(Video/Podcast) Pandemi koşullarında sosyalizm mücadelesi

27.05.2021 - 12:46

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin (DSİP) 30 yıldır düzenlediği, solun ve antikapitalistlerin en geniş tartışma platformu Marksizm 2021, “Pandemi koşullarında sosyalizm mücadelesi” toplantısı ile 26 Mayıs Çarşamba günü başladı. Toplantılar 30 Mayıs gününe kadar devam edecek.

İlk toplantıda İrlanda’dan Sosyalist İşçiler Ağı ve Kârdan Önce İnsan Platformu adına John Molyneux, ABD’den Marx-21 örgütü adına Clare Fester, Yunanistan’dan Sosyalist İşçi Partisi (SEK) adına Panos Garganas ve Türkiye’den DSİP adına Yıldız Önen konuşma yaptılar.

Türkiye’den DSİP adına Yıldız Önen’in konuşması:

Bir buçuk senedir yaşadığımız Covid19 salgınıyla kapitalizmin çoklu krizi derinleşti. Ekonomik, politik, ekolojik, jeostratejik ve pandemik her alanda kriz yaşanıyor. Büyük bir aşı krizi, büyük bir aşı adaletsizliği var. Aşısı bulunan bir salgın hastalık, yüz binlerce insanı her gün etkisi altına almaya devam ediyor. İnsanları bir yandan yaşamak için çalışmaya zorluyorlar, bir yandan sözde kapanma tedbirleri ile insanların nefes alabilme olanaklarını engelliyorlar.  

Suriye’ye hemen her ülkenin müdahalesi, milyonlarca insan için yıkım demek oldu. Çok kutuplu dünyada hegemonya kurmak isteyen ülkelerinin rekabetinde Suriyeliler mahvoldu. Ukrayna, Libya, Akdeniz, Karadeniz tartışmalarında küresel hegemonya krizini, hem emperyalist ülkeler arasındaki krizlerde hem de bölgesel güç olma hırsındaki ülkelerin gerginliklerinde tekrar tekrar yaşıyoruz. 

Güncel ve ölümcül krizler aynı zamanda kapitalizmin bir sistem olarak da akıl dışı-çalışamaz bir mekanizma olduğunu kanıtladı. Kapitalizmin bu sıkışıklıktan çıkması için daha fazla kamusal işler yapması gerektiği, kapitalizmin yöneticileri tarafından bile söyleniyor. Son on yıldır yükselen sağ otoriter rejimlerin iktidara gelmesinin arkasında da bu krizler vardı. 

Otoriter sağ hatta aşırı sağ liderlikler dünyayı yaşanmaz kılıyor, ama direnişler de devam ediyor. Hindistan’da geçen aylarda Modi’ye karşı milyonlarca işçi direndi, son eyalet seçimlerinde Modi önemli eyaletlerde seçimleri kaybetti. Filistin ile dayanışmak için covid koşullarına rağmen yüzbinlerce insan sokaklara çıktı, gösteriler devam ediyor. 

Türkiye’de bu krizlerin hepsini yaşadığımız gibi, politik kriz sonrası aşırı sağ ve otoriter bir rejim altında yaşıyoruz. Erdoğan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından MHP ile yerli-milli ideolojisine dayalı otoriter ve sağcı bir iktidar kurdu, işçi sınıfının tüm demokratik haklarını tırpanladı. Binlerce insan tutuklandı. Ahmet Altan’dan Osman Kavala’ya en son Ömer Faruk Gergerlioğlu’na bir çok insan hakları savunucusu temelsiz iddialarla yıllarca tutuklu kaldılar, kalmaya devam ediyorlar.

En son Sedat Peker’in itirafları ile iktidar ittifakının ne kadar kokuşmuş olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Mafyatik ilişkiler, yolsuzluk vs ifşa edilirken, yine de hiçbir ciddi istifa, tutuklama olmadı. Son anketlerin çoğu artık AKP-MHP ittifakının bir sonraki seçimi kazanamayacağını gösteriyor. 

