Eğitim Sen'de basın açıklaması: Barış imzacılarına ret kararı veren OHAL Komisyonu üyeleri açıkça suç işliyor!

11.11.2021 - 13:32

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun barış akademisyenleri için verdiği ret kararları hakkında, CHP İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, barış akademisyenleri Sevilay Çelenk, Süreyya Karacabey, Cenk Yiğiter, Dinçer Demirkent ve Tezcan Durna, İstanbul 6 No’lu Şube Başkanımız Beyzade Sayın ve Ankara 5 No’lu Şube Başkanımız Mutlu Arslan ile Eğitim Sen MYK üyelerinin katılımıyla, 11 Kasım 2021 tarihinde Eğitim Sen Genel Merkezinde bir basın toplantısı düzenlendi.

Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul’un basın toplantısında yaptığı açıklama şöyle:

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden yaklaşık yedi ay önce, 11 Ocak 2016’da 1128 akademisyenin imzasıyla “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri yayınlandı. Bildiri 10 gün boyunca imzaya açık tutuldu ve imzacı akademisyen sayısı 2212’ye yükseldi. Bildiride sokağa çıkma yasakları döneminde devlet eliyle gerçekleştirilen ağır insan hakları ihlalleri eleştiriliyor ve Kürt sorununda kalıcı barış için müzakere koşullarının oluşturulması talep ediliyordu.

Bildiri metni 2212 akademisyenin imzasıyla 21 Ocak 2016’da TBMM’ye sunuldu. 15 Temmuz darbe girişimine dek konu mevcut Anayasa ve yasalar bağlamında düşünce ve ifade özgürlükleri kapsamında olduğu için siyasal iktidar, imzacı akademisyenlerin tasfiyesini hayata geçiremedi.  Ancak üniversitelerde soruşturma süreçleri başlatıldı.

Darbe girişiminin ardından siyasal iktidar olağanüstü hal dönemini akademisyenlerin ihracı için fırsata çevirdi. İlki 1 Eylül 2016’da yayınlanan 672 sayılı KHK ile olmak üzere 44 akademisyen ihraç edildi, arka arkaya yayınlanan 11 KHK ile çoğu sendikamız üyesi olan toplam 406 imzacı akademisyen ihraç edildi. Ayrıca 822 akademisyene Ağır Ceza Mahkemelerinde davalar açıldı, açılan 204 davanın tamamında imzacı akademisyenler 15 ay ile 36 ay arasında değişen sürelerde hapis cezalarına mahkûm edildiler.

Prof. Dr. Füsun Üstel hakkındaki mahkûmiyet kararı 25 Şubat 2019’da kesinleşti ve Profesör Üstel 8 Mayıs 2019’da cezaevine girdi. Ancak Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 26 Temmuz 2019’da “Zübeyde Füsun Üstel ve Diğerleri” başvurusunda ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.

Bu kararın ardından ceza davalarının seyri değişti ve birinci derece mahkemelerde süren yargılamalar beraat kararıyla sonuçlanmaya başladı. Toplam 57 ayrı mahkemede açılmış olan 822 davanın en az 622’si AYM kararını takip eden bir yıl içinde peyderpey sonuçlanmış ve sonuçlanan davaların tümünde beraat kararı verilmiştir. Ne var ki Anayasa Mahkemesi’nin imzacı akademisyenler lehine kararına rağmen akademisyenler üniversitelerindeki görevlerine döndürülmemişler ve OHAL Komisyonu’nda bekletilmişlerdir.

Haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen ve 5 yıldır en temel hakları gasp edilen akademisyenler bugünlerde yeni bir hukuksuzlukla karşı karşıyadır.

OHAL Komisyonu’ndaki dosyaları 5 yıldır bekletilen, yani fiilen cezalandırılan “imzacı akademisyenlerin” başvuruları, 28 Ekim 2021 tarihinde yayınlanan ret kararlarıyla neticelenmiş ve şu ana kadar 16 akademisyene bu kararlar tebliğ edilmiştir.

Öyle ki OHAL Komisyonu’nun birbirinin aynı olan bu kararlarında “ret” kararının temel gerekçesi, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin imzalanması ve’ kurum kanaati’ olarak ifade edilmiştir. Oysa tekrar belirtmek gerekirse söz konusu akademisyenler hakkında “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzalamaları nedeniyle “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davaların her birinden beraat kararı çıkmıştır.

AYM, “Başvurucuların mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve orantılı olmadığı, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı, bu sebeplerle ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.” diyerek sadece hukuki bir karar vermekle kalmamış, imzacı akademisyenlere yaşatılan eziyetin siyasi ve keyfi niteliğini de gözler önüne sermiştir.

AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları başta olmak üzere idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağladığına ilişkin anayasa hükmü açık olmasına rağmen, 26 Temmuz 2019 tarihinden bugüne OHAL Komisyonu ilgili başvurular hakkında karar vermemiştir. Bugün ise OHAL Komisyonu üyeleri kendi siyasal-ideolojik yaklaşımları doğrultusunda karar vermiş ve hukukun en temel ilkelerine açıkça meydan okumuşlardır.

Akademisyenlerin imzaladıkları bildiri AYM tarafından düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında görülmesine rağmen OHAL Komisyonu üyelerinin bildiriyi suç kapsamında değerlendirmesi yürütülen siyasi hesapların bir parçasıdır. Ve en önemlisi AYM kararına rağmen alınan bu kararlar, açıkça suçtur!

Dolayısıyla AYM kararının hakikati karşısına “kurum kanaati” gibi belirsiz, somut ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan bir ifadeyle çıkan, dosyalarda “kopyala-yapıştır” yöntemiyle karar veren OHAL Komisyonu üyelerinin ve bir bütün olarak OHAL Komisyonu’nun söz konusu kararlarını tanımamız mümkün değildir.

Eğitim Sen olarak, bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyoruz, OHAL Komisyonu üyeleri açıkça suç işlemekte ve bu suçu işlemekte ısrarcı davranmaktadırlar! Unutulmamalıdır ki hukukun üstünlüğü ilkesini yok sayanların, hukuka ihtiyaç duyacakları günler yakındır! O gün gelene kadar EĞİTİM SEN mücadelesini kesintisiz sürdürecek ve imzacı akademisyenleri asla yalnız bırakmayacaktır!

EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU



Bültene kayıt ol