20-27 Eylül’de iklimi, gezegeni, yoksulları, ekosistemi, yaşamı korumak için başlayan büyük ve yeni mücadele dalgasının yeni bir sıçrama noktası gerçekleşecek. Bu hareket yeni, genç ve çok kararlı. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de kolları sıvayan hareket çok genç. İlkokul, ortaöğretim öğrencileri kızgınlar. Hem bugünlerinin hem de geleceklerinin çalınmasına öfkeliler.
Şirketlerin arsızlığını, bu büyük şirketlerin sözcüsü gibi davranan otoriter liderlerin pervasızlığını gördükçe kızgınlıkları daha da artıyor. İngiltere’de “Yokoluş İsyanı” böyle bir öfkenin ifadesi olarak ortaya çıktı. Greta Thunberg'in başlattığı okul boykotları ve uyarı eylemlerine binlerce, on binlerce ve giderek milyonlarca gencin katılmasının nedeni bu. Türkiye’de de gençler, şimdilik kitlesel bir katılımla olmasa da her geçen gün büyüyen bir dalga halinde kolları sıvamış vaziyetteler.
Durum gerçekten acil!
Kaybedecek tek bir saniye yok!
2005 yılında Küresel Eylem Grubu’yla “iklimi değil sistemi değiştir!” sloganıyla harekete geçen binlerce insan vardı. O zamanlar, iklim değişikliğinin bir gerçeklik olduğuna, bilimsel bir kesinlik taşıdığına demokratik muhalefeti ikna etmekte zorlanıyorduk. Bazı kitle örgütlerinin temsilcileri “temiz kömür”ü savunabiliyordu.
Şimdi böyle değil.
Şimdi, iklim değişiminin bir iklim krizine dönüştüğü konusunda işçiler, gençler, kadınlar, köylüler hatta patronlar bile hemfikir.
Nüfusun büyük çoğunluğu içinden geçtiğimiz iklim krizinin farkında. Araştırma şirketi Konda’nın anketine göre Türkiye’de nüfusun yüzde 61’i iklim değişiminden endişeli ya da çok endişeli.
Bu, nüfusun çoğunluğunun durumu bizim gibi, gençler gibi algıladığını gösteren bir sonuç ve harekete geçecek milyonlarca insanın olduğuna işaret ediyor.
Ve amaç milyonları harekete geçirmekse, milyonlar harekete geçmeden bu devasa boyutlardaki küresel iklim krizi konusunda adım atmak mümkün değilse, o zaman yapılması gereken ilk şey, hareket içindeki yanlış fikirlerin hareketin bütününü etkilemesine izin vermemektir.
Bu iklim krizinin sorumlusunun kim olduğu tartışmasında açığa çıkan bir problem. Hürriyet gazetesinin haberine göre aralarında enerji, otomotiv ve bankacılık alanlarda yer alan büyük şirketlerin de olduğu bir grup firma iklim değişikliğinin kendilerine çıkartacağı maliyetleri hesaplamışlar. BP, British Petrol ve Shell gibi firmaların iklim değişikliğinden şikayet etmesi gibi bir arsızlıkla karşı karşıyayız. İklim krizinin nedeni bu şirketler! Yalan söyleyerek, gerçekleri gizleyerek, acımasız kapitalist rekabet kurallarını daha da acımasız hale getirip fosil yakıta dayalı enerjiye yüklenip tüm gezegeni hayvanlar, bitkiler gibi örgütlenemeyen canlılar ve yoksullar için yokoluşun eşiğine getirenler bu şirketler.
Bu şirketlerin sözcüsü gibi olan hükümetler, otoriter siyasi figürler.
Gezegen, ormanlar, hayvanlar, ekolojik dengeyi zerre kadar umursamayanlar.
Kapitalizm, bu konuda reforma edilemez. Greta Thunberg Nisan ayında İngiltere parlamentosunda yaptığı konuşmada Britanyalı milletvekillerini iklim değişikliğinde ülkelerinin oynadığı rol konusunda yalan söylemekle suçladı.
Sadece Britanya’da değil, hemen her ülkede milletvekilleri, iktidarlar, gerçeği gizliyorlar.
Kitlesel bir hareket gerçeği tüm gezegene haykırmalı.
Bu hareket reform değil, devrim peşinde koşmalı.
1968 hareketinin gençlerinin sloganında söylendiği gibi: “Koş arkandan eski dünya geliyor.”
Gezegenin kurtuluşu için eski dünyanın yıkılması gerekiyor!
Gerçeği gizleyen ve iklim değişikliğini tırmandıran politikaları uygulayan siyasetçiler, bu politikaların uygulanmasından kar elde eden şirketler, iklim inkarcıları, yeni kuşakların ekosistemini gasp eden kapitalizmin bekçileri de bu suçlarının hesabını vermeliler.
Grönland’ı satın almak isteyen Trump gibi arsızları korkutacak bir hareket bize lazım olan.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)