Bu başlık 17 Ocak’ta Hürriyet gazetesinde atıldı. Joe Biden’in mevcut göçmen yasalarını değiştirdiğini açıklamasının ardından, “binlerce Honduraslı göçmen Meksika’ya doğru ilerliyor” açıklaması bir alt başlıkta veriliyor.
Sonraki ara başlıklar ‘Biden Göçmenlere Yeşil Işık Yakmıştı’, ‘Trump Salı Günü Uyarmıştı.’ Haber yarım sayfa ve haberin ana fikri Biden’ın yeşil ışık yakması, Trump’ın uyarması.
Bir de fotoğraf var, uzun bir hat oluşturan bir grup insan kararlı adımlarla yürüyor. Hürriyet gibi popülist bir gazete vazifesini yapıyor, yani ortaya somut düşmanlar koyuyor. ‘Mülteci’, ‘göçmen’ ‘yabancı’ soyut bir kategori değil, somut bir Öteki figürü.
“Gerici popülizmin öncelikli hamlesi, faşizmin aksine, tahakkümün gerçek yani soyut biçimlerine, verili sistemdeki çatışma ve çelişkilere temas etme çabasına girmemesi; insanlarda hüsran doğuran aktif mekanizmalara hiç dokunmayıp bunun yerine onlara somut, elle tutulur düşman sunmasıdır.”
Şimdi yukardaki haberi okuyan ve işsiz olan (hele günümüz koşullarında her ülkedeki vahameti de düşünecek olursak) ya da çok az paralara çalışan bir ABD’liyi düşünün, bu durum Türkiye’de yaşayanlar için de aynı (Suriyeli ve diğer göçmenler somut bir düşman). Böyle bir haber ki yalan değil, onca insan sahiden ABD’ye doğru yola çıkmış, Trump da sahiden uyarmış. Biden ise neo liberalizmin ‘hoşgörülü, insan haklarına saygılı’ yüzünü yaşatmaya çalıştığı için bunca insanın gelmesini engellemeyip ama politikasının ne olacağını da açıklamayıp durumu şu an için kurtarmaya çalışıyor.
Sol’un sadece genel olarak popülist sağın gündemine yanıt şeklinde var olmaması için neler yapmak gerekir. Belki bu soru çok geniş, ama bir yerden başlayıp düşünmek gerek. Çünkü sağ, gerçekliğe dair kendine özgü bakış açısını dayatmayı ve yerleştirmeyi bir dereceye kadar yapıyor, geniş kitleler üstünde etki etmeyi başarıyor; özellikle Trump’ın her şeye rağmen o kadar oy almayı başarmış olması gibi.
Sol ise genel olarak Ötekiyi koruyucu kanatları altına alıp ötekilerin hakları için savaşıyor gibi. Bu, elbette yapılması gereken bir şey. Hepimiz Göçmeniz olarak bir yere kadar biz de bunu yapıyoruz. Belki bir tık öteye gidip göçmen meselesinin sadece insani bir sorun değil, politik bir sorun olduğunu da belirtiyor ve ona göre adım atıp ırkçılığa karşı geniş bir platform oluşturulmasına katkıda bulunmaya da çalışıyoruz.
Bu arada son yirmi otuz yıldan beri, yıkıcı iktisat politikalarından ötürü, refah devletinin kalıntıları süratle ortadan kalkıyor. (Türkiye hiçbir zaman refah devleti olmadı tabii ama genel olarak dünyada olanlar Türkiye’yi de etkiliyor, daha kötü bir şekilde üstelik.) Sorun sadece bundan kâr sağlayan finans elitleri değil. Bu elitlerin sosyal yardımlarına hiçbir zaman ulaşamamış ve bunlara ‘ayrıcalık’ diyerek kötü gözle bakan, (Türkiye’de Suriyelilerle ilgili yanlış bilgi de olsa ‘devlet onlara yardım ediyor biz sürünüyoruz’ diyen önemli bir insan topluluğu var ki doğru, insanların çoğu sürünüyor) gitgide genişleyen bir kalabalık söz konusu.
Yani yoksulluk ve güvencesizliğin artması, zengin ‘yüzde 1’ için tehlike yaratmak şöyle dursun ekmeğine yağ sürüyor. Trump için olsun Erdoğan için olsun, yoksullar zenginler için savaş verdi ve veriyor. Yani sol siyasetin, bu yoksul insanların hoşnutsuzluğuna aldırış etmesi, kulak vermesi sadece ‘bunlar ırkçı, yabancı düşmanı, şovenist’ diye geçiştirmemesi, bu hoşnutsuzluğun altındaki derin ve ciddi ekonomik temelleri ön plana çıkarması her zamankinden daha önemli.
“Doğruluk konumu diye bir şey olduğunu savunan bir siyaset, ama doğru şeyler söylenmesine rağmen kulağa yanlış gelen, sadece ne dediğinizin önemli olduğu bir siyaset değil.”
Hepimiz Göçmeniz kampanyamız, doğruluk konumunu geliştirmek konusunda sahte çelişkileri değil gerçek çelişkileri açığa çıkarmak için, sol siyasete omuz vermek için çaba sarf etmeye devam ediyor. Bu çaba, katılmak isteyenlere açıktır. Bu tartışmalar sürecek…
Sibel Erduman
Alıntılar; Metis defterleri, Son Gerisayım, ‘Avrupa, Mülteciler ve Sol’ kitabından.