Fransa’da emeklilik yaşı konusundaki düzenli protestolar, rejimin daha derin bir krizine dönüştü.
Fransa'daki bazı sosyalistler "devrim öncesi dönem", "devrimci kriz" ya da "devrimci potansiyel"den söz ediyor. Haklılar mı ve eğer haklılarsa kitle mücadelesinden devrimci bir dönüşüme doğru nasıl yol alınabilir?
Şu anda emekli maaşları konusunda bir sendikal mücadeleden çok daha fazlası yaşanıyor. Sendikalar tarafından çağrısı yapılan on günlük eylemler büyük grevlere sahne oldu ve milyonları sokaklara döktü. Ancak tabandaki kararlı örgütlenmeden güç alan işçi kesimleri de çöp toplama, rafineriler, enerji, rıhtım, liman ve ulaşım gibi alanlarda süresiz grevlere devam ediyor.
Devrimci bir durumun göstergeleri
Gençler her zamankinden daha kitlesel bir şekilde seferber olurken, hükümet geçen hafta zorunlu ulusal hizmet dayatma planlarından geri adım attı. Bir bakanlık danışmanı "kendi kendimize, patlayıcı bir kokteyle patlayıcı bir madde daha eklemenin iyi bir fikir olmadığını söyledik" dedi.
Geçtiğimiz Perşembe günü, devlet baskısına öfkelenen on binlerce insan polis şiddetine karşı ülke çapında 165'ten fazla gösteriye katıldı. Bazı gösterilere polis acımasızca saldırdı.
Birinci Dünya Savaşı'nın başında yazan Rus devrimci Lenin, devrimci bir krizin bazı belirtilerini şöyle özetlemişti:
"Marksistler için devrimci bir durum olmadan devrimin olabilmesi tartışılamaz, daha da öteye, her devrimci durum bir devrime yol açmaz. Genel olarak konuşacak olursak, devrimci durumun özellikleri nelerdir? Aşağıdaki üç önemli özelliği belirtirsek kesinlikle yanılmış olmayız. (1) Egemen sınıflar için bir değişiklik yapmadan egemenliklerini sürdürmeleri mümkün olmadığı zaman; ‘üstteki sınıflar’ arasında şu veya bu biçimde bir kriz olduğu zaman; bu kriz egemen sınıfın politikalarında ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve kırgınlıklarının ortaya çıkmasını sağlayacak bir yara açtığı zaman. Bir devrimin olabilmesi için ‘alttaki sınıfların’ eski biçimde yaşamak ‘istememeleri’ yetmez, ‘üstteki sınıfların’da eski biçimde ‘yaşayamaz duruma’ gelmeleri gerekir; (2) Ezilen sınıfların çektikleri ve gereksinmeleri her zamankinden daha şiddetle büyüdüğü zaman; (3) Yukarıdaki nedenlerin bir sonucu olarak ‘barış döneminde’ soyulmalarına sessizce katlanan ama ortalık karıştığında hem krizin yarattığı koşullar hem de bizzat ‘üstteki sınıflarca’ bağımsız tarihsel bir eyleme sürüklenmeleri ile, yığınların faaliyetinde önemli bir yükseliş olduğu zaman.”
Bu önemlidir çünkü tepedeki bölünmeler "ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve öfkesinin patladığı bir çatlak" işlevi görür. Ancak aynı zamanda "Ezilen sınıfların çektikleri ve gereksinmeleri her zamankinden daha şiddetle büyüdüğünde" mücadele için de bir kararlılık olması gerekir.
"Ezilen sınıfların acı ve yoksunluklarının daha da keskinleşmesi” ile "kitlelerin faaliyetlerinde önemli bir artış"ın yaşanması toplumsal patlamaların işçi sınıfının siyasal devrimi yönünde ivmelenmesini sağlayabilir.
Leon Troçki' Lenin’in saydığı faktörlerin her birinin diğeriyle etkileşim halinde olduğunu söylüyordu:
"Proletarya ne kadar kararlı ve kendinden emin bir şekilde hareket ederse, ara tabakayı peşinden getirmeyi o kadar iyi başaracak, egemen sınıf o kadar izole olacak ve moral bozukluğu o kadar keskinleşecektir. Öte yandan, egemenlerin moralinin bozulması devrimci sınıfın değirmenine su taşıyacaktır."
