Devlet Bahçeli, adıyla müsemma, sadece bir partinin değil gerçekten de devletin yaklaşık 100 yıldır bir dizi alana çekilen kırmızı çizgisinin de temsilcisi. Bu kırmızı çizgiler Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Aleviler üzerindeki baskılar gibi alanlarda ve özgürlükler alanının bütününde kendisini gösteriyor. Türkeş’in ölümünün ardından MHP genel başkanlığını sürdüren Bahçeli’nin son günlerde Alaattin Çakıcı gibi isimlerin cezaevinden çıkartılması için düğmeye basması, düğmeye basmakla yetinmeyip Erdoğan üzerinde baskı kurmaya çalışması çok ilginç ve mühim gelişmelerin yaşanacağını gösteriyor.
Önce Devlet Bahçeli’nin ne dediğini hatırlayalım: “Cumhurbaşkanındaki yetki bende olsaydı şimdiye kadar kullanmıştım.” Af yetkisi olsa ‘ülküdaşı” Çakıcı’yı hemen affedeceğini söyleyen Bahçeli, kendisi bile kendisinin suçlu olduğunu söyleyen Çakıcı’nın neden cezaevinde olduğu belli olmayan, hiçbir suç işlememiş Demirtaş’tan daha az suçlu olduğunu söyleyebildi.
Bahçeli’nin cumhurbaşkanının üzerine bu ölçüde gidebilmesinin ve dört bir yandan sıkışmış izlenimi veren Erdoğan’ı başka bir alandan sıkıştırmasının öncelikli nedeni, her bir MHP’linin oyuna muhtaç olduğu çok açık olan AKP’nin bu zayıf karnını seçimler yaklaşırken avantaja çevirmek istemesi. Zira AKP her bir MHP’linin oyuna muhtaç değil sadece MHP de AKP’ye muhtaç. Bahçeli değil Akşener o camianın konuşulan, popüler ismi. Bu popülerlik sürer ve MHP alışılagelen oyunun çok altında bir oy alırsa, hükümet açısından işlevsel bir ortak olamayacaktır ve bu duruma bir de Akşener’in MHP’den çok yüksek oy alması eşlik ederse MHP belki de bir daha toparlanamayacak ölçüde hasar alacaktır. İşte Bahçeli, bu ihtimali elemek için en uygun zamanı kolluyor ve eski kadrolarına sahip çıkan lider imajıyla seçimde bir farklılık sergilemeye çalışıyor o tabana. Akşener’in partisine geçen eski MHP’lilerle özeleştiri verirlerse kucaklaşacağını ilan etmesi de Bahçeli’nin planını açığa seriyor.
Bir yandan 16 Nisan referandumunda oynadığı rol, öte yandan erken seçimi gündeme getirirken oynadığı rol AKP’nin MHP’yle kurduğu ve MHP’yle kurarken devletin kadim geleneklerinin temsilcileriyle kurduğu ittifakın çok kârlı olmadığını göstermeye başladı. Değişimin temsilcisi ve “Yeni Türkiye”nin inşacısı olmakla övünen bir parti, Türkiye’nin en karanlık dönemlerinin birisi olan bir sürecin figürlerinin affını hem de seçimlerden önce tartışır hâle geliyor.
Çakıcı’ya özel af talebi basit bir talep olarak görülmemeli. İleride, AKP-MHP ittifakının çatlağının simgesel ifadesi olarak anılacak. Bu simge, MHP’nin kitlelerde hiçbir karşılığı olmayan ve Kürt sorununu çözümsüzlük girdabına iten politikalarla AKP’ye yüklenmekte olduğunu şimdilik örtüyor. Fakat Türkiye’nin Suriye’de ya da Irak’ta askeri harekât yeteneklerinin Rusya ya da ABD’yle kafa kafaya gelmesi anlamını taşımasına rağmen, Kürt sorununda askeri çözüm yöntemlerinde ısrar etmek sürdürülebilir bir politika değil.
Eski başbakan Davutoğlu’nu ağır bir şekilde eleştiren Bahçeli, bununla kalmadı, medyada Erdoğan savunuculuğuyla tanınan bazı gazetecileri de hedef gösterdi. Bu gazeteciler, AKP’nin MHP ile yakınlaşması sonucu kaybedilecek Kürt oylarından bahsediyordu.
Toplumsal muhalefetin üzerinden ölü toprağını kaldıran seçim süreci ve kampanyaları aynı zamanda AKP-MHP arasındaki yerli-millî ittifakta çatlaklar yaratıyor. Seçim sonuçları bu çatlakları gizlenemez hâle getirecek.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)