Sağlık da grev de ekip işidir

15.12.2021 - 15:33

Sağlıkta uzun bir süredir işler iyi gitmiyordu. Pandemi öncesinde de var olan eksik personel, fazla mesai, yapılan işin niteliğine göre oldukça düşük bir ücret, üstelik bu düşük ücretin tamamının emekliliğe yansımaması sebebiyle daha da düşük bir emekli aylığı, bu kadar tehlikeli bir iş yapılmasına rağmen yıpranma payının olmaması, hizmetin kalitesinin çalışanların taleplerine rağmen düşük olması ve tüm bunların yanı sıra sağlık personeline karşı sürekli bir kara propaganda yapılması ve buna paralel olarak şiddete maruz kalma gibi meseleler pandemiyle birlikte ya daha da ağırlaştı ya da aynen devam etti. 

Salgında ön cephede

Pandeminin olumsuz koşulları yeni sorunlar da ekledi. Pandeminin ön cephesinde yetersiz malzemeyle savaşa sürülen sağlık çalışanları ilk bir yılda ağır kayıplar verdiler. Ailelerinden ayrı kalma, çocuklarına bakıcı bulamama gibi sorunlar hep göz ardı edildi. 

Tüm bu süreçte çok az sayıda sağlık personeline pandemi parası verilirken risklere hemen  tüm sağlık personeli maruz kaldı. Üstelik yoğun çalışma daha da yoğunlaştı. Koşulların kötü olmasıyla emekli olmalar, istifalar, yurt dışında iş aramalar arttı. Bu geride kalanların iş yükünü, mesleki tatminsizliği, yorgunluğu, hasta memnuniyetsizliğini, şiddeti daha da arttırdı. 

Alkışlayıp arkalarını döndüler

Salgının en başında alkışlanan sağlık çalışanları daha sonra kendi kaderlerine terk edildi. 

Birkaç ay önce doktor dışı sağlık çalışanlarının ücretlerinde bir düzeltme yapıldı. Ancak bu düzeltme döner sermaye üzerinden yapıldığı için esas olarak doktorların havuzunu ve ek ödemesini de azaltıyordu. Üstelik doktor dışı sağlık personelinde de çok fazla bir düzelmeye de yaramamıştı. Birkaç hafta öncesinde de doktorlara 2500 – 5000 lira arasında bir iyileştirme yapılacağı söylendi ve torba yasa içinde sunulması mecliste kabul edildi. Ancak burada da önemli bir tuzak vardı. Esas olarak iyileştirme miktarları tam da açıklandığı gibi değildi. Ek ödeme olarak verilen miktarlar döner sermayeden değil bütçeden karşılanacaktı. Bu da esas olarak çok az sayıda doktorun açıklanan miktarlarda zam alması anlamına geliyorken birçoğunda anlamlı bir fark yaratmıyordu. Çalışırken anlamlı olmamakla beraber emekliliğe bu farkın yansıyacak olması iyi bir gelişmeydi ancak toplumda yaratılan yanılsama tüm çalışan doktorlara da bu iyileştirmenin yansıyacağıydı. 

Sağlık çalışanlarını bölmeye çalışıyorlar

Bu durum hemen doktor dışı sağlık personelin de müthiş bir öfke yarattı. Sağlık hizmetinin bir ekip işi olmasına rağmen ekibin büyük çoğunluğu görmezden gelinmişti Çok uzun zamandır yoğun bir tempoda çalışmak zorunda bırakılmış olanların bu öfkesi anında bir eylemliliğe dönüştü. 

Çok uzun zamandır görmediğimiz bir hareketlilik oldu. Sağlık iş kolunda örgütlü çok sayıda sendika, dernek, oda basın açıklamaları, mitingler ve iş bırakma örgütlediler. Öyle ki iktidarın her zaman destekçisi olan Memur Sen konfederasyonuna bağlı Sağlık Sen bile iş bırakma çağrısı yapmak zorunda kaldı. 

Hükümet ilk anda bir açıklamayla doktor dışı sağlık personeline de bir miktar iyileştirme yapacağını açıklamak zorunda kaldı. Daha sonra ayın 22’sinde yapılacak olan bütçe görüşmelerinde tüm sağlık personeline yapılacak iyileştirmelerin tekrar ele alınacağı söylendi. Bunun üzerine sendikalar çeşitli eylemlilikler örgütlemeye başlamışlardı. KESK 18-19 Aralık tarihlerinde bölge mitingleri düzenleyeceğini açıkladı. Ancak birkaç gün önce hükümet doktorlara ek zam talebinin torba yasadan çıkarıldığını açıkladı. Bu ise öfkenin katlanarak artmasına sebep oldu. Her ne kadar hükümetin bu taktikleri doktorlar ile diğer sağlık personelinin arasında bir gerilime sebep olsa da hızla birlikte eylem kararları alınmaya başladı. Ve KESK, Genel Sağlık İş, Dev Sağlık İş, TTB gibi sendika ve meslek odaları 15 Aralık günü grev kararı aldılar. Bu kararı sağlık alanında örgütlü diğer sendikalar, meslek odaları ve dernekleri de destekleyeceklerini açıkladılar.

Öfkeyi birleştirmeliyiz

Gelinen noktada müthiş bir öfke var. Çalışanların örgütleri bu öfkeyi ister istemez birleşik bir şekilde örgütlemek zorunda kaldılar. Olağan koşullarda birbirleri ile rakip gibi davranan bu yapılar aynı gün iş bırakma çağrısı yapıyorlar. Bu önemli bir gelişme. Mücadele azmi tüm ayrılıkları silikleştirirken çalışanların ortak taleplerinin etrafında birlik rüzgarını estirmeye başladı. Bu mücadelenin kazanıncaya kadar grev söylemi etrafında şekillenmesi birliğin de daha kalıcı hale gelmesinde önemli. TTB’nin 15’indeki grevin uyarı niteliğinde olduğunu ve hükümet taleplerini karşılamazsa devam edeceklerini açıklaması da bu kararlılığın olduğunu ortaya koyuyor. 

Bu mücadelenin kazanmasının yolu birliğin korunmasından ve kararlılığından geçiyor. 

Mücadelenin talepleri sadece ücret artışı ile sınırlı değil, sağlık alanına ilişkin hakları da kapsıyor. 

Şimdi, nasıl sağlıkçılar bir ekip halinde hastalıklarla mücadele ediyorlarsa, bu ekibin bu mücadeleyi de kazanmaya muktedir olduğunu gösterme zamanı.

Ersin Uzun

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol