(Dosya) Fransa’da isyan

06.07.2023 - 08:06

Polis şiddeti, ırkçılık ve sosyal eşitsizlik Fransa’da yeniden gündemde. Fransa’da neler olup bittiğini anlamak için en önemli kavramlar bunlar. 

Ekonomik durgunluk, devlet yatırımlarının geri çekilmesi, azaltılması, işsizlik oranlarındaki tırmanış, artık sistematik hale gelmiş olan polis şiddeti halihazırda ırkçılık karşıtı öfkenin güçlenmesine neden oluyordu.

Fakat Fransa’da başka bir olgu daha var: 15 yıldan uzun bir süreden beri devam eden ırkçılık karşıtı aktivizm, ırkçıların işlediği suçlara ve ırkçı polis şiddetine karşı bir siyasi seferberlik halindeydi. 

Fransa’da ırkçı şiddet üzerinde biraz durulup geçilecek bir öğe değil. Yerel topluluklara nüfuz eden ve nesiller boyunca aktarılan ırkçı şiddetin hatıralarıyla birleştiğinde toplumsal öfkenin ırkçılık karşıtı bir bağlamda patlaması için derin kökler sağlamış oluyordu. Fransa’da 1990’lar ve 2000’lerin genç kuşakları ırkçı suçlara sürekli olarak maruz kaldılar. Polisten nefretin kesin bir tarihsel bağlamı var. Fransız polisi gösterileri bastırırken bile uyguladığı bir toplu şiddet eğilimi içinde. Bunun arkasında Fransız sömürgeciliğinin kibri, kurumsal ırkçılığın azınlıkları hedef alan geleceği yatıyor. Bu yüzden, Fransa’da polis şiddetine karşı toplumsal patlamalar sık sık yaşanıyor. 2005’te yaşanan huzursuzluk 20 güden fazla sürdü. Fransa’nın birçok farklı bölgesini etkiledi. Avrupa’daki en büyük sosyal patlama haline geldi. 

Kentsel dönüşüm politikaları, polis ve devletin kurumsal ırkçılığı ve sürekli hale gelen şiddeti, karşı şiddetin neden devletin birçok sembolünü hedef aldığını da açıklıyor. 

Şimdi yaşanan isyanda, bu etkenlerin yanı sıra polisin şiddet kullanmada elini rahat hissetmesinin de bir etkisi var. 2017’de sürücülerin “işbirliği yapmayı reddetmesi durumunda” müdahale etmek için polise daha güçlü yetkiler veren mevzuat değişikliği polis şiddetini güçlendirirken şiddete karşı ezilenlerin isyanını da sertleştiren bir faktör oldu.

Polis bu yetkiyi sık sık kullandı. Trafikte araçları durdurdular ve yaralama ile ölümlerde kesin bir artış yaşandı. Yoldan geçenler ve sürücüler öldürülmeye başlandı. Bu mevzuat değişikliği polis sendikaları tarafından talep edilmişti ve Fransız polisi kentsel ve kırsal alanlardaki mücadeleleri şiddetle bastırmasıyla ünlüydü zaten. Fransa’dan bir akademisyenin vurgulamış olduğu gibi, sivil toplum kuruluşları yıllardır ülkedeki yapısal ırkçılığın altını çiziyor. 

Katili aklıyorlar

Polisler içlerindeki katilleri aklamak için ellerinden geleni yapıyor. 

İşçi sınıfının düşmanları sadece polisler değil. Onları soruşturması gereken kurumlar da kesin bir şekilde polislerin yanındalar. Görevdeki ya da emekli Fransız polis memurlarıyla dolu bir kurum, Nahel M'yi infaz eden polisi aklamak için yapmadığını bırakmıyor. Üstelik cinayeti kanıtlayan bir videoya rağmen yapıyorlar bunu.

Polis geçtiğimiz hafta Salı günü Paris'in dış mahallelerinden Nanterre'de genç Nahel'i vurdu. 

Twitter'da yayınlanan bir videoda, bir polis silahını sürücüye doğrultuyor. Araba uzaklaşırken Nahel'i kalbinden vuruyor. Katil polisin ateş etmeden önce "Kafana bir kurşun sıkacağım" dediği duyuluyor. İkinci bir polis memuru "Vur onu" diyor.

