İspanya şehirleri, Melilla'daki göçmen katliamını protesto ediyor

27.06.2022 - 13:45

Barcelona, ​​Madrid, Valencia, Bilbao, Sevilla, Granada, Cádiz, Mataro ve Zaragoza'da ırkçılık karşıtları öfkeyle sokaklara döküldü.

37’den fazla göçmenin katledilmesinin ardından, İspanya'da Pazar akşamı protestolar patlak verdi. 

Tek suçları, Cuma günü, kuzey Afrika'da, Fas sınırında kalan ve sömürgecilik geçmişiyle bilinen İspanyol yerleşim bölgesi Melilla'ya geçmeye çalışmaktı.

Barcelona, Madrid, Valencia, Bilbao, Sevilla, Granada, Cádiz, Mataró ve Zaragoza gibi kentlerde ırkçılık karşıtları öfkeyle sokakları doldurdu. Eylemlerin Pazartesi ve Salı günleri de diğer şehirlere yayılarak büyümesi bekleniyor.

İspanyol Ulusal Polisi ve Sivil Muhafızlar ile bir arada hareket eden Fas güvenlik güçleri, Fas ve Melilla arasındaki sınırı geçerek göçmenlere saldırdı. Melilla'ya girmeyi başaran göçmenleri öldüresiye dövdüler ve geri dönmeye zorladılar. 

Çaresiz insanların kanlar içindeki ölü bedenlerini gösteren fotoğraflar, Avrupa Birliği sınır yönetim politikalarının net bir resmidir.

İspanya'nın Kuzey Afrika’daki yerleşim bölgeleri olan Melilla ve Ceuta, Avrupa Birliği'nin Afrika kıtasındaki yegane kara sınırlarını oluşturuyor. İspanya ve Fas bu sınırı on metrelik demir çitlerle çevirdi, dikenli teller örüldü, gözetleme kuleleri dikildi. Tüm bunlar, buradan AB'ye resmi belge sunmadan girmeye çalışanlara acımasız bir baskının uygulanması için yapıldı.

Público adlı web sitesinde yer alan bir video ve birkaç fotoğraf, tel örgülere ulaşan 500 kişinin 133’ünün geçmeyi başardığını ama geçer geçmez saldırıya uğradığını gösteriyor. Göçmenlerin sınırı geçebilmek adına örgütlendikleri, bu girişimin bir meydan okuma olarak planlanmış olduğu da biliniyor.

Ardından devletlerin buna verdikleri yanıt görülüyor. Foto muhabiri Javier Bernardo’nun aktardığı şekliyle; “Geçmeyi başaran göçmenler, kendilerini Fas tarafına geri püskürten İspanyol Polisi ve Sivil Muhafızlar ile kuşatıldı. İçlerinden bazıları bundan da kurtulmayı başarıp Melilla'ya doğru ilerlemeye devam etti." 

Normal koşullarda İspanya topraklarına ayak basmaları yasak olan Fas kuvvetlerini orada görmenin kendisini hayrete düşürdüğünü de ekliyor Bernardo. 

İspanya İşçi Partisi (PSOE) lideri Başbakan Pedro Sanchez ise Fas güçlerinin uyguladığı baskı ve şiddeti onayladığını gösteriyor, göçmenlerin güvenlik bulma ve yoksulluktan kurtulma girişimlerini İspanya'nın “toprak bütünlüğüne” yönelik bir saldırı olarak nitelendiriyordu.

Melilla'daki Marx21 örgütünün bir üyesi olan Jesús Melillero, “Kendisine ilerici diyen İspanyol hükümeti, Pedro Sánchez'in, AB'nin göç politikalarının bir ürünü olan bu katliam üzerine yaptığı açıklamalarını alkışladı,” diyor; "Şehirdeki bunca insanın öfkeli haykırışlarına rağmen, Fas'taki bu İspanyol anklav bölgesi, onlarca insanı soğukkanlılıkla katledenler kendileri değilmiş gibi davranmaya, bunu normalleştirmeye çalıştı."

İspanya, önümüzdeki hafta Madrid'de savaş çığırtkanlığı yapmak üzere toplanacak NATO güçlerinden, "düzensiz göçün" ittifakın güney kanadındaki güvenlik tehditlerinden biri olarak kayda geçirilmesini talep etmenin peşinde.

Sanchez tüm egemen sınıfların paçalarını kurtarmak için başvurdukları mide bulandırıcı hilelere başvuruyor ve şöyle söylüyordu; "Sınırda yaşananların bir sorumlusu varsa o da insan ticareti yapan mafya güçleridir.” Bu insanlar da elbette, göçmenleri durdurmak için yükseltilmiş olan duvarlardan kazanç sağlıyor ama karşımızdaki dehşet verici tablonun asıl sorumlusu İspanyol ve Fas güçleridir.

Ana-akım görüşlerin net bir temsili olan Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü bile, sınırda öldürülen ve yaralananların büyük kısmının Çad, Nijer, Sudan ve Güney Sudan'dan gelmiş olduklarını, dolayısıyla uluslararası hukuk uyarınca sığınma talebinde bulunma haklarının bulunduğunu açıkladı.

İspanya’da iktidarı kaybeden radikal sol parti Podemos da halihazırdaki PSOE yönetiminde söz sahibi. Podemos sözcüsü Idoia Villanueva bile sadece “uluslararası hukukun” uygulanması çağrısında bulunmakla yetindi.

Faslı yetkililerin resmi açıklamalarında ise, boğularak ve/veya saldırıya uğrayarak öldürülen göçmenlerden yalnızca Fas tel örgülerinde can vermiş olan 23 kişinin ölümünün resmi olarak kabul edildiğini gösteriyordu.

İspanya, kendi yerleşim bölgesinin sınırlarından Fas’ı sorumlu tutmaya çalıştığı bir politikaya başvuruyor. Bu çabaları işe yaramış olacak ki Fas yönetimi de böyle bir sorumluluğu üstlenmiş. İspanya da buna karşılık olarak, Fas'ın, Batı Sahra topraklarında yaşayan toplulukların kendi kaderini tayin hakkını tanımama planlarına destek sundu.

Pazar günü gerçekleştirilen protestolar, ölüm saçan sınır yönetimlerine karşı mücadelemizin bitmeyeceğini gösteriyor. 

Açlık ve yoksullaşma günden güne büyüyen bir sorun olarak kaldıkça göçmenler ve mültecilerin sayısı da artacak. 

Sokaktaki bu mücadele, Avrupa Birliği'nin sınır politikalarını değiştirme mücadelesidir.

Charlie Kimber

(Socialist Worker'dan çeviren Tuna Emren)



Bültene kayıt ol