23 Eylül’de New York’ta yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi öncesinde tüm dünyada iklim krizinin çözümü için acil önlemler alınması çağrısıyla eylemler düzenlendi. 139 ülkede 4600’den fazla eylem düzenlendi. Greta Thunberg’in çağrısıyla başlayan hareketin sonucunda 20 Eylül grevleri, bugüne kadar düzenlenen en büyük iklim gösterileri oldu. Bir önceki eylem dalgasına, en az 1.5 milyon kişinin katıldığını biliyoruz. 20 Eylül eylemlerine ise sadece Almanya’da 1 milyon kişi, New York’ta 250 bin kişi katıldı.
İçinde olduğumuz yepyeni bir hareket. Yeni, kararlı, enternasyonalist bir hareket. İklim değişikliğini, iklim değişikliğinin kapitalizmle ilişkisini ve iklim değişikliğine karşı mücadelelerin dinamiğini anlamayanlar ne kadar engel olmaya çalışırsa çalışsınlar, karşı karşıya olduğumuz aşağıdan bir gençlik hareketi. Fakat bu gençlik hareketinin özelliği, sadece öğrencilerden ibaret kalmak istememesi, en başta işçiler, tüm ezilenleri kazanmak istemesi, harekete geçirmek istemesi. Dün, İstanbul Kadıköy’de binlerce genç (genç derken 6-7 yaşındaki “genç”lerden 16-17 yaşındaki gençlere ve bizim gibi daima genç kaldıklarını sananlara kadar gerçekten 13-14 yaş ortalamasından söz ediyoruz) Kadıköy İskele Meydanı’ndan Yoğurtçu Parkı’na kadar müthiş bir coşkuyla, sloganlarla yürüdü. Yürüyüşün ardından kürsüden yine her yaştan gençler konuştular. Her bir konuşma sorunun ne olduğunu açık seçik ortaya koyuyordu, her bir konuşma çözüm ve mücadelenin devamlılığı konusunda kararlılık mesajı veriyordu. Kararlılık, tüm eylem boyunca deli gibi yağan yağmura rağmen gençlerin alanı terk etmemesi ve etkinliğin sonuna kadar saatlerce yağmur altında ses çıkartmaya devam etmesinden belliydi. 14-15 yaşlarında bir genç kadın kürsüden hareketin ne kadar genç olduğuna değinip, “biz bu yolda kararlı bir şekilde devam edeceğiz” dedi ama konuşmasını işçilere ve “genç olmayanlara” seslenip, sizin desteğinize ihtiyacımız var, iyi ki buradasınız diyerek bitirdi.
İşçi sınıfının önemini sezgisel olarak da olsa kavrayan bir genç hareket bu.
Alanda DİSK başkanının konuşması, eylemden önceki hafta bir dizi sendika ve meslek örgütünün, Birleşik Metal-İş ve Türkiye Tabipler Birliği gibi kurumların iklim değişikliğine karşı mücadeleye çağrı yapması gerçekten de çok önemliydi.
Çok sayıda ülkede gerçekleşen eylemlerde de Kadıköy’deki eylemde de “İklimi değil sistemi değiştir!” sloganı atıldı. Bu kadar genç bir kitlenin “iklimi değil sistemi değiştir!” sloganını atması, hareketin antikapitalist “ruhunu” gösteriyor. Bırakalım bu antikapitalist ruhu kavramayı, bu küresel ve dev kitle hareketini Birleşmiş Milletlerle ve bazı sermaye gruplarıyla bağlantılı olmakla itham eden “solculara” karşı, 1968’in sloganını hareket içinde hatırlatmakta fayda var: “Koş arkandan eski dünya geliyor!” Üstelik sağcısıyla, “solcusuyla.”
20 Eylül Türkiye’de iklim hareketi için yeni bir başlangıç oldu. Dünyada olduğu gibi yığınsal değil ama dünyada olduğu gibi genç ve kararlı.
Yürüyüş her şeyiyle umut vericiydi.
Bu hareketin içinde daha da serpilebileceği yeni ve birleşik kanalları yaratacağından kimse şüphe duymamalı. Antikapitalistler bu hareketin bir parçası olarak yeni kanalların, yeni birleşik cephe dinamiklerinin yaratılması sürecinde hareketin aktivistlerine yardımcı olmalı. Bir sonraki eylemin on binlerce aktivisti kapsaması mümkün. Şimdi hiç durmadan, 20 Eylül’ün başarısının (aktivistlerden birisi sosyal medyada “başardık!” yazmıştı) bütün aktivistlerinin, üniversitelileri, işçileri ve kadınları kitleler halinde kapsayacak bir adımı nasıl atacağımızı düşünmesi çok önemli. 20 Eylül’ün başarısının sebepleri: 1. Gezegen için ölüm kalım sorunu hakkında bir kampanyaydı. 2. Küresel bir dalganın üzerinde yükseldi. 3. Yepyeni, genç, enternasyonalizmi nefes almak kadar doğal bir şekilde içselleştiren bir hareket. 4. Aşağıdan bir hareket. 5. Gerçekten gençlerin sözcüsü olduğu bir hareket.
Hareketin bu yanlarını temel alıp, yeni öğelerle zenginleştirmek gerekiyor. Savaşa karşı barış için düzenlediğimiz Barışarock’lara benzer bir dev festivalden, yeni bir küresel eylem gününü küresel hareketin sözcülerinin katılımıyla örgütlemeye kadar birçok adımlarla hareketin sürekliliğini sağlamak hem çok önemli hem de bir zorunluluk.
Söz konusu olan, başaramazsak, “sıfır gelecek!”
Başarabileceğimiz umudunu verense gezegen çapında milyonlarca genç.
Kadıköy’de İskele’den Yoğurtçu Parkı’na yürüyenler.
Şenol Karakaş