24 Haziran seçimlerinden önce zaman zaman sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar dikkat çekiyor.
Bu fotoğraflarda çok sayıda tüfek, tabanca ve kurşun oluyor genelde ve “zamanı gelince hazırız” mesajlarıyla servis ediliyor. Kısa süre önce Ahmet Maranki Akit TV’de “Umudumuz 25 Haziran’dır. Olmadı zaten, o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa” demişti. Bu politik ortamı zehirleyen bir kuşku iklimi yayan ve kasıtlı bir şekilde işlenen bir propaganda.
Seçimlerden önce, seçim günü ya da seçimlerden sonra “kötü bir şey olacak” beklentisi, bu beklentiyi kim hangi gerekçeyle yayarsa yaysın sadece ve sadece egemenlerin işine yarar.
Demirtaş’ın da altını çizdiği gibi seçimlerin dünyanın sonu olmadığını kavramak çok önemli. Seçim sonuçları ne olursa olsun işçi sınıfının sadece mücadele edeceği koşullar değişecek, bu mücadele sona ermeyecek. Bu kavrandığında seçimlerden önce ya da sonra gelişebilecek olaylara serinkanlı bir şekilde yaklaşmak mümkün olabilir. Uzak yakın tarihinde bir soykırım, kitle imhaları, defalarca askeri darbe, aralarında başbakanların da olduğu idamlar, parlamentonun bombalanması, faili meçhuller, siyasi suikastlar, parti kapatmalar, miting alanlarında patlatılan bombalar, kapatılan sendikalar, asit kuyularında öldürülen insanlar, 1 Mayıs gösterisi taranan işçiler olan bir yerde, hala 6 milyon oy almış bir partinin temsilcisinin hücresinden cumhurbaşkanlığı yarışına katılmak zorunda olduğu bir yerde yaşadığımızı unutmayalım.
24 Haziran’da umutlu olmamız için çok sayıda neden var. AKP, Erdoğan’ın iddia ettiği gibi metal yorgunluğundan değil, kabuk değiştirmekten mustarip. AKP’ye değişimin adresi olacağı düşüncesiyle oy verenler ya da bu partinin tabanında sokak sokak siyasi faaliyet yapanlar, mevcut değişimin umdukları yönde olmadığını acıklı bir şekilde görmeye başladılar. Bu değişimde yeni olan hiçbir şey yok! Eski diye eleştirilen bir dizi yapı ve siyasi figür yeni dönemde de aynı ağırlığa sahipler. AKP’nin liderliği, üst kadroları, zenginleri ve elitleriyle AKP’nin yoksul kitleleri arasındaki açının genişlediği gün gibi ortada.
AKP bir başka açıdan da sorun yaşıyor: Daha önce de Sosyalist İşçi’de altını kalın harflerle çizdiğimiz gibi, iktidarı kalıcı hale getirmek ve tek kişi etrafında merkezi ve otoriter bir hükümet sistemi kurmak için atılan ekonomik, siyasi ve yasal her adım dönüp AKP’ye ayak bağı olmaya başladı. Ekonomide inşaatçılık, siyasette başkanlık sistemi için gerekli olan yasal düzenleme ve referandum zorunluluğu, ittifak kanunu gibi adımlar AKP liderliğinin ayak bağıdır artık.
İktidarı garantilemek için ittifak kanunu getirirken farkında olmadan Saadet Partisi’nin bile baraj sorununu ortadan kaldıran hükümetin iç sıkıntılarını, egemen sınıfın çatlaklarını, egemen siyasetin istikrarsızlığını ve yönetme yeteneğinin azalmasını görmeden kabus senaryolarıyla muhalefet için alarm zilleri çalmaya gerek yok. Biz zaten keyfiliğin kesif baskısını soluyoruz. Ama 24 Haziran hem öncesinde propaganda zeminlerini yaratarak hem de sonrasında avantajlı siyasal koşullar yaratacak olması nedeniyle her yönüyle bir fırsattır. Kaos dedikodularıyla bırakalım sosyal medya faşistleri meşgul olsun.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)