Cumhur İttifakı: Mecburi koalisyona devam

31.10.2018 - 07:05
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

Türkiye, yeterli hazırlık ve sağlıklı bir tartışma süreci yaşamadan, oldu bittiyle, AK Parti’nin isimlendirmesiyle "Cumhurbaşkanı Hükümet  Sistemine" geçti.

AK Parti ve MHP,  bu çok hızlı geçişi, Türkiye’nin "büyük bir tehdit altında olduğu ve devletin beka sorunu yaşadığı" savı ile izah etti.

AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, referandum öncesi katıldığı bir televizyon kanalında canlı yayında sistemin gerekçesini şöyle açıkladı: "Bürokratik oligarşi’ diye benim sürekli ifade ettiğim bu yapıların hantallığı, kurumlardaki iş ve işleyiş süreçleri önümüze hep birer engel olarak çıktı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu engelleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Yeni dönemde çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, sonuç odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yeni sistemle bürokrasiyi azaltacağız. Daha hızlı karar alacağız, tüm hizmetlerde sonuç odaklı olacağız." https://www.yenisafak.com/secim/erdogan-cumhurbaskanligi-hukumet-sistemini-anlatti-3359620

Bunun yanında bu yönetim sistemini savunanları en önemli iddialarında biri de “Türkiye’nin koalisyon hükümetlerinde çok çektiği, artık koalisyonlara ihtiyaç kalmayacağı” görüşüydü. AK Parti’nin anayasa hukukçusu milletvekillerinden Prof. Burhan Kuzu, bu tezin hararetli savunucularının başında geleniydi.

Gelin görün ki, ilk seçimlerde işler hiç de dedikleri gibi gitmedi. Evet ortak protokol veya program ekseninde bir koalisyon kurulmadı ve Türkiye koalisyon hükümetiyle yönetilmiyor. Ama 16 Nisan 2017 Anayasa referandumu sonrasında Türkiye'nin zorunlu ve resmi olmayan koalisyon ile yönetildiği bir gerçek. Hem de ortak noktalarından daha çok farklılıkları bulunan AK Parti ve MHP gibi iki parti yönetiyor.

Bunu AK Parti ile aynı siyasi gelenekten gazeteci Mustafa Karaalioğlu, köşesinde şöyle tanımladı: “Siyasette her şeyin gerçekleşebilecek olması neticede bir ihtimal hesabıdır. Gayet tabii her şey olabilir ama bazılarının ihtimali yüksek bazılarının ise çok düşüktür. Mesela, AK Parti ile MHP’nin bir ittifakta buluşması ve bu yolla ülkede son iki yılda yaşanan değişimin gerçekleşmesi çok düşük bir ihtimaldi. Aralarında en çok mesafe olan iki parti oldukları da aşikardı. Ne var ki siyasette her şeyin mümkün olduğunu gösterdiler. O kadar ki 16 Nisan ve 24 Haziran sandıklarında neredeyse bir parti oldular.” http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-karaalioglu/cumhur-ittifakinin-stres-testi-8248

İki parti arasında yerel seçimlerde ittifak, ant, af gibi bir dizi konudaki tartışma, Türkiye’nin gündemini uzun bir süredir meşgul eden konuların başında gelmesi, iki partinin oluşturduğu cumhur ittifakı yolun sonuna mı geldi sorusuna yol açtı.

Her şeyden önce her iki lider, ittifakın sürdüğünü, sadece yerel seçimlerde ittifak yapılmayacağını güçlü bir biçimde açıkladılar. Bu durumda ittifakın sürmesinin mümkün olmadığı tespitinde ısrar edebilmek için, en az her iki parti liderinin argümanları kadar açık ve net belirtileri ortaya koymak gerekir.

Aksine güçlü emareler de belirmeye başladı. Meclis grup toplantısında her iki lider yerel seçimlerde ittifak yapmayacaklarını kamuoyuna duyurduklarından bir gün sonra, Meclis komisyonunda emeklilerle ilgili hak iyileştirilmesini içeren yasa teklifinin oylamasında partili milletvekillerinin muhalefetle birlikte davranmasını sağlayan MHP Meclis grup başkan vekilini MHP liderinin görevden alınması, bu tartışmanın ve beklentinin anlamsız olduğu gözler önüne serdi. AK Parti’nin karşı çıktığı yasa teklifinin Meclis'e indirilmesi böylece MHP’lilerin oylarıyla yirmi dört saat sonra engellendi.

