Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe platformu, bugün yoğun yağmura rağmen İstanbul’da yaptığı yürüyüşle Rojavalı, Suriyeli ve Iraklı mültecilere “Misafir değil kardeşimizsiniz, hoşgeldiniz!” dedi. Eylemde Kobanê’deki direnişe destek sloganları atıldı.
Saat 18:00’de Tünel Meydanı’nda toplanan ırkçılık karşıtı aktivistler, Kürtçe, Arapça, İngilizce ve Türkçe olmak üzere dört ayrı dilde “Rojavalı, Suriyeli, Iraklı mülteciler kardeşimizdir” yazan ana pankartın arkasında Galatasaray Meydanı’na yürüdü.
Yağmur ve fırtınaya rağmen yürüyüş İstiklal Caddesi boyunca gitgide kalabalıklaştı.
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe platformunun düzenlediği eylemde “Mülteci hakkı insan hakkıdır”, “Diren Kobanê, İstanbul seninle”, “Irkçılığa dur de”, “Katil IŞİD katil Esad”, “Katil IŞİD, Kürdistan’dan defol”, “Sınırlar açılsın, Kürt halkına özgürlük!” ve “Bijî bratiya gelan” sloganları atılırken, Irak ve Suriye’yi bombalayan Batı emperyalizminin savaş planlarına da karşı çıkıldı.
Galatasaray Meydanı’nda DurDe adına Ferhat Kentel’in okuduğu basın açıklaması şöyleydi:
“Değerli basın emekçileri, değerli arkadaşlar,
Her yerden bomba, tüfek, patlama ve ölümün karanlık sesi yükseliyor.
Her yerden hınçlı, kindar, yok etmeyi hedefleyenlerin sesi yükseliyor.
Tüm tarihi savaş ve işgallerle biçimlenen Ortadoğu’da yeni acılar yaşanıyor.”İmdat” çığlıklarını hepimiz duyuyoruz. Kadınların, yaşlıların, çocukların çaresizlik içinde oradan oraya göç etmek zorunda kaldıklarını her gün görüyoruz.
Savaş, bombardımanlar ve acılar derin bir karamsarlık yaratıyor ve böylesi koşullarda, her zaman olduğu gibi, en tehlikeli virüs, ırkçılık virüsü hızla yayılıyor.
Yıllardır Esad rejiminin zulmünden kaçan insanlar Ortadoğu’nun dört bir yanına dağıldı. Resmi açıklamalara göre, Suriye’den ve Irak’tan 1.3 milyon insanın Türkiye’ye sığındığını biliyoruz.
Son bir aydır, IŞİD’in zulmünden kaçanlar; önce on binlerce Ezidi, ardından da Kobane’de yaşayan yaşlı, çocuk ve kadınların çoğunluğunu oluşturduğu on binlerce Kürt sınırı geçip Türkiye’ye geldi.
Rojavalılar aç, susuz ve arkalarında katliam tehdidinin yarattığı ağırlıkla bekliyorlar.
Şimdi bir de üstüne, ABD ve müttefiklerinin bombalarından kaçanların eklenebileceği söyleniyor. Pentagon’daki savaşın efendilerine göre, Irak ve Suriye’ye askeri müdahale üç yıl sürecek.
Hepimizin gözü kulağı Kobane’de.
Hepimizin gözü kulağı Halep’te.
Hepimizin gözü kulağı sınırlarda, Suruç’ta.
Dayanışmak zorundayız. Dayanışmadan söz edeceksek, o gün işte bugündür!
Yardımlaşmak zorundayız. Yardımlaşmadan söz edeceksek, o gün işte bugündür!
Kardeşleşmek zorundayız. Kardeşleşmeden söz edeceksek, o gün işte bugündür.
Bugün Kobane’ye, Suriye’ye elimizi uzatma günüdür.
Direnen halkların yanında olduğumuzu gösterme günüdür.
Çünkü sadece savaş, yıkım ve ölümden ibaret değil yaşadığımız süreç; dayanışma, direniş ve umut da gelişiyor. Bu dayanışmayı, bu direnişi, bu umudu daha fazla dayanışarak, direnişe destek olarak, umudumuzu büyüterek güçlendireceğiz.
Devletler, savaşı derinleştirmek için el ele verip koalisyonlar kuruyorlar, dayanışıyorlar. Biz ise buna karşı aşağıdan, halkların, savaşa ve ırkçılığa karşı olanların dayanışmasını inşa etmek zorundayız.
Evlerinden, yaşadıkları yerlerden, ailelerinden, soludukları havadan kopup Türkiye’ye sığınan insanlarla dayanışmak zorundayız.
Büyük trajediler ve acılar yaşayarak Türkiye’ye sığınan mültecilerin evleri taşlanıyor, kundaklanıyor. Bazı yerlerde yerel idare Suriyelileri sürüyor. Saldırganlara ise hiçbir yaptırım uygulanmıyor.
Hükümet, Suriyelilerin mülteci statüsünü tanımayarak, onlara “misafir” diyerek uluslararası sözleşmeler ve insan hakları normlarından kaynaklanan temel haklarını göz ardı ediyor.
Kobane’den Türkiye’ye gelmek isteyenlere ise sınır geçişlerinde zorluk çıkartılıyor. Arkalarında çocuklarını, eşlerini, torunlarını bırakmak zorunda kalan insanlar, sınır geçişlerinde gaz bombalarına ve tayzikli suya maruz kalıyor, sınır kapılarında bekletiliyor.
Medya organlarında mülteciler düşmanlaştırılıyor. Suriyeliler ve Kobaneliler hakkında sık sık nefret söylemi kullanılıyor.
Bu yüzden, tüm ırkçılara, çaresiz kaldığı için Türkiye’ye gelmek zorunda kalan sığınmacıları düşmanlaştıranlara, şunu net bir şekilde bir kez daha hatırlatalım: Tüm sığınmacılar bizim kardeşimizdir!
Hükümete de hatırlatalım: Sığınmacıları her an geri gönderebileceğimiz, bir an önce kurtulmamız gereken “misafirler” olarak değil kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Onlarla birlikte yaşamak istiyoruz!
Bugün hepimiz Kobaneliyiz! Hepimiz Suriyeliyiz! Hepimiz Kürdüz! Hepimiz Arabız!
Irkçılığın hiçbir görünümüne izin vermeyeceğiz.
Bugün, son olarak, hükümete de şu çağrıyı yapmak zorundayız:
Sınırları açını! Sınırlar, zaten akraba olan köyleri, evleri, aileleri birbirinden ayırıyor. Yaşamı için sınırdan geçmek isteyenlere zorluk çıkartmayın!
Sığınmacıların tüm temel ihtiyaçlarını karşılayın. Sığınmacılar arasında etnik ya da dinsel köken açısından hiçbir ayrım yapmayın. Sığınmacıların insanca yaşamasının koşullarını yaratın.
Sığınmacıların mülteci statüsünü tanıyın. “Misafir” diyerek uluslararası sözleşmeler ve insan hakları normlarından kaynaklanan temel haklarını göz ardı etmeyin.
Tüm kaynakları ve olanakları zorlayarak, Kobane’ye, Suriye’ye, katliamlarla yüz yüze kalan insanlara insani yardım elini uzatın! Yardım çabalarına engel olmayın!
Değerli basın mensupları, değerli dostlar,
Bugün kalbimiz Kobane’yle, katliama karşı direnen Kürt kardeşlerimizle beraber çarpıyor.
Bugün kalbimiz, zalimlerin şiddetine karşı direnen tüm halklarla beraber çarpıyor.
Zalimleri ve ırkçılığı meşrulaştıranlar başaramayacak. Barış duygumuzu, kardeşlik duygumuzu, çözüm duygumuzu, halkların kardeşliğine duyduğumuz inancı ve mücadele ve dayanışma kararlılığımızı geriletemeyecekler.
Yaşasın halkların kardeşliği!
Irkçılığa dur de!
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe platformu”
- İzmir’de Rojavalı, Iraklı ve Suriyeli mültecilerle dayanışma eylemi