Virüs bulaşacağı kişileri ayırt etmiyor, zengin mi yoksul mu, göçmen mi Türk oğlu Türk mü, siyah mı beyaz mı, fark etmiyor. Değil mi?
Değil! Evet, virüs kimin kim olduğunu dert etmiyor elbet ama hem kişinin işe gidip kendini tehlikeye atmak zorunda olup olmaması hem de virüs bulaştıktan sonra ne olacağı, hastanın toplumsal, sınıfsal konumuyla doğrudan ilişkili.
Bu saptamanın doğruluğunu basit haritalarda görmek mümkün.
Yoksul işçi semtlerinde vaka ve ölüm sayıları çok daha yüksek. Amerika’da aynı şey yoksul siyahların yaşadığı bölgeler için geçerli.
Virüs sınıfsal değil, ama salgın sınıfsal.
Gösterilen tepkiler de öyle.
Örneğin, haftasonu sokağa çıkma yasağının iki saat önceden ilan edilmesi sonucunda yüz binlerce kişinin alışverişe çıkması karşısında şunları nasıl insanlar yazmıştır?
“İki günde açlıktan öleceğini zannedip marketlere hücum eden bir sürü beyinsiz. ‘Nasılsanız öyle yönetilirsiniz’in ne kadar güzel bir örneği.”
“Sadece iki günlüğüne sokağa çıkma yasağı ilan edildi diye kıtlıkta kalmış gibi birtakım insanların bir anda marketlere hücum etmesi. Bunlarla aynı haklara sahip olmak, aynı atmosferi solumak ağırına gidiyor insanın.”
“İki gün için bakkal ve marketlere hücum eden insanlar bir ay yasak gelse kesip yer bizi.”
“Polonya’da şu anda kısmi sokağa çıkma yasağı var. Ama kimse marketlere hücum etmiyor. Herkes insan gibi sırasını bekliyor. Neden insan olmayı beceremiyorsunuz?”
Cumhuriyet tarihi boyunca Kemalist orta sınıfın yoksulları, çalışanları “güdülmesi gereken koyunlar” olarak görmesi, büyük halk kitlelerine biraz nefret, biraz küçümseme, biraz da korkuyla bakması alıştığımız bir şeydi.
Bu orta sınıf artık genişledi. Şimdi bu sınıfa AKP döneminde, AKP sayesinde katılmış olan bir kesim de var.
Ama CHP’li veya AKP’li olmak fark etmiyor. Sınıf konumu her şeyden daha belirleyici.
AKP kurucu üyesi Ayşe Böhürler’in tepkisi şöyleydi: “İki günde kimse aç kalmazdı, hele de bir Türk evinde, illa ki buzluğu, kileri doludur. Hayretler içindeyim”.
Bunu okuyan ve evinde buzluğuyla kileri olmayan pek çok kişi de hayretler içindeydi!
“Yasağı çiğneyen ayıları televizyondan gülerek izlemiyor muyuz?” diyen Sabah yazarı Engin Ardıç ise tahminimce hayretten daha sert bir şeyler hissettirmiştir okuyanlara.
AKP’ye oy veren ve buzluğuyla kileri boş olanların Ayşe Böhürler’i ikinci kez hayrete düşüreceği günler çok uzak değil net.
Roni Margulies