Bu salgını da başka salgınları da yenmek için: Bize bir devrim gerek!

04.06.2020 - 14:16

Egemen sınıflar panik içinde. Çok sert bir durgunluk yaşanıyor ve daha sert olanı hemen kapıda sırasını bekliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) dünya çapında 430 milyon işletmenin “faaliyetlerinde ciddi kesinti riski” olabileceğini öngörüyor. 

G20 ülkelerinin belli başlıları egemen sınıfların bu paniğini gidermek için her şeyi göze alabilecek hükümetler ya da liderler tarafından yönetiliyor.

İki ayda hükümetler esas olarak patronlara kaynak aktarmakla meşgul.

İnsan sağlığı umurlarında değil!

Bolsonaro’nun politikaları milyonlarca Brezilyalıyı ölümün kucağına itiyor. İngiltere’de Johnson, emek gücünün yüzde 23’üne ödenen salgın ücretini, aylık 2 bin 500 sterlini ödemeyi durdurmak istiyor.

Trump, bir yandan Çin’le ilişkileri gererken öte yandan salgını ciddiye almadığını gösteriyor ve taraftarlarını normalleşme yönünde baskı yapmak için sokaklara çağırıyor.

Hemen tüm otoriter liderler nefret söylemini kullanıyor. Kutuplaştırmayı, salgın karşısında açığa çıkan haksız siyasi tercihlerini maskelemek için bir aparat gibi kullanıyorlar. Türkiye’de hükümet Ayasofya’da Fetih Suresi okuyacağını ilan ederken, salgınla mücadele için harcanan 270 milyar TL’nin sadece yüzde 4’ü emekçilere ve yoksullara aktarılıyor.

Salgının sorumlusu kapitalizm

Bu salgının tek bir sorumlusu var: Kapitalist üretim tarzı. Kapitalist üretim, çiftçilik, kapitalist gıda üretme tarzı virüslerin hem açığa çıkması hem de bir kez açığa çıktı mı yıkıcı bir karakter kazanması için zemin yaratıyor. Doğanın süreklilik arz eden yıkımı, talanı, yaban hayata doğrudan müdahale ederek ekolojik dengenin imha edilmesi kapitalizmin doğrudan sonuçları. 

Üstelik, daha iklim krizinden söz etmiyoruz bile. Yoksullar Covid-19’la daha nasıl baş edeceğini bilemezken, Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü yaptığı açıklamada, ölçümlerin 2020’de kuzey yarımkürede sıcaklık rekoru kırılabileceğini gösterdiğini söyledi. Koronavirüs salgınının önlem alınmasını zorlaştırabileceğini söyleyen örgüt yetkilileri, ancak buna rağmen insanların korunması için şehirlerin ve diğer yerleşim bölgelerinin aşırı sıcaklara karşı hazırlıklı olmaları gerektiğini belirtti.

Aşırı sıcaklara, aşırı kuraklığa, susuzluğa her seferinde bir öncekinden daha sert yaşanan kasırgalara, sellere, tayfunlara ya da “olağanüstü” hava olaylarına hazırlanmamız gerekiyor.

Neden?

Çünkü bir avuç fosil yakıt üretici şirket ve üretilen enerjinin ezici çoğunluğunu kullanan şirketlerin daha fazla kâr elde etmesi gerekiyor. Yani toplamda enerji arzının yüzde 87’si petrol, kömür ve doğalgazdan oluşan fosil yakıtlar ile sağlanıyor. 

Tüm ekosistemi yıkan bir üretim tarzı olarak kapitalizm, Covid-19 gibi salgınların sorumlusudur.

