Tıp karteli aşıdan ne kadar kazanacağını hesaplıyor

12.11.2020 - 20:48

Salgın sonlanmadı ama başarılı olabileceği düşünülen bir aşı adayı ile birlikte tünelin sonunda bir ışık belirdi, umutlar tazelendi.

Boris Johnson bu gelişmeyi, “Uzaklardan gelen boru sesini duyunca, karşı tepelerin ardındaki bilim süvarilerinin bizlere yaklaşmakta olduğunu anlayacağız, demiştim. Bu gece sizlere, boru sesinin gitgide yükseldiğini söyleyebilirim” diyerek duyurdu; “Ama buraya gelmeleri zaman alacak.”

Aşı, pandemi önlemlerini bir an evvel sonlandırmak isteyenlerin sihirli değneği. Ancak aşının geliştirilmesi girişimleri en başından beri özel sektörün ve birbirleriyle rekabet halinde olan ulus devletlerin ellerinde şekilleniyordu.

Yeni aşıya dair vaatlerse doğrudan üreticisinden, yani ilaç devi Pfizer’dan geliyor. Şirketin sunduğu veriler ya da birkaç hafta içinde piyasaya sürebileceklerine dair iddiaları henüz bağımsız kaynaklar tarafından doğrulanmış değil.

Aşı gerçekten işe yarıyor ise ve hızlı bir şekilde dağıtılabilse bile milyonlarca insan virüsün neden olduğu ölüm riskine ya da geride bıraktığı kalıcı hasarlara karşı korunmasız kalmaya devam edecek. Ve özel bir şirketin pandeminin yayılmasını kontrol eden anahtarları elinde tutacak olması da ziyadesiyle endişe verici.

Aşının geliştiricileri, onu herkese ücretsiz sunmayı, üretimi hızlandırıp ihtiyaca yönelik dağıtmayı ilke edinebilirlerdi ama yapmadılar.

Ne kadar etkili?

Şunu tercih ettiler: Herkese iki doz, doz başına 19,5 dolar [Bu, ABD’ye özgü fiyatıdır].

Gözleri yerinden oynatacak oranda kâr elde etmenin peşindeler. Yapılan açıklamayla birlikte, daha şimdiden Pfizer hisselerinin değeri yüzde 7,6 arttı.

Tüm bilimsel verileri ve keşiflerini herkesin kullanımına açmak yerine ticari sır biriktirmeye devam ediyorlar.

Kapitalist düzenin ilaç geliştiricileri zaten insanları iyileştirme itkisiyle koyulmuyor bu yola. Tıp karteli patronlarını neyin harekete geçirdiğini biliyoruz. Hayat kurtarma potansiyeline değil, ne kadar kâr getireceğine odaklanarak geliştiriyor, aynı itkiyle üretiyor, hedefledikleri pazarlara dağıtıyor ve değerini de buna göre belirliyorlar.

Pfizer’ın iddiası, aşının nüfusun yüzde 90’ında etkili olacağı yönünde. Bu yıl 50 milyon doz, gelecek yıl ise 1,3 milyar doz üretebileceğini duyurdu. Varlıklı ülkeler şimdiden sıraya girdiler bile. Ve olağanüstü miktarlarda sipariş veriyorlar. Örneğin, ABD 100 milyon dozu çoktan satın aldı. İngiltere muhafazakarları da 50 milyon dozluk sipariş verdiler. Demek ki yoksul toplumların bu aşıya erişimi olamayacak. Aylarca erişemeyecekleri kesin. Hatta belki de hiç ulaşamayacaklar.

Oxfam’ın da belirtmiş olduğu gibi, böyle bir aşının “ona erişemeyen ya da bedelini karşılayamayan insanlar üzerinde yüzde sıfır etkisi olacak.”

HIV/AIDS için de etkili tedaviler mevcut ama küresel ölçekte 14 milyon insan, halen bu tedavi imkanlarına erişemediği için HIV ile yaşamak zorunda kalıyor.

Yeni aşınınsa açılıp kullanılacağı güne dek eksi 70 santigrat derecede korunması gerekiyor ki bu, günümüz küresel kurulumunda, yoksul ülkeler için büyük bir lojistik sorunu yaratacağı anlamına gelir.

Kapitalizm, salgının her aşamasında virüsü biraz daha besleyip iyice yayılmasına yardımcı oldu. Yaşamı destekleme potansiyeline sahip olan böylesi bir bilimsel gelişmenin büyük sermayenin elinden hemen alınması gerekiyor.

 

Socialist Worker’dan çeviren Tuna Emren



Bültene kayıt ol