Son bir yılda pandemi döneminde bile oldukça önemli direnişler gerçekleşti. 2021’e Boğaziçililerin kayyuma karşı direnişi ile umutla başladık. Kadınlar kürtajdan sözleşmeye, nafakadan ceza indirimlerine kadar pek çok konuda sokaklara dökülerek direniyorlar, LGBTİ+ direniyor. Kürtlerin en son Newrozdaki kitlesel gösterilerini, İkizdere direnişini, sendikaların grevlerini ve daha pek çok alanda direnişleri sayabiliriz. 

Tüm bunlar bize aşağıdan mücadelenin örülebileceğini gösteriyor. 1989’da işçilerin bahar eylemleri ile darbe sonrasının antidemokratik uygulamaları sona ermeye başlamıştı, karanlık ve umutsuz hava hızla dağılmıştı. 2001’deki Esnaf krizinde bile eylemler müthişti. Şu anki öfke doğru yolları bulursa büyük işler yapmaya gebe. Bekir Ağırdır geçen hafta bir konuşmasında “değişiklik gelecek, umutlu olmak gerekir” derken doğru bir noktaya parmak basıyordu.

Kapitalist sistem işçi sınıfının önderliğinde tüm ezilenlerin kurtuluşunu sağlayacak bir devrim ile değiştirilmeden en basit kazanımları bile koruyamayacağımızı dünya tarihi defalarca gösterdi. Her meselede çözümümüz devrim. Her meselede çözümümüz devrim. İklim krizine karşı, kadınlara dönük bu kadar saldırıyı meşrulaştıran cinsiyetçiliğe, militarizme, savaşlara, milliyetçiliğe, sömürgeciliğe karşı tek çözüm devrim. 

Tabi ki devrim bekleyerek gerçekleşebilecek bir şey değil. Bugünden reform mücadelelerini vermek, taleplerimizin kazanması için mücadele etmek gerekir. Bugünün temel sorunu sağlık, yoksulluk, işsizlik ve açlık. Yaygın aşı ve herkese iş, gelir desteği gibi talepleri öne çıkaran, işçi sınıfı etrafında örgütlenen bir siyasi harekete ihtiyacımız var.

Devam eden çevre, öğrenci, kadın, LGBTİ+ hareketlerini bir araya getirip antikapitalist bir blok kurmamız gerekir. Bu bloku inşa edecek, mücadele içerisinde işçi sınıfının liderliğini savunacak DSİP gibi devrimci partilere ihtiyacımız var. Bunu savunan sadece Türkiye’de DSİP değil. Bugün burada Yunanistan, İrlanda ve Amerika’dan yoldaşlar mücadeleyi ve bu mücadele içerisinde kendi partilerinin aldığı rolü anlatacaklar. Akım örgütleri olarak bulunduğumuz her yerde işçi sınıfının öncü partisini kurarak mücadeleyi birleştirmeye çalışıyoruz. Herkesi DSİP’e üye olmaya davet ediyorum.

Toplantı sonunda, 27 Mayıs Perşembe, saat: 20.30’da yapılacak “Yeni bir barış süreci mümkün mü?” toplantısının çağrısı yapıldı.

Yunanistan’dan Sosyalist İşçi Partisi (SEK) adına Panos Garganas’ın konuşması:

Pandemi bir kaza veya kötücül güçlerin bir komplosu değildi. Çevreyi harap eden kapitalist açgözlülüğün ve her ülkede sağlık sistemini yıkıma uğratan neoliberal kemer sıkma politikalarının sonucuydu. Bu Yunanistan’da da böyleydi. Bunu akılda tutarak antikapitalist propagandamıza erkenden başladık ama çok kısa sürede sözden eyleme geçtik, sağlık emekçilerinin mücadelesine destek olduk.

Aynı zamanda Altın Şafakçıların hapse atılmasını talep eden kampanyamızı sürdürdük. Mahkeme Altın Şafak’ın bir suç örgütü olarak çalıştığına karar verdi ve Nazi katillerine üst sınırdan ceza verdi. Bu çok önemli bir zaferdi. Polisin antifaşist gösteriyi durdurmakta başarısız olması, insanların sokağa çıkabilmesi için alan açtı.

