Yaşasın küresel intifada!

20.03.2024 - 10:28

İsrail savaş ve suç kabinesinin başbakanı Netanyahu, Gazze Şeridi’nin Refah kentine saldırma konusunda kararlı olduklarını açıkladı. 

Refah’ta yaklaşık 1,5 milyon kişinin olduğu tahmin ediliyor. 

Netanyahu tüm savaş savunucuları gibi yalan söylemeye devam etti ve “Savaşı şimdi, tüm amaçlarına ulaşmadan durdurursak, bu İsrail’in savaşı kaybettiği anlamına gelir ve buna izin vermeyeceğiz” dedi. İsrail savaş kabinesine kötü bir haberimiz var. Savaşı kaybettiler! İşgale devam ettikleri her gün elleri biraz daha Gazzelilerin kanına bulandıkça bu savaşı kaybettiler.

Hem ideolojik olarak yenildiler hem politik olarak.

İsrail’in bu savaşı kazanması mümkün değil.

Gazze’den yapılan açıklamalara göre İsrail saldırılarında şu ana kadar 31 bin 400’den fazla kişi hayatını kaybetti.

Bu yüzden tüm dünyada milyonlarca insan İsrail’in bir soykırım suçu işlemekte olduğunu haykırıyor. Netanyahu’nun “tüm amaçlarımız” derken neyi kastettiğini biliyoruz. Soykırımdan söz ediyor: Filistin’in Filistinlilerden arındırılması!

Buna izin vermeyeceğiz.

Bu yüzden küresel bir savaş karşıtı hareket ve Gazze ile dayanışma her zamankinden önemli.

Bu yüzden Türkiye’de Filistin’e Özgürlük Platformu, onun eylemleri ve 23 Mart’taki Vicdan Mahkemesi çok önemli.

İktidar: sözü ayrı eylemi ayrı!

İktidar bloku, eğer sadece söylenenlere bakılacak olursa, mangalda kül bırakmıyor ve İsrail’e ağzına geleni söylüyor. Eğer yüksek sesle konuşmak Gazze ile gerçek bir dayanışmanın kanıtı olsaydı, Erdoğan ve çevresindekilerin Gazze dayanışmasının dünyada bir eşi benzeri olmazdı.

Ama insanlar yüksek sesle konuşmalara değil, pratik olarak, somut olarak ne yapıldığına bakıyorlar.

Bu açıdan bakınca iktidar blokunun hali içler acısı.

Söz konusu olan tam bir utanmazlık.

İktidar İsrail’le ticari ilişkileri sonlandırmıyor.

İktidar İsrail’le ikili ilişkileri sonlandırmıyor. Türkiye’den kalkan gemiler İsrail’e her türlü yardımı götürüyor. Oysa, İsrail’in Gazze’ye yönelik katliam girişimi duracaksa, bu, bu terör devletinin yalnızlaştırılmasından geçiyor.

Sözde bir İsrail düşmanlığının Refah’ta köşeye sıkıştırılan yüz binlerce Gazzeli açısından hiçbir anlamı yok. 

Bu anlamsızlık o kadar bariz ki bir süredir iktidarın tabanında da büyük bir çalkalanma var. Gerçekten de iktidarın sözde Gazze’yle özde ise İsrail’le dayanışması ve bu dayanışmanın özünü bir avuç doların belirlemesi, iktidarın Filistin’le ilgili tüm açıklamalarının giderek daha fazla tepki toplamasına neden oluyor.

Tüm dünyada Gazze tepkisi adını verebileceğimiz bir öfke durumu var. 21. yüzyılın bu canlı yayında gerçekleşen soykırımına duyulan öfke, yepyeni bir savaş karşıtı öfkeyi kabarttı. Türkiye gibi siyasal kutuplaşmanın derin olduğu ülkelerde bu öfke büyük bir hareket olarak patlamasa da dipten gelişen bir sarsıntı olarak kendisini gösteriyor. İktidar öfkenin gazını almak için yaptığı eylemlere ara vermek zorunda kaldı. Çünkü normal bir seçim mitinginde, bir bakanın bir şehirdeki ziyaretinde bile “İsrail’le ikili anlaşmalara son” verilmesini isteyen aktivistler seslerini yükseltiyor.

