İşçi demokrasisi nedir?

04.10.2016 - 12:12

Bürokratik ve askeri makine devlet bir devrimle yıkıldıktan sonra yerine ne konacak?

Modern sosyalizm ütopyacı değildir. Yeni bir topluma geçiş masabaşında üretilen plan ve projelerle sağlanamaz. Bu soruya yanıt bulmak için kitlelelerin mücadele deneylerine bakarız.

Kapitalist devlet

19. yüzyılda bugünkü kapitalist devlet  aygıtı ortaya çıktı.

Tüm insanları kendi malı olarak gören monarşik devlete karşı 1789’da Fransa’da iktidarı alan burjuva sınıfının yeni yönetim aleti, öncekine göre sadeleştirilmiş, azınlığın büyük çoğunluğu tahakküm altında tuttuğu merkezi bir savaş aygıtına dönüştürülmüştü.

Fransa’da işçiler kapitalist devlete karşı 1848’de mücadeleye atıldı.

1871’de ise Paris’te yaşanan bir halk devrimi sonucu kapitalist devlet yıkıldı.

Paris Komünü

İşçi sınıfı merkezi devlet aygıtını yıkmakla yetinemez. Yerine yeni bir şey koyması gerekir.

Sınıf egemenliğinin bir biçimi değil, ta kendisini ortadan kaldıracak olan siyasi örgütlenme, kapitalist toplumda ortaya çıkan mekanizmaları kullanılarak yaratılabilir.

Sosyalistlerle anarşistler tam da burada ayrışır. Anarşistler sadece yıkımı önerir. Sosyalistler ise yeni bir topluma geçiş için bir siyasi alete ihtiyacımız olduğunun farkındadır.

1871 Mart’ında devrim yapan Paris halkının bulduğu çözüm basit ve evrenseldi: Komün.

Komün, kentin çeşitli ilçelerinden genel oyla seçilmiş belediye meclisi üyelerinden oluşuyordu. Bu üyeler karar alıcı sorumluluktaydı, kendilerini seçenler tarafından her an görevden alınabilirlerdi. Üyelerinin çoğu doğal olarak mücadelede öne çıkmış işçilerdi.

Komünün ilk kararnamesi, düzenli ordunun kaldırılması, yerine tüm halkın silahlandırılmasıydı. Bu adımla devletin toplum üzerinde asalak bir yapı olarak tahakküm kurmasını sağlayan şiddet tekeli ortadan kaldırıldı.

Komün, polisi siyasi niteliklerinden yoksun bıraktı, yaptıklarından sorumlu ve her an geri çağrılabilir bir alete dönüştürdü.

Polis, yönetimde yer alan memurlar, Komünde tam gün çalışan üyelerin maaşları oratalama işçi maaşı olarak belirlendi. Böylece bürokrasinin maddi ayrıcalıkları ortadan kaldırıldı. Rüşvet, haraç, bürokratların yozlaşmasına son verildi.

Adaleti sağlayan görevliler de tüm bütokrasi gibi seçilir, sorumlu ve geri alınabilir kılındı.

Komün, iki büyük masraf kaynağı askeri ve sivil bürokrasiyi ortadan kaldırarak, en ucuz hükümeti gerçekleştirildi.

Parlementer demokrasi ile bunların hiçbiri başarılamazdı. Hem yasamacı, hem yürütmeci hareketli bir gövde olmalıydı.

Komünün bulduğu çözüm tam demokrasiydi.

5 yılda bir genel seçimlerde 5 dakikada oy kulllanıp, seçildikten sonra asla denetleyemediğimiz yönetici sınıfın hangi temsilcisinin bizi yöneteceğini kararlaştırmak yerine, komünlerde örgütlenmiş halkın kendi kendini yönetmesi demokrasinin kıyaslanamayacak ölçüde tabana yayılması anlamına geliyordu.

İki ay boyunca iktidarda kalan, Paris’ten tüm Fransa ve Avrupa’ya yayılamadığı için kuşatılarak boğulan Komün tarihin en demokratik işleyişini yaratak “işçi devleti nedir” sorusuna da yanıt oluşturmuştur.

Fakat işçilerin ortaya koyduğu bu çözüm kurulduğu andan itibaren devlet olmaktan uzaklaşıyordu. Paris Komünü, devlet olmayan bir devletti; kurulduğu andan itibaren kendisiyle birlikte sınıf egemenliği ve sınıfları da ortadan kaldırmaya başlayan geçici bir yapı.

Devlet, egemen sınıfın tahakküm aracı olmaktan çıkarılarak, teknik bir yönetim aracı haline getirilirken yerine konulan doğrudan demokrasi ile sönümlenmesinin koşulları da yaratılıyordu.

Paris Komünü tarihi bir istisna değil geleceğin siyasi-toplumsal örgütlenmesi olacak yeni taban örgütlerinin öncülüydü.

İşçi konseyleri

1905 ve 1917 Rus devrimlerinde işçi hareketinin yarattığı Sovyet yani konseyler, özgür bir topluma geçişin olgunlaşmış araçlarıydı

Sovyet, fabrikalardan seçilmiş işçi temsilcilerinden oluşuyordu. Hepsi geri çağrılabilirdi. Tüm kararlar konseyde gelişen yoğun tartışmaların ardından alınıyor ve hep birlilkte uygulanıyordu. Yoksul köylüler, devlete isyan eden işçi sınıfı üyesi askerler de kendi sovyetlerini kurdu.

Sovyet, Paris Komün’ünde ortaya çıkan basit, teknik, geçici işçi devleti yapılanmasını aynen uygularken, üretim birimleri üzerinden kurulması sınıf egemenliğine karşı nihai çözümü sunmasını da sağlıyordu.

1917-1936 arasında bir çok ülkede yaşanan işçi ayaklanmalarında sovyetler ortaya çıktı. Bunlar kitaptan okuyup öğrenerek yapılan bir şey değil kolektif mücadelenin pratik gerekliliklerinden doğan çözümlerdi.

Stalinizm

Sovyet iktidarını, yıkılan SSCB ve Doğu Bloku ile karıştırmamak gerekir. Rusya’da sovyet devrimi, 1929 yılında stalinist karşı-devrimle boğulmuştu.

Konseyler zaten devrimden bir kaç yıl sonra iç savaşta işçi sınıfının imha olmasıyla yok olmuştu. Merkezi devlet aygıtını aynen kullanarak iktidarı ele geçiren stalinist bürokrasi, Sovyet demokrasisinden kalan tüm biçimsel kazanımları da yok etti.

Stalinizm işçi devletinin komünist partinin iktidarı olduğunu söyledi.

Bu görüş, sosyalizme bütünüyle yabancı ve karşıdır. Sosyalizm bir partinin değil işçi sınıfının kendi iktidarıdır.

Sosyalizmde ordu, polis, gizli polis, bürokrasi olmaz. Bunların olduğu bir toplum sosyalist olamaz.

Stalinizm deneyi bize mevcut devlet aygıtını kullanarak yeni bir toplum değil ancak baskıcı bir düzen kurulabildiğini öğretirken, tam demokrasi olmadan özgürlüğü kazanamayacağımız gerçeğini de gösteriyor.

Volkan Akyıldırım

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol