İngiltere: Seçim bitti, mücadeleye bakalım

22.12.2019 - 12:08

Arife Köse İngiltere seçimlerinin şok edici sonuçlarının nedenlerini tartışıyor.

İngiltere’de geçen hafta yaşanan genel seçim sadece ülke içinde tartışmalara yol açmakla kalmadı dünya çapında da ses getirdi. Bunun bir nedeni dünyanın 5. büyük ekonomisine sahip bir ülkede muhafazakar partinin Trump, Orban gibi sağcı popülist liderlerle aynı safta görünen Boris Johnson gibi bir lider ile birlikte ve aşırı sağın da desteğiyle 1987’de Thatcher döneminden bu yana en yüksek oyu alarak iktidara gelmiş olması. Bir diğer önemli nedeni ise bunu, tarihinin en solcu liderliğine sahip İşçi Partisi’nin, kalesi olarak görünen, Kızıl Duvar olarak bilinen yerlerden oy almayı başarmış ve bunun sonucunda İşçi Partisi’ni ağır bir yenilgiye uğratmış olması. 

Muhafazakar Parti

Bu seçimin temel gündemi Brexit oldu. Theresa May istifa ettikten sonra Muhafazakar Parti’nin başına geçen Boris Johnson, parlamentoda kendisine karşı işbirliği halinde olan İşçi Partisi ve AB’de kalma yanlısı partilerin basıncı ile karşı karşıya kaldı. Bu partiler birlikte hareket ederek AB’den anlaşmasız ayrılmayı kanun dışı hale getiren bir yasa çıkardılar. Diğer yandan Yüksek Mahkeme Johnson’un Parlamentoyu askıya alma kararını geçersiz kıldı. Johnson ise bu hamlelere karşı AB ile 17 Ekim’de yeni bir anlaşmaya giderek seçim çağrısı yaptı ve böylece karşı karşıya kaldığı krizi aşmaya çalıştı. 

Muhafazakar Parti, seçim kampanyasını tek bir slogan üzerine kurdu: “Brexit’i hallet”. Asıl mesajı, kendisinin Brexit’i hayata geçirmek için elinden geleni yaptığı ama mevcut parlamentonun bunu engellediği oldu. Kampanyasının ikinci mesajı ise milliyetçilikti; Johnson sürekli ‘tek millet’ vurgusu yaptı. 

İşçi Partisi 

İşçi Partisi ise bir yandan Brexit’in yarattığı bölünmeyi aşarken diğer yandan yıllardır devam eden neoliberal ekonomiden kesin bir kopuş anlamına gelen Keynesyen bir manifesto yayınladı. Üstelik bu radikal manifesto birçok kesim tarafından ilgiyle karşılandı. Peki İşçi Partisi neden kaybetti?

Buna daha sağdan verilen ilk yanıt Corbyn’in lider olarak yetersiz olduğu ve İşçi Partisi’nin seçim manifestosunun çok radikal olması oldu. Ancak bu argüman doğru değil çünkü İşçi Partisi, 2017’de yapılan genel seçimde, yine Corbyn liderliğinde ve en az bu seçimdeki kadar radikal bir program ile 2001’den bu yana en yüksek oyu almıştı ve Muhafazakar Parti ile oy farkını yüzde 2’ye indirmişti. 2017 ve bugün arasında İşçi Partisi açısından değişen tek şey Brexit konusundaki tutumu oldu. 

Faktörler

Seçimi Boris Johnson’ın kazanmasında dört faktör rol oynadı: Birincisi, net bir şekilde Brexit. “Brexit’i hallet” hem AB’den çıkma yanlılarını hem de AB’de kalma yanlısı olsa bile 2016’da yapılan referandum sonucuna saygı gösterilmesi gerektiğini düşünenleri kapsayan başarılı bir slogandı. İkinci faktör, medya başta olmak üzere bilinçli, planlı ve programlı bir şekilde sürdürülen Corbyn karşıtı kampanya oldu. Üçüncü faktör ise ekonomiydi; Marksist ekonomist Michael Roberts, yatırım ve üretim düzeyinde bir durgunluk yaşansa da İngiltere’de hane başına düşen gelirin 2017’den bu yana az da olsa iyileştiğini anlatıyor.

İşçi Partisi bunlara karşı, Brexit’in yol açtığı bölünmeyi aşan, neoliberal politikalara yanıt veren bir seçim kampanyası yürütmeye çalıştı. Ancak kendi tabanını, her ne yaparsa yapsın kendisine oy veren bir oy deposu olarak görmek en büyük hatası oldu. İşçi sınıfı tabanı ile bağları zayıfladığı için onun yıllardır devam eden neoliberal dönemde, üstelik mücadele düzeyi de bu kadar düşükken hem örgütsel hem de siyasi düzeyde geçirdiği dönüşümü göremedi. 

Mücadele

Boris Johnson, Muhafazakar Parti’nin yıllardır elde edemediği bir zafer elde etmiş olabilir. Ancak önünde söz verdiği gibi “Brexit’i halletmek” (ki bu vaat ettiği kadar kolay bir süreç değil) ama bu arada ülkenin birliğini korumak gibi bir süreç var. Ancak İrlanda’da birleşik bir İrlanda’dan yana olanlar, İskoçya’da da bağımsızlık yanlıları bu seçimden güçlenerek çıktı. Ayrıca küresel ekonomide yaşanan durgunluk ve bunun İngiltere üzerindeki etkileri Johnson’u bekleyen üçüncü zorluk. Dolayısıyla bu seçimin sonucu ne olursa olsun İngiltere’de bir çok konuda belirsizlik devam ediyor ve bu sürecin asıl belirleyici faktörü neoliberal politikalar, ırkçılık, iklim değişikliği gibi pek çok konuda verilen mücadelenin düzeyi olacaktır. 

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol