Charlie Kimber 20 yıl önce Seattle’da Dünya Ticaret Örgütü’nün protestoları sırasında patlayan ve tüm dünyanın ezilenlerine ilham veren antikapitalist hareketi özetliyor.
Yirmi yıl önce, Dünya Ticaret Örgütü toplantısı sırasındaki gösteriler, sokak işgalleri ve isyanlar politik ve ekonomik sistemin merkezine karşı yeni bir mücadele biçiminin doğuşunu müjdelemişti.
Amerika’da Seattle’daki gösteriler, dünyaya hükmeden elitlere karşı keskin bir öfkenin olduğunu gösterdi ve “antikapitalizm” ifadesini popüler hale getirdi.
Patronların dergisi The Economist 10 yıl önce şöyle yazdı: “Protestocular Üçüncü Dünya’nın yoksulluğunun zamanımızın en acil ahlaki ve ekonomik sorunu olduğunu söylerken son derece haklıydılar. Ayrıca, küreselleşmenin dalgalanmaları güçlü olsa da geri döndürülebilir derken de haklılar. Gerçek şu ki, bu iki konu protestocuları haklı kılıyor ve en önemlisi son zamanlardaki yaygın görüş onlara yönelik sempatinin artması, ki bu son derece tehlikeli.”
Aktivistler protestolar için aylar öncesinden hazırlık yapmaya başlamıştı. DTÖ, ekonomik küreselleşmenin getirdiği tüm sorunların sembolü olarak seçilmişti.
DTÖ’nün ticaret ilkeleri çevrenin imhasını teşvik ediyordu. Bu, yıkıcı borçlarını ödemekte zorlanan fakir ülkeler için önemliydi. Bu ilkeler aynı zamanda çokuluslu şirketlerin her şeyin kontrolünü almasının önünü açıyordu.
Seattle kapitalist evrenin efendileyimiş gibi tutum alanlara karşı bir meydan okumaydı.Ana gösteriden günlerce önce, 2500’den fazla insan “Küreselleşme, DTÖ ve Alternatifler” başlıklı toplantıya katıldı. Saat 6.30’da 150 kişi boş yer bulmak için bilet kuyruğundaydı ve gişelerde iade biletler aşırı fiyatlara satılıyordu.
Toplantıda 40 konuşmacı 10 saaten fazla bir süre ara vermeksizin dikkatle dinlendi. Kapitalizmi yıkma ve DTÖ’nün önceliklerini tümüyle reddetme çağrısı yapan konuşmacılar gürültülü alkışlarla karşılandı.
Yürüyüş
DTÖ toplantısının başlamasından bir gün önce, binlerce aktivist çevresel yıkımı protesto etmek için sokaklarda yürüdü.
Bazıları, yasalar yoluyla DTÖ’nün türleri yok edici etkisinden korunmak gerektiğini vurgulamak için deniz kaplumbağası gibi giyinmişti. Akşamın erken saatlerinde 5000 kişi “Üçüncü Dünya’nın borçları iptal edilsin” diyerek bir insan zinciri oluşturdu ve DTÖ’nin açılış galasının yapıldığı yere doğru yürüyüp orayı kuşattı. Şiddetli yağmur altında, “Sırıslıklam ıslandık, borçları iptal edin!” diye bağırdılar. Konferansın başlamasının planlandığı sabah erken saatlerde, binlerce kişi konferans merkezinin çevresindeki ana kavşakların kontrolünü ele geçirdi. Kol kola girerek caddelerdeki malzemelerle tüm yolları kapattılar.
DTÖ’nün yaldızlı elitleri otellerinden çıktılar ve kendilerini aşamayacakları kalabalıkların arkasında buldular. Konferansın sabah yapılması planlanan seansları iptal edildi. Barikatları güçlendirmek için şehrin en yoksul semtlerinden yürüyerek gelenlerle birlikte, protestocuların sayısı giderek artıyordu.
Okullardan çıkan öğrenciler de protestolara katıldı. Çok öfkelenmiş olan polis göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerle protestoculara saldırdı. Ama barikatları yıkamadı.
Polisin saldırıları yoğunlaştığında, şehrin eteklerinde bir gösteri düzenlemekte olan 25 bin sendikalı işçi yürüyüşe geçti. Sendika liderlerinin planı radikallerden ayrı durmaktı, ama önce birkaçı, sonra binlercesi onlara katıldı.
Bu, ünlü “nakliyat işçileriyle kaplumbağaların birleşmesi” anıydı. Polis daha kararlı bir şekilde göstericilerin üzerine çullandı; ses bombaları atmaya ve birçok kişiyi tutuklamaya başladılar. Ama protestocular kazandı. DTÖ ciddi bir şekilde sarsıldı.
Ertesi gün, şehirde “protestodan arınmış bölge” oluşturabilmek için, yüzlerce Milli Muhafız birliği ile birlikte daha fazla polis bölgeye sevk edildi. Sendikacılar ve diğerleri yürüyüşe başladıklarında saldırıya uğradılar ve yüzlercesi otobüslerle hapishanelere gönderildi.
Devam
Buna rağmen protestolar, otoritenin kontrolü kaybettiğini vurgulayarak, daha düşük seviyede de olsa iki gün daha devam etti. Çok büyük bir zaferdi. Neoliberal saldırganlığın durdurulabileceğine dair umudunu kaybetmiş olanlara yeni bir umut verdi.
Gösterilere katılanları değiştirdi. 1000 km’den fazla yoldan Seattle’a gelen Amber Pattison, “buraya kaplumbağaları öldürmelerini protesto etmek için geldim. Dünyayı ters yüz etmeye kararlı bir şekilde dönüyorum” diyordu.
