ABD'de George Floyd'un ırkçı polis cinayetiyle katledilmesi sonrası başlayan büyük mücadele ve değişen güç dengeleri... Alex Callinicos yazdı.
Donald Trump’ın tuhaflıkları Emile de Antonio’nun yönettiği “Point of Order!” adlı eski bir belgeseli aklıma getirdi. Belgesel, 1954’teki Ordu-McCarthy duruşmaları hakkındaydı.
Senatör Joseph McCarthy, Amerika’yla Rusya arasındaki Soğuk Savaş’ın zirvesinde Komünist cadı avına öncülük etmişti. Sonuç, devlet aygıtlarından, Hollywood’dan ve medya ile özel sektör işyerlerinden solcularla sendikacıların temizlenmesiydi.
Sonra McCarthy orduya müdahale etmeye başladı. Ve çok ileri gitmiş oldu: Emekli general cumhurbaşkanı Dwight Eisenhower tarafından temsil edilen ordu, kutsal ve dokunulmazdı. Düzen güçleri McCarthy’ye cephe aldı.
Sözünü ettiğim film senatörün düşüşünü belgeler.
Trump da orduyla ilgili olarak geçmemesi gereken sınırları aşmış olabilir. Geçen hafta yoğun protesto gösterileri gerçekleşirken Trump, önceden duyurarak Washington’daki St John’s Kilisesi’ne yürüdü. Yürüdüğü yolu açmak için polis göstericilere sis bombaları ve biber gazıyla saldırdı.
Trump’a Savunma Bakanı Mark Esper ve tam donanımlı savaş kıyafetiyle Genelkurmay Başkanı General Mark Milley eşlik etti. Protestolara son vermek için ordunun gücünü kullanma niyetinde olduğunu gösteriyordu Trump.
Trump, Idaho ve Utah gibi uzak eyaletlerden Washington’a 3.900 Ulusal Muhafız’ın gönderilmesi emrini vermiş ve ardından başkentin dışında 1.600 kişilik savaşa hazır bir birlik konuşlandırmıştı.
Bu, büyük bir tepki yarattı. Siyah bir Demokrat olan Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser, “provokasyon bile yokken, federal polis barışçıl protestoculara ateş açtı, utanç verici” diye tweet attı.
Bir iki gün sonra Esper Başkan’a açıkça karşı çıktı. Trump’ın, yerel makamların isteklerine aldırmaksızın ABD genelindeki şehirlere asker göndermek için Ayaklanma Yasası’nı kullanma tehdidine açıkça itiraz etti. Esper ayrıca Washington’daki asker konuşlandırmasını azaltmaya çalıştı.
Trump’ın Amerikan imparatorluğunu yanlış yönettiğini söyleyerek istifa eden eski Savunma Bakanı emekli general Jim Mattis daha da ileri gitti:
“Anayasayı savunma yemini eden birliklere, hiçbir koşulda vatandaşların anayasal haklarını ihlal etme emrinin verilebileceğini hayal bile edemezdim. Bu emrin, seçilmiş başkomutanın siyasî çıkarları için verilmesi ve askerî liderliğin de bu olaya dahil olması daha da inanılmaz.” dedi.
Mattis’i bir dizi başka asker de destekledi. Bunların arasında eski Dışişleri Bakanı Colin Powell, Irak ve Afganistan’daki ABD kuvvetleri komutanı David Petraeus, Usame bin Ladin suikastının planlayıcısı Amiral William McRaven ve Trump’ın eski Genelkurmay Başkanı John Kelly de var.
Bunlar dünyada sayısız insanın ölümüne sebep olmuş kişiler. Fakat bunlar, egemen sınıfın bütünü gibi, Pentagon’un gücünü herhangi bir politikacının oyuncağı olarak değil, bir bütün olarak Amerikan emperyalizminin bir aracı olarak görüyorlar.
McCarthy amacını yerine getirmişti. Gerçekleştirdiği cadı avı, Amerikan toplumunu Soğuk Savaş’ı yürütmeye hazırladı ve örgütlü işçi sınıfını ciddi şekilde zayıflattı. Ama Pentagon yasak bölgeydi. Belki Trump da bunu öğrenmeye başlıyor.
Vergi indirimleri ve sermayenin önündeki kısıtlamaların kaldırılması gibi Trump uygulamalarını, büyük bankalar ve şirketler memnuniyetle karşılıyor olsa da Trump kapitalist sınıfın üst kademelerinin adayı değildi.
İş dünyasındaki destekçileri, aslen iç pazara üretim yapan küçük ve orta ölçekli firmalardan oluşuyor.
Amerikan egemen sınıfının epey bir kesimi Trump’ın bu kadar belaya değip değmeyeceğini merak etmeye başlamış olabilir. Irkçılığa karşı 1960’lardan bu yana görülmemiş büyüklükte ülke çapında bir ayaklanmayla karşı karşıyalar.
Trump, beyazların tepkisine dayanarak yeniden seçilme umuduyla alevleri körüklüyor. Ancak Amerikan toplumu bugün, Richard Nixon’ın bu stratejiyi 1968’de başarıyla kullandığı günlere kıyasla çok daha çeşitlilik içeren bir toplum.
Bu arada, kitlelerin öfkesini kontrol altına almak için adım atan Demokrat Parti oluyor. Bowser, Cumartesi günü Washington’daki büyük gösteride konuşmacıydı.
Demokrat başkan adayı Joe Biden beceriksizin teki. Ancak Bernie Sanders’ı siyah Demokrat Parti liderliğinin desteği sayesinde yendiği unutulmamalı. Irk kozunu kullanmak, Trump’ın sonunu getiriyor olabilir.
Alex Callinicos
Socialist Worker’dan çeviren TN.