Devrimci bir kriz basitçe büyüyen bir toplumsal hareketin son noktası değildir. Sınıflar arasındaki kesişen ilişkilerin bir sonucudur. Ve aynı zamanda devrimci durumlar toplumdaki gerçek bölünmelerin ortaya çıktığı, hatta gizlenemez hale geldiği bir andır.
İnsanlar mücadele içinde patronların, polisin, yargıçların, medyanın ve hükümetin düşmanlığı ve ezilenlerin dayanışması hakkında sayısız öğe hakkında bilgi sahibi olur ve deneyim kazanımlar. Troçki ayrıca devrimlerin proleter mücadele termometresinde bir noktaya ulaşmakla ilgili olmadığını da söylüyordu: Devrimler "kitlelerin tarihsel olaylara doğrudan müdahale ettiği" anlar olarak görülmelidir.
Devrimci bir kriz, sömürülenlerin ve ezilenlerin, bir parçası oldukları gerilimlerin içinde, sınıf mücadelesinin daha keskin biçimler kazandığı kolektif deneyimin ezilenleribaşka hiçbir süreni yapamayacağı bir şekilde olgunlaştırdığı bir dönemdir. Fakat devrimci bir durumun potansiyel varlığından söz etmek, bugün Fransa'da devrimci bir ayaklanmanın hemen gerçekleşeceği anlamına gelmez. Bu, esas olarak bu günkü direnişin devrimci sonuçlara işaret eden bir süreci başlatmaya yetecek kadar büyük olduğunu gösterir.
Devrimci işçilerin örgütlülüğü
Örneğin Macron'u görevden almak, seçimlerin ve resmi siyasi mekanizmaların ötesinde bir değişimin mümkün olduğunu gösterecektir.
Önemli olan devrimcilerin, sınıf örgütlenmesi aracılığıyla ekonomik ve siyasi mücadeleyi bir araya getiren talepleri ilerletecek kadar güçlü olmalarıdır. Sendika liderlerinden ve reformist siyasi partilerden bağımsız olmalıları yaşamsal bir önem arz eder. Amaç, işçilerin kendi potansiyel güçlerinin farkına varması ve parlamenter manevralara ve sahte umutlara bel bağlamaktan uzaklaşmasıdır. devrimci bir örgütün ve devrimci işçilerin her kitlesel isyanda ve bugün Fransa’da atması gereken asli adım budur.
En iyi talepler işçileri "gerçekçilik" deli gömleğinden kurtaran taleplerdir. Güncel, pratik ve acil mücadelelerin yanı sıra daha ileriye uzanan, daha genel hedeflere sahip olan mücadelelere de ihtiyaç vardır. Toprak, barış, ekmek ve tüm politik gücün işçi konseylerine verilmesi talebi 1917 Rusya'sından bir örnektir.
Macron'u devirmek, dikkatleri cumhurbaşkanının kararnamelerle emeklilik saldırılarını dayatmasına izin veren Beşinci Cumhuriyet'in son derece antidemokratik anayasasını ortadan kaldırmaya yöneltecektir. Bu, işçi sınıfı içinde anayasanın yerine ne konulacağına dair bir tartışma sürecini başlatmalıdır.
İşçiler emeklilik yaşını yükseltme girişimini bozguna uğratmanın yanı sıra, emeklilik yaşını düşürmek için de mücadele etmelidir. Kendilerini sadece emekli maaşları konusunda ajitasyon yapmanın bürokratik darlığından kurtaran işçiler, herkes için ücret artışı çağrısında bulunmalıdır. Grev gözcülüğü ve protesto haklarının tam olarak tanınması ve devletin ve şirketlerin bazı grevcileri para cezası ve hapis tehdidiyle işe geri göndermesine izin veren yasaların kaldırılması için mücadele etmelidirler.
Liderliklerin işlevi ve kapitalist devlet
Bu da liderlik sorununu gündeme getirmektedir. Bu, CGT sendika federasyonunun başında devrimci bir sosyalist olsaydı Fransa'da şimdi bir ayaklanma olurdu anlamına gelmiyor. Liderlik, işçi sınıfının önemli kesimlerini kapsamalıdır, bir öncü işçiler ağı tarafından belirlenmelidir.
Lenin partiyi devrimci bir durumu devrimci bir krizden ayıran şey olarak görür. Parti, sadece bir dizi önemli meseleyi sıralamakla kalmayıp, tüm cephelerdeki mücadeleyi işçi iktidarının omurgası etrafında birleştiren bir araçtır.