AK Parti, 2015 Haziran seçimleri sonucunun yarattığı tek başına hükümet olamamanın korkusuyla davranarak yaptığı sistem değişikliğiyle, kendini mecburi ama resmi olmayan koalisyona mahkûm ettiğini bu oylamayla da gördü.

Sadece AK Parti kadar olmasa da MHP de siyasal bagajı ve ideolojik duruşu nedeniyle resmi olmayan bu koalisyona mecbur.

Ama AK Parti’den eli daha kuvvetli. MHP için maliyeti daha az olabilir. AK Parti için iktidardan düşmek, dünyanın sonu bir anlamda.

AK Parti son iki yıldır siyaseti o derece kutuplaştırdı ve ayrıştırdı ki, Meclis’te birlikte davranacağı alternatif partiyi kısa sürede bulması çok zor. MHP’nin yerini alabilecek ve buna aday İyi Parti ile ilişkilerini onarmak için zamana ihtiyacı var. Kısa sürede İyi Parti’yi, MHP’nin yerine ikame edemez. Hele de yerel seçimler öncesi AK Parti böylesi bir riski alamaz.

AK Parti-HDP ile işbirliği ise İyi Parti’den çok daha zor. Her fırsatta olur olmaz yere AK Parti ile HDP arasında gizli ittifaktan söz edenler artık kabak tadı verdi. Kürt ve siyasal İslam karşıtlıklarını bu yolla dışa vuruyorlar. 2015 Haziran seçimlerinde bu tren kaçtı. Sonrasında yaşananlar ve her iki partinin yönelimleri bakımından bunun imkânsız olduğunu söyleyebiliriz.

Devletin bekası tezini bu güne kadar Kürt sorunu ekseninde işleyen AK Parti, U dönüşü dahi yapsa dahi bu böyle. Çünkü 2015 sonrası dış politikanın eksenine de siyasette beka sorunu yerleştirildi. Bu, Kürt sorununda yaşanan muhtemel gelişmeleri önleme ekseninde hayata geçirilmektedir.

AK Parti için CHP ile bir ortaklık ise söz konusu olamaz. Her ne kadar CHP devletin bekası gibi konularda AK Parti ile birlikte davranmaktan ya da ona  destek vermekten geri durmuyorsa da, bunun bir aleni koalisyona dönüşmesi her iki parti için büyük bir risktir.

MHP'nin ise AK Parti ile ilişkisini varlık nedeni olan devletin bekası konusu ile tanımlayarak yürütmesi ayaklarındaki büyük bir prangadır. Bu prangadan kurtulmadan ittifakı tümden bozamaz. AK Parti hükümetine destek vermeye devam etmek zorundadır. Bunu bıraktığı an, sonunun geldiğinin ilanı olur. Kaldı ki, MHP, son 24 Haziran seçimlerin Cumhur İttifakı’ndan fazlasıyla nemalanan parti olmasını göz ardı edemez.

Peki öyleyse yaşananlar nedir? İki partinin birbirine benzeşmezliklerinin çokluğunun yanı sıra, yerel seçimlerin kendine has özellikleri ve duyarlıklarının, 24 Haziran seçimlerine benzer bir süreci imkânsız kılmasıdır. Her iki parti de seçmelerinin iki yıldır biriktirdiği stresi atmalarını sağlayacak. Bu noktada, esas büyük risk alan veya almak zorunda kalanın ise AK Parti olduğu seçim akşamı görülecektir.

Bu kısa sürede yine anlaşıldı ki, muhalefet partileri olup biteni doğru okuyamayarak, erkenden heyecana kapıldılar. Acizliklerini sergilediler.

Hakan Tahmaz

(hakantahmaz.com)

28.10.2018

Bültene kayıt ol