ABD ve Rus emperyalizmleri arasındaki gerilimin Ukrayna’da bir savaşa dönüşme ihtimali sıcaklığını koruyor. Çeşitli ülkeler temsilcilerini buradan geri çekmeye başladı. Rusya, Kasım ayından beri Ukrayna sınırına 100 bin askerini yerleştirmişti. Şimdi her geçen gün buna takviyeler yapıyor. ABD de özellikle Almanya, Polonya ve Romanya gibi ülkelere birlikler gönderiyor.
Rusya, Avrupa’nın bölünmüşlüğünden faydalanmak istiyor. AB uzun süredir bağımsız bir emperyal güç merkezi olarak sivrilmeyi ve ABD’nin yayılmacı ajandasından ayrı bir strateji izlemeyi hayal ediyor. Birliğin lider ülkelerinden Almanya, ABD’nin savaş politikasına Rusya’dan aldığı gaz ve Kuzey Akım 2 Boru Hattı nedeniyle uzak duruyor. Fransa askeri krizde arabulucu rolü oynamasını “Çin’e daha çok yaklaşmış bir Rusya mı isteriz, yoksa Avrupa ile Çin arasında duran bir Rusya mı?” diye gerekçelendiriyor.
ABD ve İngiltere’nin başını çektiği saldırganlık ise kökenini stalinizmin çöküşü sonrası Batı emperyalizminin etkisini doğuya doğru genişletme planlarından alıyor. Daha önce Yugoslavya’nın parçalanmasının ardından 1990’larda bu bölgede 10 yıl boyunca savaş yaşandı. ABD, Avrupa devletleri ve Rusya sürekli olarak bir etnik grubu diğerine karşı destekleyerek kendi çıkarlarının peşinde koştular. 1994 ve 1999’da Çeçenya’da savaşlar çıktı. 2008’de Rusya ile Gürcistan arasında askeri kapışma oldu. Bunların uzantısı olarak 2014’te Ukrayna’daki sokak gösterileri Rus yanlısı liderin devrilmesiyle iç savaşa evrildi ve Rusya da duruma yanıt olarak Kırım’ı işgal etti. ABD’nin neoliberalizmi daha da doğuya taşıma çabası NATO üzerinden askeri hamlelerle devam ederken, AB de orta ve doğu Avrupa’da ekonomik etkisini artırıyordu. Rusya bunların hepsini tehdit olarak gördü ve o da çoğuna Soğuk Savaş’tan gelen gücünü kullanarak askeri tehditlerle yanıt verdi. Bunun yanı sıra Suriye savaşında diktatör Esad’ı, Belarus’ta halkın kitle gösterileriyle karşı karşıya kalan diktatör Lukaşenko’yu desteklemek gibi hamlelerle birçok yerde Batılı devletler ile farklı tarafı destekledi. Avrupa doğalgazının yüzde 35-40’ını Rusya’dan alıyor, Putin bir yandan bu avantajını da etki alanını korumak için kullanıyor.
Her biri kendi ajandasını takip eden farklı güçlerin, ABD, AB ve Rusya’nın hiçbirinin Ukrayna’da uzun erimli bir savaş istemeyeceği açık. Ancak emperyalizm, en büyük kapitalist güçlerin birbirleriyle amansızca rekabet ettiği bir sistem. Ve böylesi gerginliklerin savaşa dönüşmesi bazen anlık bir kıvılcıma bakabiliyor.
Son 20 senede savaş karşıtı güçlü bir hareketin doğduğu ve büyüdüğü Türkiye’de yapmamız gereken, başta NATO olmak üzere tüm savaş çığırtkanlarına karşı mücadele etmek, yarışan milliyetçi histerilere karşı antiemperyalizmi ve enternasyonalizmi savunmak, Ukrayna’da “Ne Washington ne Moskova!” hattını merkezine alan bir savaş karşıtlığını savunmak. Egemen sınıfların militarist heyecanlarının faturasını işçiler ve yoksullar ödememeli. Savaşa hayır!
(Sosyalist İşçi)