Doğu Akdeniz’de başka bir seçenek var!

01.09.2020 - 17:44

DSİP üyesi Volkan Akyıldırım, Doğu Akdeniz krizinde son durum üzerine yazdı.

Sosyalist İşçi’nin geçen sayısında manşet, “Ege’de Akdeniz’de savaşa hayır” idi. Geçen 15 günde Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilim had safhaya çıkartıldı. Türkiye’yi yönetenler bugün açık açık savaştan bahsediyor.

Birkaç yıl öncesine kadar turizm sebebiyle kıyıları birbirine açık olan, buradan çok sayıda insanın tatil için gittiği ve halkların birbirine karıştığı komşu Yunanistan, nasıl oldu da yeniden “baş düşman” haline geldi?

Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana rakip iki altemperyalist devlet arasındaki askeri gerilim ve Soğuk Savaş neden yeniden diriltiliyor?

Bunun başlıca sebebi, Panos yoldaşın belirttiği gibi, emperyalizmin yaşadığı kriz ve küresel hiyerarşisinin parçalanmış oluşu. ABD’nin Ortadoğu’daki gerileyişi, Avrupa Birliği ile kavgalı hale gelişi ve AB’nin kendi için (Almanya-Fransa) bölünüşü, altemperyalist devletlere hareket alanı açıyor. ABD ile Çin’in Asya Pasifik’te Soğuk Savaş’a geçişi, diğer devletlere örnek oluyor.

Aşırı sağ ve milliyetçi yönetimler

Bir diğer önemli sebep ise birçok ülkede işbaşına gelen milliyetçi popülist hükümetler ve aşırı sağcı liderler. Otoriter milliyetçiler, neoliberal küresel kapitalizm içinde iş görseler de kendi halklarına içe kapanmacılığı reva görüyor. Sağcı popülist hurafeler ve milliyetçi ön yargılar pompalanırken, koronavirüs salgını ve ekonomik krizle birlikte hoşnutsuzluk içinde olan kitlelerin dikkati “dış mihraklara” çekiliyor. Savunma adı altında silah ve savaş araçları üreten şirketler, en fazla kar edenler listesinde baş sıralara yerleşirken, sorunları diplomasi ile çözme, Doğu Akdeniz’in kaynaklarını paylaşmak gibi çok taraflı-çok uluslu sorunlar, askeri güç gösterileri ve emperyalist siyasetle çözülmek isteniyor ki savaş havasını bu yaratıyor.

Türkiye ve Yunanistan kapitalizminin arasındaki askeri rekabet de küresel otoriter eğilimin bir parçası. Yunanistan’ı bugün sağ milliyetçiler yönetiyor. Syriza döneminde komşuyla görece iyi ilişkilere sahip Erdoğan yönetimi ise bugün aşırı sağ milliyetçi bir çizgiye konumlanmış durumda. Tarih boyunca iki devleti karşı karşıya getiren hep bu milliyetçi militarist politikalar olmuştur.

Açlar ve işsizler ne düşünüyor?

Türk Lirası son 6-7 ayda yüzde 22 oranında değer kaybetti, yani alım gücümüz beşte bir oranında geriledi. Türkiye işçi sınıfının üçte biri, 12 milyon kişi işsiz durumda. Göstermelik sosyal yardımlar çoğunluğa ulaşamazken, her yerden feryat sesleri yükseliyor. Kronikleşen sosyal sorunlara bir çözüm bulmayan iktidar, Türkiyeli işçileri milliyetçi savaş politikalarına destek olmaya çağırıyor.

Cumhurbaşkanlığı sarayı üzerindeki İHA gösterisinin şatafatı açlık ve işsizlikle boğuşan milyonlarca insanı ne kadar süreliğine ikna edebilir ki? Her ay düzenli olarak yapılan Cumhurbaşkanı görev onay anketlerine bakılırsa aşırı sağ politikalar artık iktidar blokuna kazandırmıyor.

Bunu hak etmiyoruz!

Yunanistan ve Türkiye kapitalizmlerinin 20. yüzyıl boyunca sürdürdükleri Soğuk Savaş, Kıbrıs’ta sıcak bir savaşa dönüşmüştü. Bölünmüş adanın iki tarafında yaşayan ve birlikte yaşam iradesini defalarca belirtmiş olan iki halk on yıllarca savaş ve baskı ortamında yaşatıldı. Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlık gibi, gerçekte birbiriyle düşman değil kardeş olan Türk ve Rum işçiler bir kez daha bu kötü koşullara itiliyor. 

Devrimci sosyalistler, altemperyalist ve emperyalist devletlerin paylaşım kavgalarına karşıdır. Ege’de, Akdeniz’de karşıya gelen devletlerin, esas olarak enerji şirketleri ve hâkim elitlerin kasalarını doldurmak için yaptığı manevralar, Doğu Akdeniz etrafından yaşayan işçilerin ve yoksulların aleyhinedir.

Karmaşık uluslararası sorunlar diplomasi yoluyla çözülmeli savaşla değil. Milliyetçi hükümetleri savaşçıl tutumlardan uzaklaştıracak olan emperyalist devletlerin müdahaleleri olmayacak. Her bir ülkenin işçilerinin kendi acil talepleri için mücadeleleri ve Doğu Akdeniz’de işçilerin uluslararası birliği savaşın sesini susturabilir. 

Barış, iklim ve sosyal adalet mücadelesi

Aşağıdan ve uluslararası bir mücadele acil bir gereklilik, çünkü Doğu Akdeniz’in yeniden paylaşım kavgasının ortasında iklim krizi duruyor. Devletlerin birbirine girdiği doğal gaz kaynakları, fosil yakıt demektir. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını yer üstüne çıkartmak ve bizi kazıklamaları için enerji şirketlerine sunmak, iklim yangınını körüklemektir.

Fosil yakıtlar su altında kalmalı. Doğu Akdeniz barış denizi olmalı. Kirli enerji dayatmasını boşa çıkartıp, yenilenebilir enerjiye ve sosyal adalete dayalı yeni bir düzeni kuracak yine işçilerdir. Doğu Akdeniz’de, her yerde başka bir seçenek var: Aşağıdan antikapitalist mücadele.

Volkan Akyıldırım

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol