Moritanyalı aktivist ve araştırmacı Elhadj Brahim, Sudan'da diktatörü deviren ayaklanmayı Marksist.org için kaleme aldı.
Arap dünyasındaki karşı devrimlerin akıbetindeki pek çok aldatmacadan sonra, halkın ekmek ve insan onuruna duyduğu arzu, Arap şehirlerinin ve köylerinin sokaklarında ve meydanlarında hâlâ yankılar bulabilmekte. Bu sefer merkezinde değil; ancak aşırı merkezileşmiş Arap coğrafyasının çeperlerinde. General Sisi gibi bir karşı devrimci diktatör, Kahire gibi merkezi bir Arap başkentinde iktidarını güçlendirirken, yüz binlerce Sudanlı insanı öldüren, yerinden eden ve yok eden yozlaşmış bir oligarşik rejimi yeni bir aşağıdan kitle devrimi yıkıyor, Hartum gibi bir ‘kenar’ Arap başkentinde çiçek açıyor. Bölgeyi kendi kapitalist ticari çıkarları haricinde göremeyen Körfez oligarşilerinin karşı devrimci güçlerinin yanı sıra, onların Batılı emperyal güçler içindeki müttefiklerine, Sudan devrimi doğru zaman ve yerde çok gür sesli bir ifade ilanı olarak geldi. Doğu Arap dünyasındaki Sudan devrimi ve ona paralel olarak kuzey Arap dünyasında devam eden Cezayir ayaklanması, bir tarafında yozlaşmış askeri rejimler ve aşırılıkçı dini grupların olduğu, diğer tarafında batı emperyalizmi olan çürümüş ittifakın ağır gölgelerinin ötesinde, saygın ve onurlu bir yaşam için Arap kitlelerinin kesintisiz mücadelesinin ispatıdır.
Sudan devriminin tarihsel bağlamı, Batı sömürgeciliği illeti tarafından perişan edilmiş tüm Arap ve Afrika ülkelerinde oluşan sömürgecilik sonrası gerçekliklerle yakından ilişkili. Bu talihsiz gerçeklik, yerel seçkinlerin açgözlülüğü ve liderliği ile maksimize edildi, onlar birçok Afrika devrimcisi tarafından Afrika'daki ve üçüncü dünyadaki batı çıkarlarının sadık bekçi köpeği olarak kabul edilir. Gerçekte, yerel liderler -Batı ile- ara sıra yaptıkları sahte retorik çatışmalara rağmen, Batı emperyalizminin nesnel müttefiki rolünü oynayageldiler. Bu, birçok Afrika ülkesinde tarihi bir hakikat ve Sudan bir istisna değil. Yeni Sudan devrimi, farklı ancak biriken tarihi bağlamlardan referans alıyor; bunların sonuncusu, 2013 yılında El Beşir’in devlet güvenlik birimleri tarafından vahşice ezilmiş kısa süreli bir ayaklanma. Tarihsel olarak konuşursak; sömürgecilikten özgün bir özgürleşme ve insan kapasitesinin tamamen serbest bırakıldığı, kadınların devlette özgür ve eşit vatandaşlar olarak doğal yerlerini aldığı radikal sol arayışın sömürgecilik sonrası dönemde başlattığı, tam bir tarihi dönüşüm nihayet bu devrimci harekete liderlik etmiştir. Bu, Sudan toplumunu radikal bir şekilde güçlendirme ve örgütleme projesinde Abdul Khalek Mahgoub ile başladı ve aynı sömürgeciliğin dertleriyle yüzleşen Afrika'ya açıldı. O, “Marksizmin yaratıcı uygulaması” ile başladı. Sonra tüm karşı devrimler sırasını savdı; Sudanlılar sahte solu denedi, samimi İslamcıları ve başarısız oluşlarını, ardından sahte İslamcıları ve onların ordusunu gördü.
Bu kısa başarılar ve uzun hayal kırıklıkları dönemleri, kitlelerin eğitimine katkıda bulundu ve zengin bir siyasal edebiyat, entelektüel ve dini ekoller üretti. Bu arada, Sudan öğrenci hareketi üniversitelerin özgürleşmesini asla bırakmadı, bu onları siyasi tartışmalara soktu; kimlik meselesine ilgi duyan Orman ve Çöl edebi ekolü, Hasan El-Turabi İslami ekolü, Mahmud Muhammed Taha ve İslami düşüncenin radikal modernizasyonu, ek olarak sonsuz miktarda şarkı, şiir ve siyasi hikaye. Ayrıca Tayeb Saleh, sömürgecilik sonrası edebi ekolüne odaklanarak kimlik ile ilgili meseleleri ele aldığı katkılar yaptı. Sonra güneydeki Güney Sudan ile ayrılmaya yol açan savaş başladı. Bunun ardından Darfur’daki çatışma “etnik” meseleleri yeniden siyasal ve toplumsal mücadelenin merkezine taşıdı. Bir bütün tarih dersi ve nüfusun trajik eğitimi tamamlandı. Bu aşamada sendikalar yeniden oluşmaya başladı. Her gün yeni bir alan işgal ederek hükümete karşı uzun bir mücadele başlatan Sağlık Sendikası ile başladı. Arap devrimlerinin ardından, Sudanlılar bunun versiyonlarını iki kez denedi ancak hiçbiri başarılı olamadı. Eylül 2013'te kendiliğinden yapılan gösteriler, ekonomik krize tepki olarak sokaklara döküldü, ancak El Beşir rejimi 100'den fazla insanı soğukkanlıca öldürdüğü mutlak barbarca şiddet ile bunu çözdü.
En kayda değer adım, tıp doktorlarının merkezi rol oynadığı ve bir grup sendikanın vücuda getirdiği “profesyonellerin birliği” idi. Daha sonraki aşamalarda, avukatlar ve gazetecilerin kendi birliğini oluşturma sürecine mühendisler de katıldı. Bu sendikalar siyasete iki prensibe dayanarak yaklaştı; ilki gerçekliğin pratik kavranması idi. İkincisi ise sivil toplum fikriydi. Sendika en büyük projesini 2018'de sundu, asgari ücret teklifinde bulundu ve parlamentoyu bunu kabul etmeye çağırdı. Bu proje Sudan gazeteleri için bir günlük konu oldu. Ekmek krizinin neden olduğu ani Aralık 2018 isyanı, Profesyoneller Birliği'nin, kitlelerin taleplerini örgütlü ve profesyonel bir şekilde yönlendirmesinin ve bir çerçeveye oturtmasının gerçek bağlamını oluşturdu. Aşağının mobilizasyonu, önceki girişimlerden farklı olarak, gerçekleşen devrimdeki en güçlü noktaydı. Devrim kendi dinamiklerini yarattı; ademi merkeziyetçi örgütlenme, köylerde ve şehirlerde ayrı ayrı serpilen mahalle dayanışmaları, halkın sokaklara ve Hartum gibi büyük şehirlerin kavşaklarına sürekli akışını sağlayan daha büyük kentsel kolektifler. Sembolik eylemler, bu kitlesel protesto aşamasının başarısı için çok önemliydi. Gençlerin, öğrencilerin, işsizlerin ve yurtdışındaki ulusal diasporanın geniş katılımı, protestoların başarısı için önemliydi. Kadınların liderliği de merkezi bir rol oynadı. “Sevgili Kendaka”, Sudanlı kadınları ve devam eden devrimin 70 şehidini ve onu söyleyen genç kadını onurlandıran bir devrim marşıydı ve bağıran genç kadın, uluslararası medya ilgisini getirdi ve devrim için bir ikon hâline geldi.
Diğer birçok devrim gibi, Sudan devrimi hâlâ kırılgandır ve ülke içinde ve dışında devrim karşıtı tehditlerle karşı karşıyadır. Bununla birlikte, bu devrimin nihai başarısı, üç acil talebe ulaşmada değerlendirilecektir: İlk önce temel insan haklarını güvence altına alan ve El Beşir’in siyasi ve dini otokratlarının yoğun gölgelerinden arınmış yeni bir siyasi sistem yaratan yeni bir anayasa yazmak. İkincisi, ülkenin büyük doğal kaynaklarından yararlanan ulusal ekonomiyi yeniden inşa etmek, Güney Sudan ile siyasi ve ekonomik ilişkileri yeniden görüşmek ve şu anda iki ülkede yaşayan halklar arasındaki tarihsel düşmanlıklara yaratıcı çözümler bulmak olacaktır. Üçüncü bir hedef, 30 yıllık El Beşir’in kanlı diktatörlüğünün mağdurlarına, özellikle milislerinin insanlığa karşı ağır suçlar işlediği Darfur bölgesinde adaleti sağlamak olacak. Faillerinin bazıları hâlâ resmi devlet imtiyazlarının keyfini sürüyor. Bu adım, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi seçici batı adalet sistemlerinden ulusal geçiş dönemi adalet organı oluşturarak zor ama mümkündür. Ruanda ve Güney Afrika'daki geçiş dönemi adalet modeli iyi bir alternatif sunabilir.
Eljadj Brahim
(Türkçe'ye Ali Rıza Seven çevirdi)