Hele Gazze’nin seçimler için malzeme olarak kullanılmasına yönelik tepki daha da derin. Sadece Erdoğan değil Fidan da insanların Gazze öfkesinden nasibini aldı.

Çeşitli kanatlarıyla sol muhalefet ise, DSİP ve bazı sol partiler hariç, Gazze’de gerçekleşmekte olan soykırımı, iktidarla ilişkisi bağlamında ele alıyor. AKP’ye karşı mücadelede işlevsel olduğu ölçüde Gazze için ses çıkartılıyor.

Bu muhalefetin bir diğer sorunu da HAMAS konusunda yaşadığı kafa karışıklığı. HAMAS'ın tam IŞİD gibi olmadığının farkında ama genel bir İslamofobi nedeniyle Gazze’deki direnişi IŞİD’in yapabileceği türden bir hareket olarak kodluyor.

Sonuç, kutuplaşmanın aşılamaması, Gazze için dünyadaki örneklerde olduğu gibi milyonlarca insanın aynı eylem alanında yan yana ses çıkartmayı başaramaması oluyor. İktidarın Gazze konusunda foyasının ortaya çıkartılamamasının nedeni de bu.

Soykırımcılar hesap verecek

Türkiye’de muhalefet Gazze öfkesinin dışına düşmüşken, dünyada savaş karşıtları İsrail’in soykırım girişimine karşı mücadelenin öneminin tamamen farkında. “Siyonizm Her Şeyin Üstündedir” başlıklı makalesinde Hans Kundnani şunları söylüyor: “Almanya’nın İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşına yönelik eleştirileri susturmak için Holokost anısını kullanmasını, 7 Ekim'den bu yana geçen beş ay boyunca dünyanın dört bir yanındaki insanlar dehşet içinde izledi. Alman hükümetinin çatışmaya tepkisi ABD’den çok da farklı olmadı: Her ikisi de İsrail’e silah tedarikini arttırdı ve Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’ya karşı İsrail’i destekledi. Ancak Almanya, Filistin halkına sempati duyan ve onlarla dayanışma içinde olduğunu ifade eden protestoculara, sanatçılara ve entelektüellere zulmetme konusunda ABD’den çok daha ileri gitmiştir. Çok uzak olmayan bir soykırımdaki sorumluluğunu bir tür ahlaki otorite olarak kullanmaktadır.”

Almanya bir soykırımdaki sorumluluğunu konu hakkında otorite gibi kullanırken ABD İsrail’in soykırım makinesini inanılmaz bir iştahla destekliyor. Hayom gazetesi, İsrail’e, 7 Ekim’den bu yana 300’den fazla uçak ve yaklaşık 50 gemiyle 35 bin ton silah ve mühimmatın geldiğini yazıyor. Bunun büyük çoğunluğu ABD’den geliyor. Almanya Güney Afrika’nın Lahey’de açtığı davada İsrail’in yanında taraf tutarken, ABD İsrail’i gerçekten de bölgedeki köprü başı olarak görüyor ve destekliyor.

Ama bu ülkelerin yaptıkları yanlarına kâr kalmayacak.

Savaş karşıtları hem sokakta yüz binlerce aktivistin katıldığı eylemlerle hem de kayıt tutarak, belgeleyerek İsrail’in soykırımında rol oynayan ülkeleri listeliyor.

Ekim ayından beri Gazze ile dayanışmak için büyük bir hareket inşa etmeye çalışan Filistin'e Özgürlük Platformu da benzer bir adımı insan zinciri eylemleriyle, basın açıklamalarıyla ve şimdi Vicdan Mahkemesi’yle yapmaya çalışıyor. 

Siz de katılın.

Şenol Karakaş

(Sosyalist İşçi)

 



Bültene kayıt ol