Sosyalist İşçi olarak grevdeki Manisa Snayder fabrikasında devam eden metal grevinden işçilerle bir röportaj yaptık. İşçilerin verdikleri yanıtlar şöyle:
Grevin kaçıncı günündesiniz ve sizi greve götüren süreç başladı anlatır mısınız?
Grevin bugün 10. günündeyiz, içinde bulunduğumuz süreçte MESS’in uzlaşmaz tavırları şüphesiz bizi greve götüren en büyük etkenlerdendir, enflasyonun yüzde 47’lerde olduğu bir dönemde verilen ilk teklifin yüzde 19 bandında olması grevin ayak seslerinin duyulmasına fırsat vermiştir, sonraki toplantılarda yavaş yavaş artması ve son tekliflerinin yüzde 40 olması, MESS’in uzlaşmaya yanaşmayan ağını bize bir kez daha gösterdi.
Bu grevle hangi hakları yada iyileştirmeleri talep ediyorsunuz.
Bu grevle öncelikle saat ücretlerimize yaşanabilir bir ücret talep ediyoruz, sonrasında sosyal ve yan haklarımızda artışlar bekliyorum.
Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla Resmî Gazete'de yayınlanan kararla grev 'milli güvenliği bozucu nitelikte' olduğu gerekçesiyle 60 gün ertelendi. Fakat siz buna karşı greve devam etme kararı aldınız. Erteleme kararından sonraki sürece dair durumunuzu ve grevin gidişatı özetler misiniz?
Öncelikle burada bir şeyi düzeltmek istiyorum, gece yarısı cumhurbaşkanı kararnamesi ile 60 gün süreyle grev ertelenmesi aslında bir erteleme değil bir yasaklamadır, yani burada bize “siz grev yapamazsınız tezgahların başına dönün işverenler size neyi reva görüyorsa boynunuzu bükün ve kabul edin” yaklaşımı dayatılıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasının 54. Maddesinde belirttiği gibi grev anayasal halktır ve engellenemez. Biz de anayasanın bize verdiği bu yetki ile taleplerimiz karşılanıncaya dek grevimize devam edeceğiz, kaldı ki grevimizin gidişatı biz işçiler adına olumlu yönde ilerliyor. Tüm arkadaşlarımız kararlı ve inançlı, biz kazanacağız...
Grev sürecinde ve yasaklama kararından sonra sendikaların işçilerin dayanışma noktasında sizinle ilişkileri nasıl oldu?
Grevde olduğumuz bu dönemde sendikamız ile olan ilişkilerimiz daha da arttı diyebiliriz, her gün şube yöneticilerimiz, diğer fabrikalardaki temsilci ve işçi kardeşlerimiz bizimle birlikte burada nöbet tutuyorlar.
Grevin başarıya ulaşmasının genel olarak sendikal mücadeleye nasıl etkileri olacağını düşünüyorsunuz?Biliyorsunuz ki metal işçileri her zaman yaptıkları eylemler, etkinlikler, toplu sözleşmeler ve grevlerle işçi sınıfının lokomotifi olmuştur ve bu son dönemde yine metal işçileri Türkiye'nin birçok şehrinde farklı fabrikada başlattıkları grevlerle işçi sınıfına ışık tutacak ve yön verecektir. İnanıyorum ki bu süreç sona erdiğinde Türkiye'deki örgütsüz işçiler, örgütlü ve yekpare hareket edildiğinde neler yapılabileceğini, hangi kazanımları elde ettiğini görecek ve sendikalaşma yolunda harekete geçecektir.
Röportaj: Recep Aykın
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile DİSK/Birleşik Metal-İş’in toplu sözleşme görüşmeleri 9 Ağustos’ta başlamıştı. MESS’in bu derin ekonomik kriz ortamına rağmen ilk ücret artış teklifi yüzde 30, son teklifi ise yüzde 40 oldu. Ayrıca Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Programına uygun olarak MESS işçilere 3 yıllık sözleşme dayatmasında bulundu. İşçiler ise ilk 6 aylık dönem için ortalama yüzde 125 ücret artışı ile alım gücündeki düşüşe ve enflasyondaki artışa karşı üç yıllık değil iki yıllık bir sözleşme taleplerinde ısrarcı oldular. Görüşmelerden sonuç alınmaması üzerine Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlü olan 5 işletmeye bağlı 9 fabrikada yaklaşık 2 bin işçi grev kararı aldı.
