Can Irmak Özinanır

Can Irmak Özinanır son yazıları

Can Irmak Özinanır tüm yazıları

30.04.2024 - 16:46

Üniversitelerde Gazze direnişi ve Türkiye üniversitelerinin garabeti

Dünya üniversitelerinde Gazze’ye dönük direniş yaygınlaşıyor. İngiltere’de 15 Şubat 2003’te ABD’nin Irak işgaline dönük protestolardan beri en büyük hareket sokaklara döküldü, pek çok ülke ve şehirde İsrail’in Gazze’ye dönük soykırım politikasına karşı koskoca bir hareket oluşmuş durumda. Bu hareketin başını genç bir aktivist kuşağı çekiyor. İklim değişimine, ırkçılığa, göçmen düşmanlığına, şirketlerin kâr hırsına, emperyalizme karşı mücadele eden bu yeni hareket ile 2000’li yılların savaş karşıtı hareketi arasında pek çok benzerlik bulunuyor. 2000’lerdeki küresel savaş karşıtı ruh hâlinin aynısı şimdi Filistin halkının yanında vücut buluyor. Marx’ın ünlü sözüne gönderme yapacak olursak: Dünyada bir hayalet geziyor, Gazze’nin hayaleti.

Ekim ayında İsrail’in Gazze saldırısı başladığından bu yana üniversitelerde pek çok eylem oldu. Öğrenciler, akademisyenler, üniversite bileşenleri işgale karşı tepkilerini gerek sözleri ve yazılarıyla gerekse de gösterilerle ortaya koydular. Batı’da bu tepkinin karşılığı “Batı demokrasisi” mitini yıkacak nitelikteydi. Bundan yedi yıl önce Kürtlere dönük savaşa karşı çıkan akademisyenlerin Türkiye’de yaşadıklarının bir benzerini Avrupa ve Amerika’daki akademisyenler yaşadı. İsrail’in soykırım girişimine karşı sesini yükselten akademisyenler antisemitizm ile suçlandı, bir kısmı bu sebeple işlerinden uzaklaştırıldı, önemli bir kısmı bu suçlamaya ve baskılara maruz kalmamak için suskunluğa mahkûm edilmeye çalışıldı. İsrail’in en önemli destekçilerinden Almanya’da Eleştirel Teori’nin (Frankfurt Okulu) sözde mirasçısı Jürgen Habermas ve arkadaşları İsrail’i destekleyen bir bildiri yayımladı. İsrail, Gazze’deki bütün üniversiteleri yok ederken, Batı üniversitelerinde John Keane, Judith Butler gibi isimlere dönük sistematik baskı uygulandı, ifade özgürlüğü çöpe atıldı ve üniversite rektörleri “Hamas destekçiliğine taviz vermeyecekleri” yönünde açıklamalar yapmak üzere sıraya girdi. Birkaç hafta önce, solcu bir akademisyen olan Yunanistan eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis’in Almanya’da konuşması engellendi.

Siyonizm karşıtlığının antisemitizm olarak yaftalanması, Filistin halkını yok etmeye dönük bir savaş makinesi olan İsrail Devleti’nin en büyük ideolojik silahı. Bütün emperyalist ülkelerin desteğini alan İsrail, gözlerimizin önünde Gazze’deki tüm yaşamı, yaşamaya dönük bütün altyapıyı yani tüm Gazze halkını ortadan kaldırmaya yönelmişken, emperyalist ülkelerin liderlerinden medyasına, üniversitelerinden devlet kurumlarına kadar tüm düzeylerde “İsrail’in kendini savunma hakkı” propagandası yapılıyor, 1948’den beri işgal altında olan, defalarca sürgünlere ve katliamlara sahne olmuş Filistin’in “nehirden denize özgür” olmasını savunanlar antisemitizm ile suçlanıyordu. Oysa dünyanın dört bir yanında İsrail’i protesto edenlerin çok önemli bir kısmını Siyonizm karşıtı Yahudiler oluşturuyor.

Baskı yayılıyor, direniş de!

Batı’nın ikiyüzlü demokrasi anlayışının son örneği bütün baskılara rağmen kitlelerin kampüslerde kamp kurarak Filistin halkıyla dayanıştığı ABD üniversiteleri oldu. ABD’deki savaş karşıtı eylemler 70’ten fazla kampüse yayıldı. ABD Başkanı Joe Biden gösterileri antisemitist olmakla suçladı. Soykırımcı Benjamin Netanyahu da Biden’ı takip ederek ABD’deki gösterileri “korkutucu” olarak nitelendirdi.

New York’taki Columbia Üniversitesi ve Teksas Üniversitesi Austin’de kamp kuran öğrencilere polis sert bir şekilde saldırdı, yüzlerce öğrenci gözaltına alındı. Videolarda gözaltına alınan akademisyenler olduğu da görülüyor. Teksas’ta Felsefe Bölüm Başkanı’nın gözaltına alındığı görüntüler sosyal medyada viral oldu. Chris Hedges’in görüştüğü öğrenciler kampüslerine ve yurtlarına erişimlerinin engellendiğini anlatıyor. Bu öğrenciler okuldan atılma riskiyle karşı karşıya.[1]

Devletin ve üniversitelerin bütün baskısına rağmen direniş yayılıyor. Bu yazıyı yazmaya başladığımda Fransa’da Paris 68’inin simge üniversitesi Sorbonne’da da direniş başlamış, ABD üniversitelerindeki direniş ise büyüyerek sürmekteydi.

Yukarıdan aşağı “Gazze destekçiliği”

Türkiye üniversiteleri de ABD’deki eylemlere yapılan polis saldırısına “hep bir ağızdan” cevap verdi. 26 üniversitenin yayımladığı açıklama tek bir kalemden çıkmış. Açıklamada İsrail’le bağlantılı şirketlerle ilişkilerin kesilmesini talep eden barışçıl eylemlerde öğrencilere gösterilen şiddet protesto ediliyor, temel insan haklarına, barışçıl gösteri hakkına, ifade özgürlüğüne ve akademik özgürlüğe vurgu yapılıyor.

İnsanın gözleri yaşarıyor!

Son baktığımda açıklama yapan 26 üniversite bundan 8 yıl önce OHAL fırsatçılığıyla, aralarında benim ve birçok arkadaşımın da bulunduğu, barış talep eden akademisyenleri ihraç etmişti. Mahkemelerin bir kısmı işe dönüşümüze karar verse de üniversiteler istinaf mahkemelerine başvurarak bir kısmımızın yine işten atılmasına karar verilmesine yol açtı. İşlerine devam edenlere yapılan baskılar ise cabası.

Ancak mesele akademisyenlerle sınırlı değil. Örneğin Ankara Üniversitesi’nde yıllardır en ufak eyleme izin verilmiyor, eylem yapmak isteyen öğrencilere ya polis ya özel güvenlik ya da eli satırlı faşistler saldırıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektörün öğrenciler ve akademisyenler üzerinde kurduğu baskı devam ediyor. Bu yazı yazıldığı sırada ODTÜ öğrencileri, kayyum rektör Verşan Kök’ün bahar şenliği yasağına karşı eylemde.

Peki, üniversitelerde eylemlere izin yok da sokaklarda var mı? Yasaklanan tüm eylemlerin listesini yazsam bu yazıya sığması mümkün değil. Taksim Meydanı’nın Anayasa Mahkemesi kararına rağmen işçilere yasaklanmasının sonuçlarını yarın göreceğiz. Sadece temel hak talepleri değil, hükümetin Filistin’le tüm ilişkileri kesmesini talep eden eylemlerin de bir kısmı saldırıya uğradı.

Hükümet, seçim sonuçları ve sokaktaki tepkiler sonucunda İsrail’le ilişkiler konusunda sınırlı bir geri adım attı ancak hâlâ ilişkilerini sürdürüyor. Dünya üniversitelerindeki eylemler ne kadar aşağıdan örgütleniyorsa, Türkiye üniversitelerindeki tepki o kadar yukarıdan örgütleniyor. Üniversiteler açısından ABD’yi protesto etmek kolay, eğer gerçekten Gazze için bir şeyler yapmak istiyorlarsa hükümetin İsrail’le ilişkilerini durdurmasını talep etsinler. Üniversiteler sözlerinin arkasındalarsa yarından itibaren üniversite bileşenlerinin tüm barışçıl eylemlerine saygı duymak ve eğer varsa İsrailli kurumlarla olan anlaşmalarını iptal etmek zorundalar. Gerisi ikiyüzlü bir şov!

Ancak asıl olan dünyadaki hareketin ruhunu buraya taşımak, bunu bütün dertleri statükoyu korumak olan üniversiteler değil, üniversitenin bileşenleri yapacak. ABD’deki, Fransa’daki, İngiltere’deki eylemler hepimize ilham olmalı, öğrencisiyle, akademisyeniyle, idari kadrosuyla üniversite bileşenleri Gazze’yle dayanışma eylemlerini üniversitelere taşımalı. Bu konuda üniversitelerde örgütlenen sendikalara da büyük bir görev düşüyor.

Can Irmak Özinanır

 

 


[1] Chris Hedges, “Üniversitelerde İsyan”, https://marksist.org/icerik/Dunya/20905/Chris-Hedges-Universitelerde-Isyan

 


Bültene kayıt ol