İngiliz sosyalist Chris Harman sonrasında şöyle yazıyordu: “Bazen bir etkinliğin simgeselliği o etkinliğe doğrudan katılan insan sayısının çok daha ötesinde bir önem kazanmasına yol açar. Gösteriler çok da büyük değildi. Ama çok çok önemli bir şeyin başlangıcı oldular. Neredeyse tam on yıl önce Berlin Duvarı’nın yıkılışı sosyalizmin sonu olarak sunulmuştu, kapitalizm artık insanlık tarihinin geri kalanının tümüne hakim olacaktı. Seattle ise yeni bir mücadelenin doğumunu müjdeledi.”
Protestolar siyasi bir genelleştirme sürecini yansıttı. Hedef alınan sistemin kendisiydi, herhangi bir belli adaletsizlik değil.
Seattle’dan sonra, çeşitli neoliberal toplantılarda tekrar tekrar gösteriler yapıldı. Bu gösteriler Temmuz 2001’de Genova’da yapılan G8 zirvesinde doruk noktasına ulaştı. Polisin genç bir protestocu olan Carlo Giuliani’yi öldürmesinden sonra 300 binden fazla kişi gösterilere katıldı.
Ocak 2001’de Brezilya’nın Porto Algre kentinde yapılan yıllık Dünya Sosyal Forumu, organizasyon, tartışmalar ve teoriler için bir odak oldu.
Hareketler hem memnunsuzluktan doğar hem de memnunsuzluğu ifade etmenin yeni yöntemlerini yaratır
Seattle gösterilerinin örgütleyicilerinden biri olan anarşist Chris Dixon çelik işçileri ve “Önce Dünya!” adlı çevreci grubun nasıl bir araya geldiğini şöyle yazar: “Çelik işçileri 1999’un başlarında lokavt ilan etmiş olan Kaiser Aluminum ile uzun zamandır mücadele ediyordu. Kaiser, Maxxam’ın bir şirketiydi ve ünlü CEO Charles Hurwitz tarafından yönetiliyordu. Aynı grubun Pacific Lumber adlı bir şirketi daha vardı ve kuzey Kalifornia’da yetişkin kızılçam ormanlarını yok ediyordu. ‘Önce Dünya!’ 1980’lerden beri bu ormanları korumak için eylemlere katılmaktaydı. Ortak düşmanlarını belirledikten sonra, işten atılmış çelik işçileri ve orman savunucuları protestolarını birlikte örgütlemeye ve grev hattında ve ağaçların altında beraber zaman geçirmeye başladılar.”
Seattle ayaklanmasının derin kökleri vardı. Rusya ve Doğu Avrupa rejimlerinin 1980 sonunda çöküşünün ardından, dünyanın büyük bir bölümünde neoliberal ekomonik ve sosyal şok tedavisi acımasızca uygulanmaya başlandı.
Önemli simgesel olaylar arasında 1994 başında Meksika’da Chiapas’da Zapatista ayaklanması, 1995’te Fransa’da kamu sektörü grevi ve 1998’de Endonezya’da 31 yıldır ülkeyi yöneten diktatör Suharto’yu deviren kitle hareketleri sayılabilir.
Yeni hareketler hem memnunsuzluktan doğar hem de memnunsuzluğu ifade etmenin yeni yöntemlerini yaratır.
29 yaşındaki Naomi Klein’ın No Logo’su gibi kitaplar (Seattle protestolarından önce yazılmış ve sonra basılmıştır) büyük bir aktivist kitlesi tarafından okunmuş ve tartışılmıştır. Otuzdan fazla dile çevrilmiş ve tüm dünyada bir milyondan fazla satmıştır.
Seattle’dan sonra antikapitalizmin yükselişi solun önüne yeni mücadele alanları koydu. Gerekli ilk adım protestonun son derece pozitif olduğunu görmekti.
Soldaki hiç kimse bunu beceremedi. Bazıları protestocuları “şiddet yanlısı” olmakla suçlandı. Bazıları milliyetçi oldukları için olarak protestoların yanlış olduğunu düşündü.
Bazıları ortaya çıkan yeni dil ve insanların el işaretleri ile anlaştığı toplantılar nedeniyle hareketi beğenmedi.
En etkisiz yaklaşım, yeni enerjinin tamamını eski kanallara akıtmaya çalışmak oldu.
En iyi yanıt ne kadar çok öğrendiğimizin farkına varmaktı. İnsanlara nutuklar atıp, onlardan enerjilerini el üstünde tuttuğumuz projelerimize akıtmalarını istemeden yapamadık.
Hepimizin üzerinde anlaştığı %80’in üzerinde durmak gerekiyordu, anlaşamadığımız %20’nin değil.
Ayrıca sosyalistlerin de katkıda bulunabileceği şeyler vardır. Her şeyden önce, değişimin yalnızca işçi devrimi ile mümkün olduğu ısrarını ortaya koyabilirdik.
Fransız devrimcisi Daniel Bensaid’in söylediklerini kabul edemezdik: “Ütopyalar, dünyanın güç kullanmadan değişmesini sağlayacak olan serbest pazar düzenlemelerine, Keynesyen ütopyalara ve en önemlisi neoliberal ütopyalara dayanır.”
Devrimciler işçi sınıfının rolü ile ilgili temel konuları ortaya koyabilirler.
9/11 saldırıları ve emperyalist “teröre karşı savaş” savunması Seattle ile başlayan dönemin sonu oldu.
Başta İngiltere olmak üzere, katılanların çoğu savaşa karşı hareketin parçası oldular. Bu ABD’de çok geçerli değildi.
Bununla beraber deneyim çok önemli. Seattle’da kullanılan sloganın dediği gibi, “Başka bir dünya mümkün, başka bir dünya gerekli.”
(Sosyalist İşçi)