludağ

@Memzers


Bültene kayıt ol