İlk salgın değil

1918-1919’da yaklaşık 50 milyon kişi gripten öldü. Dünya Savaşı gribin etkisini şiddetlendirdi, griple mücadeleyi engelledi. 1968-1970’te Hong Kong gribinde 1 milyon kişi öldü. Ondan önce 1957-1958’de Asya gribinde 1.1 milyon kişi öldü. 2009-2010’da Domuz Gribi’nden 200 bin kişi ölürken, 2014-2016 yıllarında Ebola’dan 11 bin kişi öldü. İlk açığa çıktığı 1981 yılından bugüne kadar HIV/AIDS’ten 25 ile 35 milyon arasında insanın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

Bu, kapitalistlerin, tek derdinin kâr olduğunu ve ölenlerle kalanlarla çok ilgilenmeden, her salgından sonra gezegeni yıkmaya devam ettiğini göstermek açısından önemli.

Bunun son salgın olmasını istiyorsak, insanlığı ve gezegeni Covid-19’la kıyaslanamayacak kadar şiddetle tehdit eden kapitalist üretim virüsünden kurtulmamız gerekiyor.

Bazılarımızın düşündüğü gibi, salgından sonra her şey, kendiliğinden iyi olmayacak.

ABD’de ırkçı cinayetler, salgınla mücadele adı altında hükümetlerin yaptıkları, salgına neden olan süreçlerin köklü bir şekilde sorgulanmıyor olması, otoriter liderlerin bir seçim daha kazanmak için dünyayı yangın yerine çevirmekte beis görmemesi, eğer salgından sonra her şey çok güzel olacaksa, bunun mücadeleyle olacağını kanıtlıyor.

Normalleşme değil halk sağlığı!

Patronların basıncıyla normalleşmeyi hızlı bir şekilde, salgının gerilediğine dair hiçbir bulgu yokken gündeme getirenler siyasetçiler insanları tüm ülkelerde ölüme gönderiyor.

Bu yüzden bizim bir dizi talebi acil bir şekilde, kitlesel bir hareketi etrafında örmek için işçi sınıfının temel gündemi haline getirmemiz gerekiyor.

• Normalleşme değil, halk sağlığı! Salgın gerilemeden, işçilere işbaşı yaptırılamaz! Normalleşme değil, işçi sağlığı, iş güvenliği!

• Her şeye rağmen işbaşı yaptırılan işçilere yaygın ve düzenli Covid-19 testi yaptırılmalı!

• Kaynak var! Kaynaklar patronlarda. Salgınla mücadele için halktan toplanan vergiler patronlara aktarılmamalı. Tersine, patronlara servet vergisi konulmalı ve bu kaynak salgınla mücadele için harcanmalı!

• Salgınla mücadele için tüm sağlık kurumları kamulaştırılmalı! İşçilere, yoksullara ve göçmenlere sağlık hizmetleri erişilebilir ve ücretsiz olmalı!

• Sadece sağlık hizmetleri değil, barınma ve beslenme gibi en temel insan hakları ücretsiz hale getirilmelidir!

• Krizi bahane eden patronların ve kamu kuruluşlarının işten işçi çıkartmasına son verilmelidir. İşçi çıkartmak yasaklanmalıdır!

• Göçmenlerin tüm temel hakları tanınmalıdır!

• Salgın gösterdi ki savaşa ve askeri yatırımlara harcanan kaynaklar sağlık sistemi için kullanılırsa, hem salgınla hem de milyonlarca yoksulun boğuştuğu hastalıklarla mücadelede çok önemli bir kaynak elde edilmiş olur.

Son olarak, tüm ağırlığıyla hissedilen iklim krizini derinleştiren yatırımlar, enerji politikaları ve ekosistemin katliamı anlamına gelen betonlaşma ve inşaat politikaları durdurulmalıdır! Kömür ve petrol durdukları yerde, yer altında bırakılmalıdır! Gidilecek başka bir gezegen yok!

Bütün bu talepleri savunan kitlesel bir işçi hareketine ihtiyacımız var. Her bir talep için mücadelede daha fazla işçinin, kapitalizmi yok etmeden kapitalizmin yok ediciliğini durdurmanın mümkün olmadığını görerek katılacağı bir harekete!

(Sosyalist İşçi)

(Dosya) Salgın, kapitalizm, devrim



Bültene kayıt ol