Alex Callinicos'un yorumu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçen hafta yaptığı açıklamada, Fransa'nın Cezayir'in sömürgeleştirilmesi ya da Cezayir'in bağımsızlığına karşı gerçekleştirdiği bir milyon insanın ölümüne neden olan sekiz yıllık savaş nedeniyle, “pişmanlık ya da özür” dilemeyeceğini söyledi.
Bu karar hiç şüphesiz kısmen Macron’un 2022’de yeniden seçilme düşüncesinden kaynaklanıyor. Sağındaki faşist Ulusal Cephe’den Marine Le Pen ve muhafazakâr milliyetçiler gibi güçlü bir muhalefetle yarışacak.
Ama işin içinde daha fazlası da var. Macron, hem Fransa'da hem de dışarıda giderek yükselen agresif ve militarize bir baskı kampanyası yürütüyor.
Politikaları konusunda o kadar savunmacı ki Financial Times yazarı Mehreen Khan Kasım ayında kritik bir makale yazdığında, Macron gazeteyi, makaleyi yayından kaldırmaya ve cevabını yayınlamaya zorladı.
Ancak Financial Times bile, hükümetin birkaç hafta sonra Fransız Parlamentosu'ndan alelacele geçirdiği yeni bir "küresel güvenlik yasası"nı eleştirdi. Gazete başyazısında, “Macron'un Fransız polisini korumaya yönelik liberal olmayan planını", “herhangi bir polis memurunun kamuya açık bir şekilde teşhis edilmesini suç haline getiriyor” diyerek kınadı.
Bu yasa, Sarı Yelekliler, sendikacılar, ırkçılık karşıtı aktivistler ve öğrencilerin protestolarına yönelik birkaç yıldır süren şiddetli polis saldırılarının arkasından çıkarıldı. 28 Kasım'da yüz binlerce kişi yeni yasaya karşı gösteri yaptı.
Dronlar, CCTV ve yüz tanıma gibi gözetim teknolojilerinin ülke içinde daha fazla kullanımına verdiği teşvik, yeni yasanın en tehlikeli yönlerinden biri.
Fransız Marksist Claude Serfati dikkat çeken makalesinde şöyle yazıyor: "Fransız topraklarında ve özellikle şehir içi banliyölerde yaşayan nüfus, son derece deneyimli bir baskıcı bürokratik mekanizma ile mükemmelleştirilmiş gözetim teknolojileri arasında kurulan, rahatsız edici bir yapıyla karşı karşıya.”
Ancak Serfati, bu politikaların, Fransız emperyalizminin daha geniş stratejisi bağlamında görülmesi gerektiğini de ifade ediyor.
Fransız kapitalizminin Afrika politikası
Sivil endüstrilerde Alman veya Doğu Asyalı firmalarla etkin bir şekilde rekabet edemeyen Fransız kapitalizmi, onlarca yıldır silah ve havacılıkta uzmanlaşma eğiliminde. Buna, özellikle “Françafrique” denen, gayri resmi imparatorluk başkanı Charles de Gaulle ve danışmanı Jacques Foccart'ın Fransa'nın eski Afrikalı sömürgelerine empoze ettiği sözde askeri gücün yurtdışına yansıtılması eşlik etti.
Serfati'ye göre, birbirini izleyen Fransız hükümetleri bu stratejiyi kararlılıkla takip ettiler. Bu, Almanya'yı Avrupa Birliği'nde ekonomik olarak egemen hale getirdi ve Brexit ile de Fransa en büyük askeri güç oldu.
İslamcı radikalizmin yayılması, daha fazla askeri müdahaleyi haklı çıkarmak için özellikle Mali'de kullanıldı.
Macron 2017'de başkan olduğunda, Françafrique'in sonunu ilan etti. Ancak bugün Batı ve Orta Afrika'ya dağılmış on askeri üste hala 5 bin 100 Fransız askeri var. Financial Times'a yazdığı mektupta Macron, "Fransız ordusu Sahel'de örnek bir cesaret gösteriyor ve terörist gruplara karşı eylemleri tüm Avrupa'ya fayda sağlıyor” dedi.
Macron ayrıca “Fransa'da teröristler için üreme alanları var” diyor. Macron ve hükümeti, aslında, Fransa'nın Müslüman nüfusunu, içerideki düşman olarak damgalamaktadır.
Ancak, çalışan insanları ve pandeminin masraflarını karşılamaya zorlayan ekonomik politikalara karşı protesto edenleri de hedefliyorlar. Milli Eğitim Bakanı, ikisini birbirine bağlayarak “İslamo-solculuk"u kınadı.
Serfati, Afrika'daki yeni-sömürgeci müdahalelerde kullanılan ordunun, Fransız halkını denetlemek için giderek daha fazla konuşlandırıldığını söylüyor.
Macron, hükümetin pandemiye verdiği tepkiyi koordine etmek için savunma Konseyi'ni kullandı. Ayrıca, özellikle Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail'in Türkiye'ye karşı ittifakını destekleyerek Akdeniz'deki Fransız gücünü yansıtmaya çalıştı.
Ancak Makron, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kuşatılma riskini taşıyor. Türkiye'nin Libya'ya müdahalesi, Fransa'nın devirmeye çalıştığı Trablus'taki BM destekli hükümet lehine dengeyi bozdu. Ve Türkiye, Afrika'nın geri kalanında giderek daha aktif hale geliyor, elçilik sayısını üçe katlıyor. Ticaret ve yardım sunuyor. Macron'un emperyal ihtişam arayışı, iç direniş ve dış rekabet ile karşı karşıya.
Alex Callinicos
Çeviri: TN.
(Socialist Worker)