Barış Akademisyenleri hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı yerel mahkemeler tarafından tanınmıyor. İşe geri dönüşler engelleniyor. Eğitim Sen'in açıklaması:
“Bu Suça Ortak Olmayacağız!” bildirisine imza attıkları için yıllardır türlü hukuksuzluklara ve eziyete maruz kalan barış akademisyenlerinin görevlerine iade süreci, mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımaması nedeniyle yılan hikâyesine dönmüş durumda.
Özellikle Anayasa Mahkemesi kararlarının hukuka aykırı biçimde mahkemeler tarafından tanınmaması ve siyasi iktidarın bu hukuksuzluğu destekleyen tavrı, barış akademisyenlerinin görevlerine iade sürecini doğrudan etkilemiştir.
Hatırlanacak olursa Anayasa Mahkemesi’nin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini “düşünce ve ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendiren kararına ve imzacı akademisyenler hakkında açılan ceza davalarında verilen “beraat kararlarına” rağmen, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, “kurum kanaati” gibi hukuki hiçbir geçerliliği olmayan yapay gerekçelerle imzacı akademisyenlerin maruz kaldığı hukuksuzluğu ve eziyeti “meşru” gören red kararları vermiştir.
Bunun üzerine OHAL Komisyonu kararlarına karşı Ankara’da yetkili kılınan idare mahkemelerine açılan davalarda da mahkemelerin kurumlardan istediği bilgi ve belgelerden de yürütülen sürecin hukuki dayanaklardan yoksun olduğu her defasında gözler önüne serilmiş, buna rağmen mahkemeler farklı kararlar verebilmişti.
Buna rağmen belirtmek isteriz ki akademisyenlerin çoğu, haklarında mahkemeden olumsuz karar çıktığı için ya da henüz mahkeme kararı verilmediği için hala ihraç durumundadır.
Ayrıca görevlerine iade edilen akademisyenler hakkında da göreve başladıkları üniversitelerin mahkemeye yaptıkları itirazlar nedeniyle istinaf mahkemesinden yürütmenin durdurulması kararları çıkmış ve akademisyenlerin ikinci kez görevlerinden ihraç edilmelerine neden olunmuştur.
Söz konusu kararlara karşı yapılan itirazlara dair verilen yürütmeyi durdurma kararlarının gerekçelerinde, sosyal medya paylaşımları gibi hukuki hiçbir karşılığı olmayan dayanaklar ileri sürülmüş olsa da artık doğrudan Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan gerekçeler ileri sürülmeye başlanmıştır.
Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi olağan işleyişin tersine, görevlerine iade edilen akademisyenlerin dosyalarını hızla görüşmektedir. Verdiği yürütmeyi durdurma kararlarında ise “kopyala yapıştır” gerekçelerle, Anayasa Mahkemesi’nin bildiriyi imzalama eylemini “düşünce ve ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendiren kararının altını boşaltmak istemektedir.
Şöyle ki Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi, kamu görevlilerinin siyasi iktidara sadakatle itaat etmelerini zorunlu görmektedir. Verdiği yürütmeyi durdurma kararlarının gerekçelerinde akademik özgürlüğü yok saymakta, kamu görevlilerinin düşünce ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran ve seyahat özgürlüğünden çalışma özgürlüğüne en temel hak ve özgürlükleri yok sayan ihraç uygulamasıyla disiplin cezası alarak kamu görevinden çıkarılmayı eşitleyen bir tavır içerisine girmektedir. Kısacası doğrudan bildiriyi imzalama eylemini yeniden suç olarak tarif etmektedir.
Böylelikle süreç en başa dönmüş ve akademisyenler bir kez daha mahkemelere yıllardır anlatmak zorunda kaldıkları en temel hukuk ilkelerini bir kez daha açıklamak zorunda bırakılmıştır. Ancak daha vahimi, haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen herkes gibi barış akademisyenlerine de yıllar içerisinde yaşatılan eziyetin yükü, ikinci kez ihraç uygulamasıyla ağırlaştırılmıştır.
Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki hiçbir üyemizi bu eziyetin karşısında yalnız bırakmayacağız. Bizlere yaşatılan bu hukuk garabetini, uluslararası platformlarda ısrarla anlatmaya devam edeceğiz. Haksız ve hukuksuz ihraç edilen tüm üyelerimiz görevlerine iade edilene kadar tüm gücümüzle mücadele edeceğiz."