Geçtiğimiz sonbahardan, geçen Ekim’den beri, öğrenciler gerici üniversite reformuna karşı kitlesel gösteriler düzenliyorlar. Pek çok sektörden işçiler, turizm işçileri, tiyatro çalışanları ve eğlence sektöründe çalışanlar talepleriyle sokaklara çıktılar ve tüm bunlar 6 Mayıs’ta muhafazakâr hükümete karşı kitlesel bir genel greve gidilmesine neden oldu.

Patronların ve hükümetin saldırılarına karşı şu anki direnişle kapitalizme karşı bir alternatif arasında bir köprü kurmaya odaklanmalıyız. Lev Troçki’nin 1930’larda önerdiği geçiş programının devrimci geleneğini unutmamalıyız. Bu program işçi sınıfının o andaki talepleriyle, başarılı bir devrimin ardından işçilerin yönetimindeki bir toplumun örgütlenmesi ihtimali arasında köprü kuruyordu.

Patronlar sokağa çıkma yasaklarını çalışma koşullarını kötüleştirmek için kullanmaya çalışıyor ama işçiler istikrarlı işler, kadrolu işler, daha iyi çalışma koşulları ve daimî sözleşmeler talep ediyorlar. Bu, işçilerin kendi hayatlarına ne olacağını kontrol edebilecekleri bir duruma doğru bir köprüyü gerçekten de kuruyor.

Yunan ve Türk hükümetlerinin Karadeniz’den Libya’ya ve Kıbrıs’a kadar bütün bir bölgede gerilimi arttırdığı bölgemizde, bizler “savaş çılgınlığını durdurun, gezegeni harap eden petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları aramayı durdurun” diyoruz.

Biz, işçilerin çıkarına olacak bu talepleri dayatabilecek kadar güçlü bir işçi hareketine ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. En iyi militanları güçlü ve devrimci bir sosyalist işçi partisi oluşturma çabamızda bize katılmaya davet ediyoruz. Çünkü bizim stratejik bir yönelimimiz var, önümüzdeki yol net bir slogan gerektiriyor. Tek çözüm devrim veya ortak mücadelemizde dediğimiz gibi “Tek Yol Devrim”.

ABD’den Marx-21 örgütü adına Clare Fester’in konuşması:

Filistin'in İsrail işgaline karşı cesur direnişini selamlıyorum. Geçen haftalarda ABD de dahil olmak üzere dünya çapında büyük yürüyüşler gerçekleştirildi. İsrail'in ayrımcılığına ve ABD'nin işgali finanse etmekteki rolüne dair farkındalık arttı.

ABD’de covid vakaları azalıyor, aşılanma oranı artıyor, insanlar kısmen normal hayatlarına dönmeye başladı. Ama hala dünya çapında devam eden büyük bir sağlık kriziyle uğraştığımız çok açık. Aşıların dünyaya dağıtılmasındaki eşitsizlik bu durumu yaratıyor.

Salgının başında kişisel koruyucu donanımları, maskeleri dağıtmanın merkezi bir yolu olsaydı, dünya çapında vakaları takip etmek ve testler yapmak için merkezi bir yolumuz yolsaydı salgın bu kadar etkili olmazdı. Aşıyı geliştirmek ve herkese eşit bir biçimde dağıtmak için kâr amacı gütmeyen bir yolumuz olsaydı, kâr etrafında örgütlenmemiş bir toplumda yaşıyor olsaydık ve insanlar zenginler daha zengin olsun diye işe gitmeye devam etmek zorunda olmasalardı pek çok kişi ölmezdi.

Geçen yaz ABD ve dünya çapında gerçekleşen Black Lives Matter isyanı, bu korkunç ve zorlu salgın yılında en olumlu şeylerden biri oldu. Çünkü BLM, ABD'de ırkçılığa karşı gelmiş geçmiş en büyük harekettir. BLM protestolarında konuştuğum herkes işsiz kalmıştı, kirasını ödeyemiyordu, salgında akrabasını ya da arkadaşlarını kaybetmişti. Bu yüzden o protestolara gittiğimizde, George Floyd'la ilgili direnişe ek olarak toplumumuzdaki problemlerle ilgili de büyük bir öfke hissediyorduk.

ABD, Trump ile dört korkunç yıl geçirdi, Trump'ın suçlarının listesi çok ama çok uzun. Sadece salgını tehlikeli bir şekilde kötü yönetmedi, çok korkunç, sağcı, ırkçı bir tabanı kızıştırdı. Biden harcama paketiyle insanları biraz şaşırttı, ondan önceki demokrat veya cumhuriyetçi başkanlarınkinden çok daha fazla bir meblağ ilan etti. Bu teşvik bazı durumlarda emekçileri biraz rahatlatacak ama Biden'ın planının ekonomiyi canlandırmak ve insanları işe döndürmek olduğu açık.

Her halükarda Trump yönetiminde yaşadığımız krizlerin hiçbiri sırf Biden yönetime geldi diye ortadan kalkmayacak. Biden seçim kampanyasında ve göreve başladıktan sonra bozuk özel sağlık sistemini değiştirmeyeceğini söyledi. Ayrıca Yeşil Yeni Anlaşma'ya karşı çıktığı için, yıkıcı iklim değişikliği konusunda da önemli hiçbir şey yapmayacağını söyledi. Göçmenlerin sınır dışı edilmesine devam ediliyor.

ABD'de solcular arasında Demokrat partiyi geri kazanıp reforme etmeye ve enerjimizin çoğunu hükümetin farklı seviyelerine ilerici adaylar seçtirmeye yönelik bir saplantı var. Ben bu stratejinin işe yarayacağına inanmıyorum, onlarca yıllık tarih bize mücadelelerimizi demokratik seçim makinesine tabi kıldığımızda solun demobilize olduğunu ve susturulduğunu gösteriyor.

İhtiyacımız olan sokaklarda, iş yerlerinde, okullarda, topluluklarda, kitlesel, örgütlü mücadele ve sosyalistler olarak bu mücadeleler içinde radikal bir anti-kapitalist bir taban inşa etmeliyiz. Marx21 olarak, elimizdeki sınırlı yollarla bu tür hareketler yaratmak için çalışıyoruz. Kaliforniya göçmen hakları konusunda aktifiz. Portland, Oregon'da işsiz işçiler hareketi inşa ediyoruz. New York'ta ve ülke çapında, Trump'ın arkasında bıraktığı aşırı sağcı oluşumlara karşı bir koalisyon kuruyoruz.

Ankara'dan Los Angeles'a, Atina'dan Dublin'e, Uluslararası Sosyalist Akım içindeki örgütler olarak kapitalizmin ekonomik, ekolojik ve sağlık krizlerine sosyalist bir alternatif oluşturmak için çalışıyoruz.

İrlanda’dan Sosyalist İşçiler Ağı ve Kârdan Önce İnsan Platformu adına John Molyneux’in konuşması:

Covid pandemisi, Marx’ın 175 yıl önce yaptığı olağanüstü bir tespitin gerçekliğinin en çarpıcı şekilde anlaşılmasını sağladı. Rob Wallace ve Mike Davis gibi Marksistlerin çalışmaları sayesinde Covid pandemisinin kökeninde, saldırgan kapitalist endüstriyel tarım şirketlerinin vahşi doğayı giderek artan şekilde gasp etmesinin, giderek daha korkunç yöntemlerin kullanıldığı endüstriyel tarım ve hayvancılığın ve küresel gıda dağıtımının irrasyonelliğinin yattığını biliyoruz. 

Kapitalizm toplum ve doğa arasındaki ilişkiyi temelden bozuyor ve bunu yaparken geleceğimizi giderek daha çok tehdit ediyor. Pandemi döneminde pek çok kişi işten atıldı. Ama süper zenginler, daha da zengin oldular. Forbes dergisine göre dünyanın dolar milyarderlerinin serveti pandemide beş trilyon dolar artarak 8 trilyondan 13 trilyona çıktı. 

Polisin ve devletlerin cinayetleri aynen devam etti, özellikle siyahlara karşı olan cinayetler. Cinayetler sürdü, ama bu sadece ABD’ye özgü değil, Britanya’da da bir polis memuru Sarah Everhard’ı öldürdü, daha sonra polisler hep birlikte onun için yapılan bir anma etkinliğini zor kullanarak dağıttılar. Polislerin davranışının Türkiye ve Amerika’yla kıyaslandığında genelde daha ılımlı olduğu İrlanda’da bile genç bir siyah olan George Nkencho’nun evinin önünde beş kere vurularak öldürüldüğü ırkçı bir cinayet işlendi.

