Taksim'de Galatasaray Meydanı'nda Özgecan Aslan'ın katledilmesini protesto eden yüzlerce erkeğe kadın aktivistler de destek verdi.
Sosyal medyadan çağrısı yapılan eyleme katılanlar, "Bir erkek olmanın utancından daha iyi bir 'durma' nedeni olabilir mi?" yazılı pankartın arkasında sessizce durarak kadın cinayetlerini protesto ettiler.
"Kadın cinayetleri politiktir", "Yasta değil isyandayız", "Canileri aklayan tecavüze ortaktır" ve "Erkek olmaktan utanç duyuyorum" dövizleri taşıyan eylemcilere, kadın cinayetlerini nasıl durduracağımızı ve erkeklerin bu mücadeledeki rolünü sorduk. Yanıtlar şöyleydi:
Bora
"Aslında burada devlettir tecavüzcü ve katil. Her pisliğin altından devlet çıkıyor. Ne yapabiliriz? Biz işte Soma için sokağa çıktık, devlet TOMA’sıyla, polisiyle, kolluk kuvvetleriyle karşımızda. Kadınlar öldürülüyor, sokağa çıkıyoruz, yine karşımızda. Biz de sokağa çıkıp isyan etmeye devam edeceğiz. İnsan olmayı öğrenmek lazım, burada kadın-erkek diye bir şey yok, öyle değerlendirmiyorum. Kadınlar bizden çok daha güçlüler. Erkeklerden bir şey zaten beklemiyorlar, beklemesinler de. Ben kendime erkeğim demiyorum, insanım diyorum, insan olduğum için burdayım."
Alper
"Birincisi, bireysel olarak, erkeklerin kendilerini şiddetten arındırmaları lazım. Erkeklik kültüründen, maço kültüründen kendilerini arındırmaları. Ama bu sadece işin yarısı, hepsi değil. Diğer yarısı da reformlar için mücadele ediyor olmak. Kadın örgütleri, kadın platformları bunların çok basit çözümleri olduğunu, devletin sorumluluğunu ve adım atması gerektiğini vurguluyorlar. Erkekler olarak, devleti muhatap aldığımız bu mücadeleye omuz veriyor ve katılıyor olmak işin diğer kısmı. Olması gereken şey çok basit, devletin özel kadın koruma yasasını yürürlüğe koyması ve uygulaması, bunları uygulayacak özel savcılık birimleri ve özel kolluk kuvvetlerini oluşturması. Etkin sığınma evlerinin fonlanması, bir an önce hayata geçirilmesi ve sayısının artırılması. Aynı zamanda kadınların taciz ve şiddet vakalarında, bu iddialarında ispat yüklerinin kadınlar lehine değiştirileceği yargısal reformların yapılması. Kadınların kendilerine ayak bağı olan, kendilerini suçlu durumuna düşüren ispat zorunluluklarından kurtulmaları ve kadınlar lehine pozitif ayrımcı yargılamaların gelmesi."
Deniz Güngören
"Tüm kurumlarıyla her daim tecaüzcülerden yana tutum alan, yetmezmiş gibi kadınlara cürüm uyduran devletin, gizli veya açıktan kadın düşmanı olmakla böbürlenen her cenahtan politikacının, tecavüzcü ve kadın katillerine mazeret üretmek için vaka bekleyen medya kuruluşlarının ve şahısların sesini kesecek ölçüde örgütlü bir politik mücadele vermekten başka yolu yok. Neticede kadın düşmanlığı belki de en köklü ve toplumun yarısını sosyal ve politik azınlık haline getiren ve sürekli dehşet ve temkin halinde yaşamak zorunda bırakan bir ayrımcılık biçimi, ve bu insanların bu düşmanlığı söylem üzerinden yeniden üretmesi bütün bu düşmanlığın ve şiddetin meşrulaştırılması ve devamı anlamına geliyor. Öncelikli talepler cezai hükümlerin caydırıcı olması, eğitimdeki cinsiyetçi anlatının yok edilmesi ve bugün uzak bir ihtimal gibi görünse de “kadının beyanı esastır” ilkesinin kitlesel olarak tartışılması ve kabulü olmalı.
Erkeklerin rolü kadınların mücadelesinin arkasında durmak olmalı. Arkasında durmak tabirini kasten kullanıyorum çünkü kadın hareketinde bile kadınlara akıl veren “aklıselim” erkeklerden, önce kadınlar olmak üzere, bıktık. Ayrıca esas olan politik mücadele olmakla birlikte her erkeğin bireysel olarak erkek kültüründen maddi ve manevi çıkarlarıyla hesaplaşması da çok önemli. Bu hesaplaşmaya alan açılması da elbette yine mücadele ile mümkün."
Ahşat
"Toplumsal cinsiyet rollerini tartışmamız gerekiyor en başından. Erkeklik ve kadınlık rollerinin toplumdaki kabul ediliş biçimini sorgulamamız lazım. Bunun tabii devletle örtüşen tavrı var, devletin bu konudaki pervasız tavrına karşı bir şeyler yapabiliriz. Ama bunlar bir süreç meselesi."
Oya Yağcı
"Erkekler bugüne kadar feminizmle alay ettiler ve kadın mücadelesinden geri durdular. Gerçekten erkek olmanın bir imtiyaz olmadığını haykırarak sokağa çıkmaları ve her yerde kadınları eşit olarak görmeleri gerekiyor. Bugün Facebook’ta bir paylaşım gördüm, gayet iyi niyetli, ‘Kadınları korumak bizim görevimiz’. Hayır biz korunmak istemiyoruz. Biz sadece eşit olduğumuzu, kadın olduğumuzu, toplumsal cinsiyetle tanımlanmayıp insan olduğumuzu haykırdığımızda erkekler lütfen en azından gölge etmesinler. Bu eylemi bir başlangıç olarak görüyorum. Samimi bir adım olarak görüyorum. Erkeklerin kendi erkekliklerini sorgulamaları bence en önemlisi. Hayatın her türlü ayrıntısına sinmiş olan eril dilden arınmaları gerekiyor."
Bora Ergün
"Eylemdeki sessizliği çok beğendiğimi söyleyebilirim. Erkeklerin bu konuda çok fazla yorum yapmasını doğru bulmuyorum zaten, ‘şu şöyle, bu böyle yapılmalı’ diye."