Hitachi’nin Kartal, Tuzla, Dilovası ve Dudullu fabrikalarındaki grev 4 Aralık’ta, GE Grid Solutions ve Schneider Electric’e bağlı 3 fabrikadaki grev de 13 Aralık’ta başladı. Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik işçilerinin grevi ise 19 Aralık’ta başladı. Kocaeli/Çayırova’da bulunan Green Transfo işçileri de 25 Aralık’ta greve çıkmaya hazırlanıyor.
AKP-MHP hükümetinin işçi düşmanı bir hükümet olduğu herkesçe malum. 2003-2024 yılları arasında greve çıkabilen işçi sayısı 90 bin. Aynı dönemde grevi ertelenen -ki erteleme yerine doğru kelime yasaklanan olması gerekiyor- işçi sayısı ise 197 bin. Patronların bir dediğini iki etmeyen iktidar metal grevlerini de yasaklamak istedi. 14 Aralık Cumartesi gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle dört metal fabrikasındaki grevin “milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesi ileri sürülerek 60 gün ertelendiği yani yasaklandığı duyuruldu.
Üretim sürecinin durdurulması, işçilerin patronlara karşı bir hak arama yöntemi olarak grev yapması, üretimden gelen gücünü kullanması işçi sınıfının en önemli silahıdır. Metal işçilerinin de grev haklarının gasp edilmesine karşı yanıtları çok net oldu. “Şimdi grev hakkını yeniden kazanma zamanıdır” diyen metal işçileri hiç fire vermeden fiili olarak grevlerine devam ediyorlar.
Kavel’in yolunda
Türkiye’de grev hakkını kazanmakta, kazanılmış hakkı kullanmak da hep zor oldu. Bu zorlukları aşmanın yöntemi de her zaman mücadele oldu. 1908 Devrimi’nin ardından 1909 yılında çıkarılan Tatil-i Eşgal kanunu ile greve çıkmak zorlaştırıldı. 1936 yılındaki iş kanunu ise grevleri yasaklıyordu. Demokrat Parti, kuruluşundan iktidara gelişine kadarki sürede grev hakkını vereceği vaadinde bulunurken, iktidara gelince bu vaadini unuttu. Tek parti yıllarında grevi yasaklayan, 1947 sendikalar kanununda greve yer vermeyen CHP ise, muhalefet partisi olunca grev hakkı vaatlerinde bulunmaya başladı. Sonunda bu hakkın kazanılması, partilerin lütfuyla değil, işçilerin mücadelesiyle gerçekleştirildi. İşçiler grev hakkını 1963’de Kavel grevi ile fiili olarak kazandılar.
Kavel kablo fabrikasında düşük ücret, ağır çalışma koşullarına karşı mücadeleye başlayan işçiler önce sendikaya üye oldular. Temsilcileri işten atıldı, işçilere sendikadan istifa etmeleri için baskı uygulandı. İşçiler işyerlerini işgal ettiler, direniş polis gücüyle kırılmak istendi, bazı işçiler hakkında tutuklama kararı çıkarıldı, patron tüm işçileri işten çıkarmak istedi, tüm işçileri işten çıkarılmasının lokavt sayılmayacağı kararı ile savcılık patronun yanında yer aldı. Her türlü gayri meşru yöntemlerle işçilerin hak arama mücadelesi gasp edilmeye çalışıldı. Ama Kavel işçilerinin birliği ve kararlılığı, etrafında örülen dayanışma; başka fabrikalarda grevdeki işçiler için toplanan paralar, sakal bırakma eylemleri, kadınların fabrika önünde kurdukları barikatlar ile bu saldırılar püskürtüldü ve Kavel eyleminden dört ay sonra işçiler toplu sözleşme ve grev hakkını yasalara yazdırmayı başardılar.
Şimdi metal işçileri bu mücadele ile kazanılmış en önemli mücadele araçları olan grev hakkının gaspına karşı da mücadele ediyorlar. Metal işçilerinin istedikleri zam oranı ve iki yıllık sözleşme taleplerini kazanmaları sonraki MESS sözleşmeleri ve tüm işçiler için de emsal oluşturacaktır. Bu yüzden metal işçileriyle her alanda dayanışmayı yükseltmek, işçi sınıfının farklı kesimlerinin onların mücadelesiyle yan yana gelmesini sağlamak büyük önem taşıyor.
(Sosyalist İşçi)