Hükümet grev yasaklamayı alışkanlık hâline getirdi. Genel olarak millî güvenliğin riske edileceğini iddia ederek grevleri yasaklıyor.
Şişecam grevi millî güvenlik nedeniyle yasaklandı.
Metal grevi de millî güvenlik nedeniyle yasaklandı.
Millî Güvenlik toplantıları Şişecam ya da Gebze'deki metal fabrikalarında yapılıyor sanacak gören de.
Hükümet, devekuşu misali, kafasını kuma gömdüğünde gizlendiğini sanıyor. Grevi yasakladığında sorunun çözüldüğünü sanıyor.
Sorun çözülmüş olmuyor, sorundan kaçılmış da olmuyor. Sorun orada, işçilerin her günkü çalışma koşullarında derinleşerek sürüyor.
Grev ertelemek, "Ben hükümetim; fırtınaları, depremi, sel baskınlarını, güneşin doğuşunu erteliyorum" demek kadar saçmadır. Bu saçmalık bugün görülmüyor olabilir. Ama hiç kuşkumuz olmasın, yarın görülecek. AKP ateşle imtihan oluyor. Her grev ertelemesi, aşağıda, derinlerde, işçilerin işyerlerinde, çalışma koşullarında, ay başlarında 1200 TL maaşlarını aldıklarında, ev kirası, okul masrafları, bir kilo peynir ve yarım kilo kıymanın karşılığında maaştan geriye hiçbir şey kalmadığında (dört kişilik bir aile için açlık sınırı 1400 TL), sabah yeniden işbaşı yaptıklarında, en temel haklarının doğrudan patronlar lehine gasbedilmiş olduğunu bir kez daha, bir kez daha, yeniden fark ettiklerinde, sadece patronlara karşı değil her hadisede patronların hümümeti olduğunu kanıtlayan hükümete karşı da harekete geçme isteği birikmeye devam edecek.
Her grev yasağı, daha şiddetli bir grev isteğini yeşertecek. Ekonomik taleplerin bastırılması, taleplerin siyasi bir içerik kazanmasına neden olacak.
Gebze'de grevin ilk günü işçilerle yaptığımız röportajlarda, bir işçi "Erdoğan fanatiği" olduğunu söylüyordu. Ama aynı işçi "Türk Metal'i ezdik, sıra MESS'te!" sloganını da "Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz!" sloganını da atıyordu. Sendikacıların hükümete yönelik "grevi yasaklarsanız dünyayı başınıza yıkarız" uyarılarını da muazzam bir coşkula destekliyordu.
Açık ki ezici çoğunluğu AKP'ye oy veren işçiler, grevi yasaklayan AKP'nin kimin partisi olduğu konusunda hızla netleşiyor. Mücadelenin bir günü, 15 bin işçi açısından, AKP'nin patronlara hizmet eden bir komite olduğunu gösterdi.
Bu, işçilerin hemen bugün AKP'den koptukları anlamına gelmiyor. Ama bu kopuşun ne kadar mümkün olduğunu gösteriyor. Yürüyüş sırasında işçilerden birisi, AKP'ye oy verdiğini ama koyun olmadığını söylüyordu. Yani kopmaya hazır olduğunu ifade ediyordu.
Öyleyse, bu kopuş anına hazırlanmak zorundayız. Bu kopuş sürecini hızlandırmak zorundayız. Gebze'de miting meydanına yaklaşırken bütün işçiler hep bir ağızdan "Birleşen işçiler yenilmezler" sloganını haykırıyordu. Demek ki kopuşun hızlanması için kopan işçileri birleştirecek bir alternatifin güven veren bir politikayla örgütlenmesi gerekiyor. Grevler şimdilik işçi sınıfının sayıca küçük bölümlerinin grevleri olduğu, bütün işçi örgütleri grevlerle net bir şekilde dayanışmadığı için hükümet gevleri yasaklayabiliyor. Ama hükümetin yasaklayamayacağı, yasaklasa da greve çıkanların bu yasağı gülerek karşılayacağı kadar yığınsal, birleşik, aşağıdan yükselen, kararlı, kazanmadan geri çekilmeme azmiyle patlayan grev anına hazırlanmalıyız.
Bugün "Grev haktır, yasaklanamaz" kampanyası, küçük ama hepimizi yasaklanması teklif dahi edilemez grevlere hazırlayacak bir kampanya olarak görülmelidir.
Şenol Karakaş
- Metal işçileri greviyle dayanışma Facebook sayfası