Jakoben, 1789 Fransız Devrimi sırasında ortaya çıkan radikal burjuva devrimci akıma verilen isimdir. Jakobenizm, literatürde genellikle “halk için halka rağmen” sloganında özetlenen bir tepeden inmecilik ile tanımlanır. Genellikle Jakobenlere ilişkin liberal yaklaşımlarda bir olumsuzlama olarak ortaya çıkan bu tanımlama, solun çeşitli kesimlerinde özellikle de Stalinist yaklaşımlarda bir olumlama olarak karşımıza çıkar. Jakobenizm hakkındaki gerçek durum ise bundan daha karmaşıktır, Fransız Devrimi’ndeki toplumsal, sınıfsal bölünmeler ve devrimin kaderinin ne olacağı konusundaki fikri bölünmelerle belirlenmiştir.
Maximillien Robbespiere öncülüğünde Jakoben Kulübü etrafında toplanan burjuva devrimcileri Fransız Devrimi’nde önemli bir rol oynadılar. 12 Temmuz 1789’da ezici çoğunluğu aşağı tabakalardan olmasına rağmen, orta sınıflar ve burjuvazinin çeşitli kanatları öncülüğünde harekete geçen kitleler Fransa’daki rejimin pek çok muhalifinin hapsedildiği Bastille Kalesi’ni ele geçirdiler. Bastille’in ardından ise Parisli yoksul kadınlar 20 bin silahlı erkeği peşlerine takarak Versaille Sarayı’na yürüdüler ve Kral 16. Louis’yi krallığın gerçek başkenti olan ve kralı halk denetimi altında tutabilecekleri Paris’teki Palais de Louvre’a geri dönmeye zorladılar.
Bundan sonra devrimin “ılımlı” öncülerinden Lafayette’in anayasal monarşizmi 2 yıl boyunca hâkim oldu. Kral, eski aristokatlar, orta sınıflar ve yoksul Parisli kitleler arasında devrimin yarattığı bir birlik havası var gibi görünüyordu ancak kitlelerin huzursuzluğu devam etti. Aristokratlar zenginliklerini değilse de konumlarını kaybetmekten şikayetçiyken geniş kesimler yoksulluktan şikayetçiydi. Kral ise hem Paris’ten kaçmanın yollarını arıyor, hem de yabancı orduların Fransa’yı işgal etmeleri için yazışmalar yapıyordu. Bu tablo içinde birbirine rakip sayısız güç ortaya çıkmıştı: Jakobenler, Jirondenler, ılımlılar, Cordelierle ve yoksul kitlelerin oluşturduğu sans-culottes (baldırıçıplaklar). İktidardaki Lafayette ve Jirondenler dâhil tüm muhalifler Fransa’nın kuzeyindeki ordulara savaş açılmasıyla devrimin kurtulacağını düşünüyordu, Jakobenler ise bunun bir karşı-devrim başlatacağını düşünüyorlardı.
Devrim sürecinin daha ileri gitmesi gerektiğini anlayan Jakobenler güçlerini Paris yoksullarıyla, baldırıçıplaklarla birleştirmeyi ve kitlelerin öfkesini kışkırtmayı başardılar. 1793 Mayıs’ında baldırıçıplakların gücünü arkasına alan Jakobenler bir ayaklanma ile iktidarı aldılar.
Bundan sonra “terör” olarak adlandırılan dönem başladı. Kan dökmekter bir an bile çekinmeyen aristokrasiye yönelen giyotin idamları, bir süre sonra devrimci güçlerin kendi arasındaki teröre dönüştü, daha önce Jakobenleri idam eden Jirondenler, Jakobenler tarafından idama yollandı. Jakobenler, terörü bir süre sonra talepleriyle mülk sahibi sınıfları rahatsız eden baldırıçıplaklara yöneltti. Sonunda Robbespierre de giyotinde can verecekti.
Genel anlatının tersine Jakobenizm devrimin hayatta kalabilmek için radikalleşmesi ve radikal kitleler ile bağ kurması gerektiğini anlamış bir devrimci akımdı. Bu açıdan sonraki yıllarda Marksizm içinde çeşitli ittifaklar, hegemonya ve devrime cüret gibi pek çok konuda örnek alındılar. Ancak son tahlilde liderlerinin burjuva bakış açıları ile sınırlı olmaya mahkûm bir akımdı.
Troçki, Jakobenizmin liberal eleştirilerine karşı şunları söylemişti:
“Bugün Jakobenizm bütün liberal ukalaların ağzında bir kınama sözcüğüdür. Burjuvazinin devrimden nefreti, kitlelerden nefreti, sokaklarda yapılan tarihin gücünden ve büyüklüğünden nefreti, tek bir öfke ve korku çığlığında toplanmıştır:Jakobenizm! Komünizmin dünya ordusu olan bizlerse, Jakobenizmle tarihsel hesaplaşmamızı çoktan yapmışızdır”.