Ancak bir gazeteciye sızan bilgilere göre IPGN (Polis suçlarını örtmeye çalışan kurum) farklı bir diyalog duyuyor. Görünüşe göre ikinci polis "Vur onu" yerine "Ellerini başının arkasına koy" diyor ve kimsenin "Kafana bir kurşun sıkacağım" demediği düşünülüyor.

Fransa’da ırkçılığa maruz kalanların söyledi gibi: 

"Adalet sistemi bir adaletsizlik sistemidir. Beyaz zenginleri kayırıyor ve Arapların ve siyahların hayatlarını mahvediyor. Sonunda bu polis memurunu hapse göndermek zorunda kalsalar bile, bahse girerim erken çıkacaktır. Kuzey Afrikalı bir aileden gelen bir adamın suçlu bulunması gibi olmayacaktır."

Fransız sosyalist ve ırkçılık karşıtı Denis Godard ise yaşananları şöyle yorumluyordu: 

"Ayaklanmalar, Fransa'da bu yıl yaşanan kitlesel grev ve gösterilerin, emeklilik saldırılarından çok daha fazlası tarafından körüklendiğini gösteriyor. Solun ilk görevi sokağa çıkmak ve polisle mücadele edenleri desteklemektir. Herhangi bir işyeri aktivistinin sınavı, artık insanları polise karşı öfke duyanlara destek vermeye ikna edip edemeyeceğidir. Sendika liderleri emeklilik eylemlerini sonlandırırken mücadelenin devam edeceğini söylediler. Şimdi harekete geçme zamanı, eğer sendikalar milyonları harekete geçirirse Macron'un işi biter. Ancak, emeklilik grevlerini nasıl geri çektilerse, şimdi de büyük bir sosyal kriz Fransa'yı kasıp kavururken pasif kalıyorlar."

Fransa'da okuyan Türkiyeli bir antikapitalist öğrenciye tanık olduklarını sorduk.

Öfkenin bu kadar keskin bir şekilde patlamasının nedenleri nelerdir? 

Öfkenin aniden patlamasının birçok sebebi var. Sadece Nahel’in polis tarafından öldürülmesiyle alakalı bir durum olmadığını düşünüyorum. Eylemlere katılan kişilerin çoğu Fransa’nın yoksul mahallelerinde yasayan gençler. Bu yoksul alanlarla Fransız milliyetçi politikaları büyük bir tezatlık oluşturuyor. Çoğunluğu göçmen nüfusundan oluşan bu yerler sosyal bir laboratuvar gibi bir şey Fransa için. Devlet her alanda etkili: eğitim, dernek faaliyetleri, şehircilik projeleri… Burada yasayan gençler için kaliteli eğitime erişimde büyük bir eşitsizlik söz konusu. Hâlihazırda zaten kendisini bu milliyetçilikten kopuk hisseden, işsizlikle ve yoksullukla boğuşan bir ortamda büyüyen gençler, kendilerinden biri böylesine açık şekilde, tamamen keyfi bir şekilde öldürülünce ani bir öfke patlaması yaşadı sanırım. 

Hareketin gittikçe ivme kazanmasının sebeplerinden biri de Macron’un hükümetinin bu ayaklanmayı anlamak yerine şiddetle bastırmaya kalkışması bence. Fransa, bana sorarsanız, gittikçe faşist ögeler barındıran bir devlet durumunda. Mesela İç İşleri Bakanı Gérald Darmanin eski bir Action Française (hala faaliyet gösteren aşırı sağcı bir örgüt) üyesi. Öyle bir üyeymiş ki, örgütün yaz kampına dahi katılmış. Özellikle bu ay mecliste tartışılacak göçmenlik yasasının da tasarımcılarından biri. Macron’un hükümetinin Marine Le Pen’in faşist partisi Rassemblement National (RN) ile flörtleşmesi de cabası. Ayrıca Nahel’i öldüren polis için aşırı sağcı polemikçi Jean Messiha tarafından düzenlenen para toplama kampanyasındaki miktarın 900.000 euroyu geçmesi de çok endişe verici. 

Ayrıca bu eylemler olurken bazı faşist grupların sokağa çıkmaya başladığının altını çizmek gerek. Birkaç gün önce Lyon’da yaklaşık yüz kişilik bir grup sokakta yalnız kalan gençleri dövmeye başladı. Angers’de de bu tür grupların, ellerinde sopalarla, insanları ten renklerine göre seçip dövdüğü görüntüler mevcut. Yukarıda bahsettiğim, aşırı sağın devletin içine işlemesi (ordu, meclis, hükûmet, vb.) bu tür grupların sokağa çıkmasını kolaylaştırıyor. Faşist grupların polislere yardım ettiği konusunda duyumlar da var çeşitli yerel deneyimlere göre, ancak bunu netçe söylemek için biraz beklememiz gerek. Hiç de şaşırtıcı olmazdı gerçi…

Bana sorarsanız, bu eylemler şu üç nedenden dolayı gerçekleşiyor: (1) kapitalizmin yarattığı yoğun ekonomik kriz ve göçmen grupların yoksulluğa ve devlet yardımına hapsedilmesi, yani bir nevi ırkçılık, (2) aşırı sağın yükselmesi ve iyice görünür olması, yani Le Pen’in partisi RN’in ve polemikçi Eric Zemmour’un partisi Reconquête’in seslerinin yükselmesi; ve son olarak (3) son zamanlarda yükselen polis kontrolü ve polis şiddeti. 

Emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı yükselen dalgayla bu eylemler arasında bağ kurulabilir mi?

Direkt bir ilişki olduğunu söyleyemeyiz, bunun için biraz erken. u anda gözlemlediğimiz hareket sendikal bir hareket değil. Emeklilik yasasına karşı hareket son derece örgütlü bir hareketken şu anda kendi aralarında örgütlenen bir gençler topluluğundan bahsediyoruz ve bunlar son derece şiddetli eylemler. Elbette önceki soruya cevaben bahsettiğim gibi, kapitalizmin yarattığı bu yoksulluğun üstüne bir de emeklilik yaşının artırılması bu tür semtlerde büyüyen gençleri daha da öfkelendirmiş olmalı. Zaten çoğu kayıtsız işçi olarak çalışmak zorunda kalıyor. Çalışamayanlar da uyuşturucu ticareti yapmak durumunda kalıyor maalesef. Yani aslında durum oldukça karışık. İşin içerisinde birçok faktör var ve bence henüz çok erken kesin cevaplar verebilmek için. Hareketi biraz daha izlemek gerektiğini düşünüyorum. 

Ayrıca, emeklilik yasasına karşı olan yoğun hareketten dersini almış olacak ki Fransız devletinin aldığı ilk önlem olağanüstü hal ilan etmek oldu. Birçok şehirde eylemler yasaklandı, Marsilya’daki Pride eylemi dahi yasaklandı ve başka bir tarihe ertelendi. Bunun en büyük nedeni devletin, bu mahallelerle başka kesimler arasında kurulacak herhangi bir dayanışma bağını da engellemek istemesi. 

Gösterilerin talepleri nelerdir? Kazanmak için nasıl bir mücadele örgütlemeli?

Bu gösterilerin belirli bir örgüt tarafından açıklanmış talepleri yok. Özellikle ilk başlarda Paris’te büyük eylemler düzenlendi polis şiddetine karşı ve bunları düzenleyenlerin çoğu polis şiddeti karşıtı örgütlerden geliyordu. Eylemlerin çok şiddetlenmesi üzerine olağanüstü hal ilan edildi ve bu örgütlerin eylemleri yasaklandı. Bu mahaller ile genel sol hareket arasındaki bağı kurmak oldukça güç ve zaten her zaman tartışılan bir konu sol içerisinde. 

Tam da şu anda, bu tür örgütlenmeler çok önemli. Sendikalar, dernekler, sol partiler bir araya gelmeli ve devlete yapılan basıncı asla azaltmamalı. Özellikle hükümetin var olan hareketi birkaç gencin rasyonel olmayan şiddet eylemlerine indirgemesine izin vermemeli. Macron geçtiğimiz günlerde açıklama yapmıştı gençlerin bilgisayar oyunlarını çok oynadığına ve şiddet eylemlerinin sebebinin bu olduğuna dair… Hayır, bu mahalleler her gün ırkçılıkla ve yoksullukla mücadele eden yerler. Öfke patlaması kesinlikle politik ve bu mahallelerle dayanışma bağlarının kurulması da bir zorunluluk!  



Bültene kayıt ol