Hükümet yanlısı basın havalimanında tutuklanan işçileri "provokatör" ilan ederken, tutuklananların savunmaları ve ailelerinin söyledikleri, işçilerin hak arayışının ne kadar meşru olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Tutuklanan 24 işçiden Ramazan Gözel’in mahkemede verdiği ifade şöyleydi:
“Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, olay günü serviste iken slogan seslerini duydum. Birkaç kişi gelip servise elleriyle vurup ‘biz sizin haklarınızı savunuyoruz neden bize katılmıyorsunuz’ dediler. Ben de onlar bizim hakkımızı savunuyorlar diye katıldım. Doğrudur sloganları attım. Bunlar haklarımızı korumaya yönelikti, bizim çalışma koşullarımız çok kötüydü.
Kuzenim Cihan Sarıbulak’la birlikte şantiyede çalışmaktayız. İskele olmadığı için merdivenle iş yapmaktayız. Zemin de kaygan kuzenim merdivenden 3 metreden düştü. Kalçasından çıkıntı oldu. 19 gün rapor aldı ve bu ücretinden kesildi. Aynı şekilde ben de havale geçirdim. Başka bir ölümlü kaza olduğu için ambulans beni almaya gelmedi. Patronum da benim tedavim için araç göndermedi. Revirde o vaziyette bekledim. Bizim yemek, barınma koşullarımız katlanılacak gibi değildir. Gözaltına alındığımızda da doğru düzgün yemek verilmedi. lavabolarda sabun dahi yoktu. Duş alamadık. Bu koşullarda emniyette ifadem alındığı için ifademi kabul etmiyorum. Suçsuzum serbest bırakılmamı talep ederim.”
22 yaşındaki Hasan Çetin ise ifadesinde şunları söyledi: “Tahta kurusu ısırığı nedeniyle rahatsızlığım bulunmaktadır. Sürekli öksürüyorum. Tedavi için ve çalışma koşullarının ağırlığı için defaatle başvuruda bulundum, sonuç alamadım. Bu sebeple bu yürüyüşe katıldım. Gece kapılarımız kırılarak gözaltına alındık.
Günde iki öğün yemek yiyorduk, suyu bile az veriyorlardı. Ülkemizde kimse bu kadar kötü koşullarda yaşamıyordur.”
Ailelerin tepkisi
Tutuklama kararı sonrası işçilerin aileleri de tepkiliydi.
Evrensel'e konuşan Baba Süleyman Aslan, oğlunun bir seneye yakındır havalimanı inşaatında çalıştığını anlattı. Oğlunun yaşadığı sıkıntıları aktaran baba Aslan, “Çok fazla pire olduğunu, yemekhanenin yemeğinin yenilemeyecek kadar kötü olduğunu söylüyordu. Servis için sabah saat 5.30’da yatakhane kapısına çıkarılıp saatlerce servis bekliyorlarmış. İş güvenliği yoktu” dedi.
Adını paylaşmak istemeyen bir işçi yakını da yatma yerlerinde tahta kurularının olduğunu anımsattı ve devam etti:
“Sabah 5.30-6’da işçiler dışarı çıkartılıp otobüs bekletiliyor. Saat 8’e kadar yağmur, çamur, kar demeksizin. Bir nevi zulüm yapılıyor. Bu zulme tepki gösterdikleri için de buradalar. Ustaların ve formenlerin yemekhaneleri işçilerinkinden farklı. Yemeklerini işçilerden ayrı yerlerde yiyorlarmış. Günde 16 saat çalıştırılıyorlar. Maaşlarının yarısı bankaya yatırılıyordu yarısı elden veriliyordu. Elden verdikleri zaman vergiden kaçırıyorlar. Gözaltına alındığı gün MAPA firması birçok işçiyi işten çıkarmış."
"Suç yok, haklarını savundular"
Hakkında tutuklama kararı verilen işçilerden İlker Kurt’un annesi Türkan Kurt, oğlunun havalimanı şantiyesinde üç aydır çalıştığını, tahta kurusundan ve yemekhanenin uzaklığından yakındığını anlattı:
“Yemekhaneden gelen kadar gene acıkıyorum, yemekleri de iyi değil diyordu. Havalimanının açılış tarihinin yakın olması sebebiyle gece gündüz çalışıyordular. Her gün mesaiye kalıyordular. Cumartesi pazar günleri bile mesaiye gidiyorlardı. Mesai parası dahi verilmiyordu.”
Baba Alim Kurt ise şöyle konuştu:
“Haksızlıklara ses çıkardıkları için gözaltına alındılar, işlerinden oldular. Böyle adalet olmaz. Ben sesimi çıkardım diye illa işten mi atmak lazım. Dünyanın hiçbir yerinde çalıştığı için, hakkını aradığı için bir tutuklama yoktur olmamıştır. Neden sadece Türkiye’de bu böyle? Ortada bir suç yok. Haklarını savundular.”
Kardeşi Ömer Eren’in gözaltına alındığı haberini alır almaz Batman’dan İstanbul’a gelen İbrahim Eren, 4 gün boyunca karakol karakol dolaşıp kardeşini aramasına rağmen hiçbir bilgi alamadığını söyledi:
“4 gündür buradayım herhangi bir bilgi alamıyorum. Gitmediğim, aramadığım yer kalmadı. Aradığımda burada çok kişi var Ömer Eren listede yok diyorlar. Buraya da geldik adliyeye sokmuyorlar bizi. Üç aydır çalışıyordu kardeşim. Daha önce de havalimanında bir sene çalışmıştı. Maaşları geç veriliyordu. 20 gün içinde 16 kişi öldü. Bu işçilerin hepsi onun için ayaklandı. Gözlerini korkutuyorlar ki bir daha kimse öyle bir şey yapmasın. Çılgın proje dediler. Çılgın projede bin kişi öldü. Ölenler medyada gösterilmedi saman altı edildi. Havalimanı inşaatında iş güvenliği yok. İnşaat başladığından beri bin tane insan öldü. 20 gün içinde 16 kişi öldü. Ama halen medya yalanlıyor.”
İşçinin ailesi Ak Partili
Cumhuriyet'te yer alan habere göre ise, tutuklanan işçi Selami Sarıboğa’nın babası Vehbi Sarıboğa, ailecek kuruluşundan beri AKP’ye oy verdiklerini ve kendisinin de AKP delegesi olduğunu söyleyerek, “Tutuklanacaksa orada çalışan bütün işçilerin tutuklanması lazım. Hak aramak suçsa, bu ülkede haklı kalmaz. Ben Ardahan’da iki ineğimden birini satarak geldim buraya. Ekmeğinin peşinde olan çocuğumu içeri almışlar, tutuklu yargılıyorlar. Bu büyük bir haksızlık. Şu an ailecek şoktayız. Çocuğum herhangi bir suç teşkil edecek bir şey yapmadı. Hakimin kararına da oğlumun ifadelerine de bakıyorum, suç teşkil edecek bir delil bulamıyoruz. Bu ülkede bu, bize büyük bir haksızlıktır. Ben Ak Parti üyesiyim, biz ailecek kuruluşundan beri Ak Parti'ye oy verdik. Partiye çalışıyorum ve şu an Ardahan’ın Göle ilçesinde parti delgesiyim. Çocuğumun en kısa zamanda hürriyetine kavuşmasını istiyorum. Böyle bir eylemde gözaltının olmasını Türkiye için bir ayıp olarak görüyorum” ifadeleriyle işçilerin tutuklanmasına tepki gösterdi.