İklim değişimi aynen devam etti. Tarihte ilk kez, milyonda 420 parçacık (PPM) seviyesine ulaşıldı. Üstelik bu rakam endüstriyel faaliyetlerin azaldığı bir pandemide kaydedildi. Herkesin dört gözle beklediği düzelmeyle birlikte, salınımlarda yeni bir artış olacağı açık. Bunun insanlığın ve milyonlarca türden canlının hayatını ne ölçüde tehdit ettiğini size anlatmama gerek yok.

Tüm bunlara karşı direnişte, pandeminin belli bir sönümlendirici etkisi oldu. 2019’da dünya çapında muazzam bir isyan dalgası vardı; Porto Riko’da, Ekvador’da, Şili’de, Sarı Yeleklilerin olduğu Fransa’da, Irak’ta, Lübnan’da, Hong Kong’da, Katalonya’da, tüm bu yerlerde çok büyük eylemler görüldü. 2020’de, pandemi sırasında bu azaldı, açıkça görülen sebeplerden sokağa çıkmak daha zor oldu. Yine de Amerika’da muhteşem Siyahların Hayatları Önemlidir isyanını gördük, bu Amerikan tarihindeki en büyük sokak eylemlilikleriydi, ayrıca Myanmar’daki direnişi gördük. 

İrlanda’da da büyük gösteriler ve sokak eylemlerinin eksikliği hissediliyor, Kuzeyde Belfast’ta ve güneyde Dublin’de iki büyük Siyahların Hayatı Önemlidir eylemi yapıldı. Önemli sendikal mücadeleler oldu, Kârdan Önce İnsan, grevci işçilerle dayanışma gösterdi, önde gelen sendika temsilcilerini Kârdan Önce İnsan’a kazanmayı başardık.

İrlanda’da ulusal sorunun geri dönüşüne tanık oluyoruz. 2021, İrlanda’nın bölünmesinin yüzüncü yılı ve biz de Irish Marxist Review dergisinin özel sayısını bu konuya ayırdık, ilgilenenler olursa internetten ulaşabilir. İngiliz emperyalizminin İrlanda’ya dayattığı bölünmenin sona erip İrlanda’nın yeniden birleşmesinin, bugünlerde son yüz yılda olduğundan çok daha muhtemel olduğu açık. Bu bizim için çok çok önemli, çünkü Kârdan Önce İnsan olarak İrlanda’da birleşmenin önde gelen savunucuları olacağız ve bunu alternatif bir ada tahayyülü öne sürmek için bir fırsat olarak görüyoruz.

Kitle mücadeleleri eksikliğini yaşasak da Kârdan Önce İnsan’ın son dönemlerde iyi durumda olduğunu söylemekten memnunum. İstikrarlı bir şekilde üye kazandık ve şimdi üç binden fazla üyemiz var, İrlanda Parlamentosu’ndaki temsiliyetimiz de arttı

Sistemin krizi kesinlikle yoğunlaşıyor ve siyaset kutuplaşıyor. Hem aşırı sağın hem de soldaki kendiliğinden hareketlerin büyüdüğünü, sosyal demokrasinin ise iflas ettiğini görüyoruz. Bu özellikle Corbyn’nin yenilgisinin ardından başa gelen Keir Starmer’in gerçekten berbat biçimde gerici liderliğinde İngiltere İşçi Partisi’nin başına gelenlerde gözüküyor, Starmer seçimlerde bile başarılı değil. Ayrıca bu belirtiler İspanya devletinde Podemos’un başarısızlıklarında ve lideri Pablo Iglesias’ın politikayı bırakmasında da görülebilir.

Dolayısıyla devrimci sosyalistlerin örgütlenip küresel işçi sınıfı hareketini inşa etmesi tarihte daha önce olduğundan çok daha önemli. Ancak elbette işçi sınıfı ve sosyalistler arasında bir uçurum var, bunu aşmanın yollarını bulmaya çalışmalıyız. Hem bir kapitalist çürüme hem de bir isyan çağında yaşıyoruz. Bizim işçi sınıfı içinde uygulanabilir bir sosyalist alternatif yaratma görevine talip olmamız çok önemli. İrlanda’dan DSİP’teki yoldaşlara ve herkese, Türkiye’deki tüm sosyalistlere bunu başarma çabanızda iyi dileklerimizi sunuyoruz

Soru ve cevaplar

Soru: Sizin de söylediğiniz gibi Filistin’e saldırılara karşı bu sefer çok daha büyük gösteriler oldu. Bu gösterilerde BLM hareketinin etkisi oldu mu? Nasıl bir etkisi var? Biden maalesef İsrail’in savunma hakkını savundu, bunu nasıl değiştirebiliriz?

Clare Fester: BLM hareketi bütün taleplerini kazanamadı, ama hareket kolaylıkla Filistin sorununa yüzünü dönebildi. Burada şu anlayış çok gelişkin, ABD hükümetinin Filistin’de yaptıkları ile burada yaptıkları paralellik taşıyor, mesela kullandıkları gaz bombaları aynı. BLM hareketinin bazı üyeleri, buradaki harekete “siyahların intifadası” diyor, birebir paralellik kuruyorlar.

Bir de yeni bir durum olarak; genç Yahudiler arasında Siyonizm’e ve İsrail’e eleştirel yaklaşım yaygın, birkaç yıl öncesine kadar durum böyle değildi. Şimdi genç Yahudiler de Filistin’le ilgili gösterilere katılıyorlar.

İsrail hala ABD’nin Ortadoğu’daki uç karakolu. Bu nedenle Biden ve Demokratlar İsrail’i destekliyorlar, bunu değiştirmek zor. Buna rağmen ABD’de politika değişiklikleri için tabandan basınç uygulamak bugün çok daha kolay. İsrail’e silah ambargosu vb. politikalar yürütmeliyiz. Ayrıca Temsilciler Meclisinde solda duran temsilcilerin ki birisi Arap kökenli, hareketin taleplerini dile getirmesi, bu taleplerin taban hareketi ile birleşmesini çok daha kolaylaştırdı, 5-10 yıl öncesine göre.  Demokrat Partinin dışında durup, tabandan partiye basınç uygulamak, içine girip politika yapmaktan daha yararlı.

Soru: Konuşmanızda Kardan önce İnsan grubu olarak İrlanda’nın birleşmesi için mücadele edeceğinizi söylediniz. Bunu nasıl yapacaksınız? 

John Molyneux: İrlanda’da bu akşam Filistin’le ilgili bir gelişme oluyor. Parlamentoda bir oylama yapılacak, Kardan Önce İnsan grubunun önerisi. İsrail büyükelçisinin İrlanda’dan kovulması ve İsrail’e yaptırımlar uygulanması oylanacak. Öneri kabul edilmese de çok sayıda oy alacak, çünkü başta karşı olan ana muhalefet SinFein öneriyi desteklemeye karar verdi. Çünkü İrlanda toplumunun her yerinde Filistin’den yana sempati ve destek var. 

Filistin meselesi ile birleşik İrlanda konusu arasında bir ilişki var. İngiliz emperyalizmi 100 yıl önce İrlanda’yı ikiye bölerken dünyayı kendi çıkarları çerçevesinde davrandı, Filistin’de de böyle bir olay 100 yıl önce Skys-piko ile yapıldı. Hem İrlanda’da, hem Ortadoğu’da hem başka yerlerde 100 yıl önce emperyalizmin yaptıkları yüzünden çok acılar yaşandı, yaşanmaya devam ediliyor.

Öte yandan kapitalizmin krizinin derinliği, bu ayrılıkları geçmişten daha kolay aşabilmeyi mümkün kılıyor. Kriz hem İngiltere, hem de pek çok hükümetin sorgulanmasına, fırsatların önünün açılmasını sağlıyor. Aynı durumu İskoçların bağımsızlık mücadelesinde de görüyoruz. Bunun İrlanda’nın birleşmesinde çok fazla etkisi olacak. İrlanda’da yeni genç bir kuşak giderek radikalleşiyor. ABD’deki bu yeni kuşak nasıl ırkçılık karşıtı ise, İrlanda’da yeni kuşak hem Kuzeyde hem Güneyde yerleşik muhafazakar görüşlere prim vermiyor.

Kardan Önce İnsan grubu olarak bizler her zaman İrlanda’nın birleşmesinden yanaydık, ama şimdi büyük kampanyalar yapabiliyoruz. Kampanyalarımızı İrlanda’nın tümünde birleşik olarak yapıyoruz. Örneğin kadının kürtaj seçim hakkını hem Belfast’ta, hem Dublin’de yaptık. Aynı şekilde ırkçılık karşıtı BLM kampanyalarımızı her iki bölgede de yaptık. Mücadele ettiğimiz her konuda bütün İrlanda çapında kampanya yapıyoruz. İrlanda’nın birleşmesi konusu çok canlı ve önemli bir konu. İrlandalı devrimci James Conolly’nin öğretilerine sadık olarak ve Marksizm, mücadelemiz birleşik İrlanda için olacak.

Soru: Konuşmanızda Troçki’nin 1930’lardaki geçiş programından bahsettiniz. 2021’de bir işçi devriminin olanakları var mı? Bunun için neler yapmak gerekir?

Panos Garganas: Bir devrimin olacağını öngörmek her zaman tehlikeli bir çabadır. Ama bu bizim devrimin olacağına olan inancımızı etkilemez. Evet 2021 yılında bir devrim mümkündür. İlk olarak sistemin krizi nedeniyle mümkündür. Kapitalizmin krizi uzun süredir var ve birkaç farklı düzeyde kendini gösteriyor. Her şeyden önce bir ekonomik kriz söz konusu, sistem insanları muazzam bir şekilde yoksulluğa itiyor. Eşitsizlik olağanüstü arttı, zenginler daha zengin oluyorlar, yoksullar da bunu görüyorlar. Görünür olan bu eşitsizlik, siyasi krizi tetikliyor. Egemen sınıf partileri krizi engelleyemiyorlar. Mesela ABD’de Cumhuriyetçiler kaybetti, ama Demokratlar da tam kazanamadı. Yani istem krizde, o yüzden devrim mümkün. 

İkinci neden işçi sınıfı içinde olup bitenler. İşçi sınıfı bugün geçmişte yaşanan krizlerin, devrimlerin olduğu zamanlardan sayıca daha büyük. Bu nedenle, dünyanın pek çok yerinde Şili, Sudan vb. işçi sınıfının pek bir şey yapamadığı yerlerde devasa işçi mücadeleleri meydana geldi. Yani devrim olabilir. Peki, biz ne yapmalıyız, devrimin olması için.

Devrimci bir sol inşa etmeliyiz. İşin can alıcı yanı bu. Troçki çok mükemmel bir durum analizi yapabilmişti, ama 1930’larda devrimci bir örgütlenmeye sahip değildi. Dolayısıyla bu konuya odaklanmalıyız. İyimser bir mesaj vereyim. Cumartesi Filistin’e destek gösterileri yaptık. En çarpıcı gösteriler Kuzey’de gerçekleşti. Yunanlılar ve Türkler birlikte özgür Filistin için gösteriler yaptılar. Yani bölgede yoldaşlarımız önemli bir ayrımı aşarak güncel bir konuda tavır gösterdiler. Bizler iyimseriz, Egenin hem o tarafında hem bu tarafında devrimci solu inşa edebiliriz. 

Soru: Kapitalist sistem bu krizlerden kendini kurtarabilir mi?

Yıldız Önen: Pandemi öncesinde de kapitalizm krize girmişti. IMF, OECD, AB gibi kurumlar bile neoliberal politikalarla devam edilemez demeye başladılar. Panos da söyledi, zenginler artıyor, aşı krizi var. Trump bu kadar büyük iddialarla geldi, ırkçı milliyetçi bir siyaset izledi, ama daha ilk yılından itibaren insanlar muhalefet ettiler. Biden pek çok solcu milletvekili ile birlikte seçildi. Dünyada merkez sağ ve merkez sol partiler eriyor. Kapitalist sistem 20.yy başında krize girmişti, dünya savaşları oldu. 

Şimdi işçi sınıfı ne yapacak o önemli. Filistin eylemleri hepimize moral verdi. Yüzbinlerce insan sokağa çıktı. Ama devrimci bir partinin oluşturulması çok önemi.



Bültene kayıt ol