Lezita direnişi: Ümit Özdağ işçilerin dostu değildir

20.03.2024 - 10:15

İzmir Kemalpaşa’da bulunan Lezita fabrikasında Öz Gıda-İş sendikasının yetki alma ve toplu iş sözleşmesi mücadelesi, sendikanın 7 Mart’ta greve çıkmasıyla sonuçlandı. İzmir’in en büyük 10 sanayi firması içinde bulunan, piliç eti ve işlenmiş et ürünleri üreten ve yaklaşık 3.500 kişinin çalıştığı fabrikada sendikalaşma mücadelesi üç yıl sürmüştü. Asgari ücrete, uzun çalışma saatlerine ve fazla mesaiye zorlanan işçiler, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla boğuşuyordu. 

Bu yüzden işçiler 2021 yılından itibaren sendikalaşmaya çalışmış ancak fabrika yönetimi sendikaya üye olan işçileri “yüz kızartıcı suç” maddesinden tazminatsız olarak işten çıkarmış, işçileri sendikadan istifaya zorlamış, e-devlet şifrelerini vermelerini dayatmış, işten çıkarmakla tehdit etmişti. 2022’de kırktan fazla işçi işten çıkarılmış, sendikacılar jandarma tarafından gözaltına alınmıştı. Öz Gıda-İş’in sendikada yetki almasına karşı işverenin açtığı dava Şubat 2023’te işçilerin lehine sonuçlanmıştı. Buna rağmen Lezita patronunun toplu iş sözleşmesine yanaşmaması nedeniyle Öz Gıda-İş sendikası 7 Mart’ta greve gitti. Patron greve karşı tırlarla grev alanını küçülttü, dikenli teller çekti ve işçilerin sesini bastırmak için sürekli yüksek sesli müzik yayını yaptı. Kurulan vinç ile işçiler filme alındı. İşveren ayrıca Hindistan’dan gelen 50 işçiyi fabrikada işe başlattı. 

Mülteci düşmanı Zafer Partisi’nin ve bu partinin genel başkanı Zafer Özdağ’ın Lezita direnişine ilgisi, Hindistanlı işçilerin gelişiyle başladı. Onun fabrika ziyaretinin ardından da sosyal medyada Lezita firmasına yönelik Hintlilerin “pisliği” temelinde boykot çağrıları yapılmaya başlandı. Oysa fabrikada 2021’den itibaren yürütülen bütün sendikalaşma sürecinde işçilerin yanında Ümit Özdağ değil, sol partiler ve sendikalar vardı. Özdağ ise seçim kampanyasının bir parçası olarak direniş alanına geldiğinde, sendika yetkilileri jandarmanın patron yanlısı tavrını dile getirdiği halde sadece Hindistan’dan gelen işçiler konusuna odaklanarak işçilerin direnişini kendi yabancı düşmanı, ırkçı söylemi için kullanmaya çalıştı. Özdağ’ın geldiği gelenek bir yandan fabrikalarda sendikalaşmayı bastırmak için patronların maşalığını yaparken diğer yandan işçileri milliyetçi, ırkçı fikirler üzerinden başka işçilere karşı kışkırtan bir gelenektir. 

Dünyanın her yerinde göçmen işçilerin güvencesizliği, örgütsüzlüğü, çaresizliği patronlar tarafından kullanılıyor. Patronların bu hamlesine, Özdağ’ın yaptığı gibi Hindistanlı işçilere yönelik nefret söylemleriyle değil, ancak sınıf dayanışmasıyla karşılık verilebilir. Geçmişte Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa’da daha düşük şartlarda, sendikasız, güvencesiz olarak çalıştırılan Türk işçiler nasıl o ülkedeki sendikalar tarafından kapsandıysa, bugün de Türkiye’deki sendikaların görevi geldiği ülkeden bağımsız olarak Türkiye’de çalışan her işçiyi kapsamaktır. Patronların işçiyi işçiye kırdırma politikasına yalnızca böyle bir birlik karşı koyabilir.

D. Konar

(Sosyalist İşçi)

 


Bültene kayıt ol