İdeoloji sözcüğü idea (düşünce) ve logos (us ile kavrama) sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Logos kavramı zaman içinde bilimleri de tanımlayan bir hâl almıştır. Dolayısıyla tarihte ilk olarak Fransız düşünür Destutt de Tracy tarafından kullanılan ideoloji sözcüğü (Fransızca idéologie) “düşünceler bilimi” olarak kullanılabilir. 1796’da Destutt de Tracy’nin de kavramı ortaya atarken kafasında bir tür “bilimsel” amaç vardı. İdeoloji, fizyolojiye bağlı bir düşünceler bilimi olacaktı ve doğru ile yanlışı net bir biçimde birbirinden ayırt etmeyi sağlayacaktı.
Marx ve Engels’te ise kavram genellikle olumsuz bir çağrışımla karşımıza çıkar. Ünlü eserleri Alman İdeolojisi’nde Almanya’daki felsefecilerin kendi haklarındaki yanılsamalarını ve hakikati bütünlüklü bir biçimde kavrayamamalarını eleştirirler ve buna ideoloji adını verirler. Bu kitapta ideoloji hakkında kullandıkları terim , ‘camera obscura’dır. Eski bir fotoğraf teknolojisi olan camera obscura’da fotoğrafı çeken kişi görüntüye baktığında görüntüyü baş aşağı görmektedir. Marx ve Engels, Alman felsefesini de hakikati baş aşağı görmekle eleştirir. Aynı metinde Marx ve Engels, yanılsamanın dışında toplumsal bilinç biçimlerinden de söz ederler.
Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın önsözünde ise ideoloj, üstyapı adını verdikleri düzey ile özdeşleştirilmiştir. Bu eserdeki ideoloji kavrayışı sadece yanılsama olarak ideoloji görüşünden ayrılabilir. Burada maddi altüst oluş ile “hukuksal, siyasal, dinsel, artistik veya felsefi biçimler”, “kısaca insanların bu çatışmanın bilincine vardıkları ideolojik biçimler” arasında bir ayrım yapılmıştır. Marx ve Engels’te maddi altyapı ile üstyapı arasında kurulan ilişki tek yönlü değil diyalektik ve karşılıklı bir ilişkidir. İdeoloji ile ekonomi arasında da böyle bir ilişki vardır ancak Engels’in bir mektubunda ideolojiden “yanlış bilinç” olarak bahsetmesinin de etkisiyle Lenin’e kadar ideoloji genel olarak olumsuz bir kavram olarak kalmıştır ancak Marx ve Engels fikirlerin kitleleri kavradığı anda maddi bir güç hâline dönüştüğünün de altını çizmişlerdir.
Lenin’de ise ideoloji artık nötr bir kavram hâline gelir. Lenin “işçi sınıfı ideolojisinden”, “ideolojik mücadele”den söz eder. Aslında Lenin, pratikte ideoloji ile maddi düzey arasına konulan ayrımı yıkarak ideolojiyi de maddi bir düzey olarak konumladırmanın yolunu açmıştır. Bundan sonraki Marksist düşüncede ideoloji artık mücadelenin önemli bir parçası sayılmış, örneğin Gramsci’de hegemonya mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak konumlandırılmıştır.