Ekonominin başına getirilen Mehmet Şimşek, azılı AKP karşıtlarının da aralarında bulunduğu birçok ekonomist ve gazeteci tarafından kurtarıcı gibi gösteriliyor.
Merkez Bankası'nın başına getirilen finans danışmanı Hafize Gaye Erkan ile birlikte dağılan ekonomik dengeleri toparlayarak yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmeleri bekleniyor.
Erdoğan'ın üçüncü Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk günlerinde yaşananlar Şimşek ve Erkan'ın "kurtarıcılığını" baştan sorgulatır nitelikte.
TL'nin düşürülüşü ve sonuçları
Türk Lirası, son 1,5 yılda yaşadığı en büyük değersizleşme ile karşı karşıya.
"Rahip Brunson" krizinin meydana geldiği 10 Ağustos 2018, TL'nin en kötü günüydü. Kur yüzde 15,90 artarak, günü 6,42 seviyesinden kapatmış, gün içerisinde 6,80'i görerek rekor kırmıştı.
7 Haziran sabahı dolar 23 liranın üzerine yükselip rekor kırdı: TL yüzde 7'den fazla değer kaybetti.
28 Mayıs seçimleri sonrası 20 liranın üzerine yerleşen dolar kuru, nakit döviz ihtiyacının yakıcı bir hale gelmesiyle birlikte serbest bırakılmış gözüküyor.
Seçimler öncesi dönem boyunca Merkez Bankası, kuru sabit tutmak için piyasaya müdahale etti.
Yabancı yatırımcıların Türkiye piyasasından çekilmesi ve ihracatta elde edilen dövizin azlığıyla birlikte kur yükselişe geçti.
Merkez Bankası bu duruma müdahale etmeyerek TL'nin değersizleşmesine yol vermiş gözüküyor.
Bu kimin çıkarına? Tabii ki özellikle ihracat yapan kapitalistlerin. TL ucuzladıkça, ürettikleri mallar dünya piyasalarında ucuz ve satın alınabilir olacak. Kurun artışıyla birlikte şirket gelirleri yükselecek.
Peki emekçi sınıflar açısından ne olacak? Her şey kura bağlı fiyatlandırıldığı için bütün ürünlerin fiyat etiketleri yenilenecek. Ulaşımdan enerjiye, her şey zamlanacak. Yüksek enflasyon körüklenecek.
Bir diğer sonuç ise, kurdaki artış Haziran enflasyon verilerine yansımayacağı için, ücretlerin otomatikman erimesi olacak.
Borçların yükselişi
Dövizdeki yükseliş sonucunda Türkiye kapitalizminin Dolar ve Euro cinsinden borçları katlanıyor.
Bir ekonomi yazarı şöyle hesaplamış:
"Dolar kurunda, seçimlerin ardından 7 Haziran’a kadar yaşanan yüzde 15,4 oranındaki 3,07 liralık artış, Türkiye’ye dış borçlar cephesinde 1 trilyon 409,1 milyar liralık kur farkı yükü bindirdi."
Kamu kaynakları, bankalara ve özel şirketlere açılırken, borçların faturası yine düşük ücret ve yüksek vergilerle kuşatılmış işçilere ödetilecek.
Kapitalistlerin çıkarı ortak çıkar olamaz
Erdoğan'ın "yeni" ekonomi yönetimini alkışlayanlara bakıldığında, emekçi sınıfların gelirlerini artırmak gibi bir dertleri olmadığı gözüküyor.
Vaat ettikleri şu: 'Piyasa kapitalizmi işletilsin, faizler artırılsın. Ekonomi düzelince sizin de gelirleriniz artacak.' Bu vaat, AKP politikaları kadar eskimiştir. Bize açlık, yoksulluk, işsizlik, sendikasızlık olarak dönecektir.
Mücadeleden yana olan işçiler, sendika aktivistleri, emekçi sınıfların ortak taleplerini savunacak bir mücadelenin örülmesine odaklanmalı.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)