Devrimciler, işyeri sorunları için mücadele ederken aynı zamanda işçilerin göçmen karşıtı Darmanin Yasası’na (bu yasa geçerse Fransa’da yabancılar söz hakkı olmaksızın sınır dışı edilebileekler) ve Müslüman ve siyah insanlara baskı ve zulüm uygulayan tüm önlemlere karşı koymaları gerektiğini söylüyor.
Derin kriz dönemlerinde devlet ve onun güçleri stratejik hedef haline gelir. Devlet, siyasi kontrol ile büyük şirketlerin ekonomik diktatörlüğünün kesiştiği noktadır. Devlet gücünü zayıflatmak için, aşırı baskıcı Brav-M (Şiddet Eylemlerini Bastırmak için Motorize Tugaylar) biriminin kaldırılması ve polislerin el bombası ve gaz cephaneliğinin ortadan kaldırılması gibi talepler olmalıdır.
Tüm bu talepler ancak hem tek tek işyerlerinde hem de işyerleri arasında eşgüdüm sağlanarak taban örgütlenmesinin sistematik bir şekilde büyümesiyle gerçekleştirilebilir.
Tüm bu talepler bugün yerine getirilse bile bu sosyalizme bir gecede ulaşılacağı anlamına gelmez. Ancak işçiler, kapitalist devleti yok edip yerine geçebilecek alternatif güç ve karar alma yeteneklerini ve kaynaklarını görmeye başlayacaktır. Bu süreci saptıran ve geciktiren her şey ölümcüldür. Bu süreci saptıran ve geciktiren her şey ölümcüldür. Bürokratların mücadelenin aktivistlerinin ve sendikalarda örgütlü işçi kitlelerini canını sıkmasına olanak sağlar.
Lenin şöyle yazmıştır: "Her devrimci durum bir devrime yol açmaz. Devrim ancak nesnel değişimlere öznel bir değişimin, yani devrimci sınıfın, kriz döneminde bile asla 'düşmeyen' eski hükümeti yıkacak (ya da yerinden oynatacak) kadar güçlü devrimci kitlesel eyleme geçme yeteneğinin eşlik ettiği bir durumda ortaya çıkar."
Mayıs 1968 Fransa’sı: Bir deneyim
Devrimci liderlik eksik olduğunda, sendika liderlerinin ve reformistlerin ölü eli en güçlü ayaklanmayı bile yanlış yönlendirebilir. Mayıs 1968 Fransa'sı bugünkünden çok daha büyük bir isyan dalgasına sahne oldu. Öğrenci protestocuların bastırılması muazzam bir işçi hareketini tetikledi.
13 Mayıs'ta, sendika liderlerinin sınırlı vizyonunu aşan muazzam bir gösteri, okul ve üniversite öğrencileri ile ülkenin dört bir yanından gelen işçileri bir araya getirdi. O günlerin tanıklıkları, yürüyüşçüleri "modern kapitalist toplumun ete kemiğe bürünmüş hali, bitmek bilmeyen bir kitle, eğer isterse önündeki her şeyi silip süpürebilecek bir güç" olarak tanımlıyor.
O günden itibaren, ülke çapında 10 milyon işçiyi harekete geçiren üç haftalık bir genel grev başladı. Bu, o zamana kadar tarihteki en büyük genel grevdi. Fabrikalar sadece kapanmakla kalmadı, birçok grevci fabrikaları işgal etti ve üretim yerlerini kolektif siyasi örgütlenme alanlarına dönüştürdü.
Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, ordu ve polisin emirlerine uyup uymayacağından emin değildi. Ancak sendika liderleri ve milletvekilleri mücadelenin yeni bir toplum türü için değil, ücret artışları için olduğunda ısrar ettiler. İşçilerin mücadele ufkunu daha iyi ücretler seviyesine indirgediler, hükümet ve patronlar da bunu kabul ettiler ancak mücadele durulduğunda acı bir intikam dönemi başlattılar.
Devrim imkansız değildi. Sendika bürokratlarının ve reformist Komünist Parti'nin zehirli liderliği yüzünden başarısız oldu. Devrimciler için zorlu görev bugün de benzer bir sürecin yaşanmasını engellemektir.
(Sosyalist İşçi)