Parazit olan kim?

26.01.2020 - 09:39

Tibet Şahin, yönetmen Bong Joon -ho’nun Parazit filmini değerlendiriyor.

Yaşadığı dünyanın, içinde yarattığı huzursuzluğu daha önceki filmlerinde olduğu gibi bu filmde de farklı perspektiflerle izleyiciye sunan Güney Koreli yönetmen Bong Joon -ho’nun Altın Palmiye kazanan son filmi “Parasite” gelir adaletsizliğinin sebep olduğu toplumsal uçurumu komediye dökerek anlatıyor. 

Film, eskiden ekonomik olarak iyiyken sonradan fakirleşmiş bir aile olan Kim ailesinin üst sınıftan bir aile olan Park ailesinin yanında işe girmesiyle başlıyor.  Park ailesi ile Kim ailesini hızlı sahne geçişleriyle görüyor olmamız sınıf farkı içerisinde görülen ötekileri bize veriyor. Kim ailesi pizza kutuları hazırlayarak para kazanırken böceklerle birlikte bir bodrum katında yaşadıklarından böcek ilaçlama aracı geldiğinden pencereyi kapatmıyorlar. Ardından Park ailesinin şatafatlı muhiti karşımıza çıktığında durumun ne kadar vahim olduğu çarpıcı şekilde gözler önüne seriliyor.

Fakirliğin filme özgü olan görünümü ise 21. yüzyıla ait yeni fakirlik hali. Filmin başında Kim ailesi wifi arıyor, çünkü 21. yüzyılda wifi’dan yoksun kalmak bir yoksulluk halidir. Aynı şekilde daha hızlı pizza kutusu hazırlayabilmek için internetten öğretici videolar açıyorlar. Fakir olmak artık cahil olmak anlamına gelmiyor, her bilgi ulaşılabilir haldedir. Bu açıdan fakirin zengine karşı kültürel üstünlüğü onlara bir özgüven sağlıyor. İlk bölüm olarak adlandırabileceğimiz hiciv ve ironilerle dolu olan bu kısım, fakirin zengine karşı zeka bakımından üstünlüğünü anlatıyor. Ortada bir sınıf bilinci gibi bir şey yok, sosyalizm söylemde ortaya çıkamıyor, çünkü fakir kendisini ezilen olarak kavrayamıyor, zenginin sahip olduğuna teoride sahip olabileceğinden yalnızca yarışmada şimdilik kaybeden kişi olarak kavrıyor kendisini. Yarışmada kazanma potansiyeli varsa tek uğraş kazanma olmalıdır, bu yarışma sisteminin başka bir açıdan eleştirilmes, incelenme gereği yoktur Kim ailesi  için. 

Sınıfsal sınırlar

Hala daha bir sınıf çatışmasının mevcudiyetinden tabiki de bahsedebiliriz, yalnızca bu çatışmanın dinamikleri teknoloji çağında değişmiştir. Artık fakir sınıf zenginin alanında kendisini varedebilmektedir. Sanayi devrimi sonrası burjuva/proleterya çatışmasına bakıldığında bu iki sınıfın hiçbir zaman birbirlerinin alanlarında varolduğu görülemez, burjuva her zaman proleteryayı daha görünmez hale getirmek istediğinden kendi yaşam alanlarında varolmasına da izin vermez. Ancak 21. yüzyılın bilgi çağında, burjuvalarİngilizce öğrenmek için alt tabakadan birine ihtiyaç duyabilir, böylelikle çoğu alanda işçi sınıfı artık burjuvaların içinde yaşamaktadır. Böceklerin Kim ailesinin yanında yaşadığı gibi, Kim ailesi de Park ailesinin arasında “parazitler” olarak yaşamaktadır. Burada efendi ile kölenin yerleri silikleşmiştir, kapitalist tarafından sınıflar silikleştiğinden sınıf bilinçleri de silikleşerek yok olmaya yüz tutmuştur. Sosyalistin görevi kapitalistin simülasyonunu ortaya koymaktır, öyle ki hala sınıfların aynı yerde durduğu görülebilsin. 

Aynı şekilde, her ne kadar Kim ailesi Park ailesinin yanında yer edinebilmiş olsa da evde de görünmezdir. Şirketin danışmanı gökdelende çalıştığı için kendisini patronu gibi burjuva zannedebilir, ancak patron için hala görünmezdir ve patron asla bu sınırları aşmasına izin vermez. Bu örneği tekrardan filme döndürecek olursak, Park ailesi tarafından da sınırlar çoktan çizilmiştir. Kim ailesi kendi “haddini” bildiği sürece ancak burjuvanın kenarında yaşama hakkına sahiptir.

Filmin sonlarına kadar, tabiri caizse Kim ailesinin Park ailesinin yanında çalışmak için birbirlerini tanımıyor numarası yaptıkları tezgâh işlerken, Kim ailesinin ekonomik durumuadım adım yükseliyor. Filmin başında yemek bile bulamazlarken sonlardaki trajik düşüşten önce biralar ile kutlama yapıyorlar. Ancak sonunda burjuva sınıfın iradesine bağlı olarak tekrardan düşüşe geçiyor ailenin durumu. İki ailenin Park ailesine çalışmak için birbirileriyle savaşması, kapitalizmin onları sömürü düzenine girmek için soktuğu pis yarışma ve bu uğurda vahşileşebilme, kapitalizmin insanı nasıl özünden uzaklaştırdığını gösteriyor. Emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan proletarya, yaşamına devam etmek için savaşı ve şiddeti normalleştirmiş durumda, tüm bu anormal ve insan özüne aykırı durumlar onların gündelik yaşamlarının parçası haline getirilmiş durumda. Evleri sel basmış halde Kim ailesinden bir üyenin tuvalette sigara içmesi de bu normalleşmişliği gösteriyor. Ancak bu sel kısmının ayrı bir imgesel yönü de var: aşağı ve yukarının farkı.

“Aşağıdakiler”

Sağanak yağmurda Kim ailesi zengin evinden fakir evine doğru koştururlarken, bir süremerdiven ile daha aşağılara iniyor oldukları görülüyor. Aşağıya inildikçe yağmurun hızı bastırıyor, mahallelerin görsel özellikleri değişerek metruklaşmaya başlıyor, şehir içerisinde yukarıdan aşağı inişin bu tip ögelerle mekansal betimlenmesi yapılıyor. Merdivenler ve yokuşlar birini yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya götüren şeylerdir. Filmde ikisinden de çokça bulunuyor ve bu yolla sınıf hiyerarşisi imgeleniyor. Aynı şekilde özel alan ve mahremiyet de aşağıya inildikçe yok oluyor, çünkü fakirin mahremiyete sahip olma lüksü yoktur. Zenginin evi içerisinde tüm yaşam mahrem bir şekilde dünyadan soyutmuşçasına ilerlerken, fakirlerin hayatları kalabalığın içindeki hayatlar gibidir. Onları sürekli toplumsal herkesçe paylaşılan alanlarda görürüz, çünkü özel alana sahip olma hakkına sahip olsalar da bu özgürlüğe sahip değillerdir. Liberalizm ile insan haklarının farklı şeyler olduğunu buradan çıkarsayabiliriz diye düşünüyorum. 

Dediğim gibi film imgelerle dolu, ben yalnızca küçük bir kısmını aktarabildim. Her imge hiyerarşinin farklı boyutlarını ortaya koyuyor, 21. Özelindeki boyutlar ise ayrıca dikkate değer. Bu açıdan yalnızca okumakla yetinmeyip, izlemenizi tavsiye ediyorum. Filmde aynı zamanda liberal ve tutucu bir yönetime sahip Güney Kore’nin ekonomik sağcı tutumunun 21. yüzyıldaki bilgi çağıyla arttırdığı gelir adaletsizliğini akıldan çıkarmamak gerek. 

Tibet Şahin

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol