Helalleşme çağrısını Kemal Kılıçdaroğlu tam bir yıl önce yaptı.
Çağrıyı yaptıktan birkaç gün sonra da kimlerle helalleşmek istediğini sıraladı:
"İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımız", Sivas ve Kahramanmaraş mağdurları, Roboski, Diyarbakır hapishanesi mahkûmları, “mahalleleri gasp edilip sürülen Romanlar”, varlık vergisi ve 6-7 Eylül olaylarının mağdurları, "mahkemelerle süründürülen askerlerimiz ve aileleri”, Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi, Soma, Ahmet Kaya, “bugün Londra'ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz”...
“Helalleşeceğiz dostlarım. Yakın gelecekte bir gün çocuklarımız geçmişe baktıklarında 'Neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz, helal olsun onlara' diyecekler."
Kılıçdaroğlu kişi olarak neye inanır, ne yapmak ister, gerçekten de bu konularda helalleşmek gerektiğini düşünüyor mudur, bilemem. Ama parti olarak CHP’nin “başı kapalı kızlarla”, varlık vergisi ve 6-7 Eylül mağdurlarıyla helalleşebileceğine, parti kurmaylarıyla tabanının helalleşmeye izin vereceğine yarım saniye olsun inanmıyorum.
"Mahkemelerle süründürülen askerlerimiz ve aileleri” ile, yani Ergenekoncu subaylar ve aileleri ile kuşkusuz helalleşir CHP. “Londra'ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz” ile, yani İslamofobik orta sınıf ile kuşkusuz helalleşir. Kuşkum yok.
Ama sıra Roboski’ye, Diyarbakır hapishanesi mahkûmlarına geldiğinde işin rengi değişir.
Olsun. Ana muhalefet partisi başkanının helalleşmeye ihtiyaç olduğunu söylemesi, bu devletin Kürtlere, Romanlara, gayrımüslimlere, başörtülü kadınlara eziyet etmiş olduğunu ima etmesi her şeye rağmen önemli bir şeydir. Bu konuların gündeme gelmesi bile (gündeme getiren kişi somut olarak hiçbir şey yapmayacak da olsa) önemlidir.
Peki, niye inanmıyorum Kılıçdaroğlu’na?
Çeşitli nedenlerle inanmıyorum, ama bu nedenlerden bir tanesi yukarıda gördüğünüz fotoğraf.
Göçmen düşmanlığı, Arap düşmanlığı, Suriyeli düşmanlığı basitçe ırkçılıktır.
Bir politikacının oy alabileceğini düşündüğü için bu düşmanlığı kaşıması, kullanması, köpürtmesi o politikacının memlekette ırkçılığın yükselmesine katkı yapması anlamına gelir.
Bu ırkçılığı bir de “namus” gibi maço erkek kavramlarıyla pekiştirmesi o politikacının tümüyle ilkesiz ve habis olduğunu gösterir, oy almak için yapmayacağı hiçbir namussuzluk olmadığını gösterir.
Irkçılığı bu şekilde kullanan bir parti liderinin Romanlarla, Kürtlerle, Ermenilerle helalleşmek isteğini kim inandırıcı bulur, bilemem, ama ben bulmuyorum.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)