Cumhuriyet gazetesi!
Gülten Kışanak! Fırat Anlı!
Selahattin Demirtaş ve çok sayıda milletvekili!
Gazeteye, belediye binasına ve milletvekillerinin evlerine baskın yapan bir devlet. Adım adım bir korku toplumu, yani korkuyla yaşayan, korktuğu için ses çıkartmadığı sanılan, geri çekildiği düşünülen bir siyaset alanı kurulmaya çalışılıyor.
On binlerce kamu çalışanı işten çıkartıldı, ihraç edildi, uzaklaştırıldı.
Korku toplumunun inşasına hizmet edecek devlet adımları bunlar. Gazeteci, aydın, akademisyen, sendikalı, kamu çalışanı, üniversite görevlisi on binlerce insan, giderek çok daha net bir şekilde görüldüğü gibi, Fethullahçı darbecilerle hiçbir alakaları olmamasına rağmen baskı görüyor.
OHAL kapsamında çıkan son KHK ile gözaltı süreleri, hükümlülerin avukat görüş süreleri ve hatta avukatların çalışma kuralları bile demokratik alanın gasp edilmesine paralel bir şekilde değiştiriliyor. Bunlar, halihazırda insanlarda hem öfke ama hem de bir yılgınlık yaratırken, gözaltına alınanlara yapılan işkence iddiaları aktivistlerin mücadele isteği üzerinde basınç yaratıyor.
Bu baskı ortamından herkes maddi ya da manevi olarak payına düşeni alıyor. Fısıltı gazetesi toplumun derinlerinde çalışmaya, haber toplamaya devam ediyor bu arada. Hoşnutsuzluk tırmanıyor.
Bu gelişmelerin içinde, bir isim var ki, onun tutuklanması, tüm bu gelişmeleri karmaşık, çelişkili bir şekilde derinleştiriyor. Selahattin Demirtaş’ın tutuklanması, onu tutuklayanların beklentisinin tam tersi sonuçları verecek. Demirtaş, çözüm süreci döneminde işleyen mekanizmanın bir öznesi olarak Kandil’e de İmralı’ya da gidiyordu. Ona terörist muamelesi yapanlar, Kandil’e çözüm sürecinin parçası olarak giden Demirtaş’ın, istese, silahlı mücadele yönteminden yana olsa oradan geri gelmeyeceğini görmezden geliyor, unutmamızı sağlamaya çalışıyorlar.
Terör, patlama, silah…bunlardan uzak olduğu, demokratik ve barışçıl mücadele yöntemlerini tercih ettiği için meclisteydi Demirtaş ve buna rağmen tutuklandı.
Şimdi, baskının dokunduğu, etkilediği bütün toplumsal kesimler, hızla bir araya gelmeli. Devletin tepelerinden korku toplumu inşa edilmek için atılan her adım, aşağıda, şimdilik on binlerce insanı kapsamasa da tepki görüyor. Oturma eylemi yapmak isteyenler, barış için yürümek isteyenler, Cumhuriyet gazetesiyle dayanışmak isteyenler, milletvekiline müdahale eden polislere karşı araya girip fiziksel şiddete maruz kalan Muhammed Cihad gibi aktivistler, okuldan atılan öğretmenler, üniversiteden atılan öğretim görevlileri, hapse atılan ya da atılmaya çalışılan gazeteciler, kapatılan tv ve gazetelerin çalışanları…liste uzatılabilir. Binlerce, onbinlerce insan. Bu insanlara tutuklanan vekil ve belediye başkanlarına oy veren milyonlarca insan eklenebilir.
Şimdi yapılması gereken, bu kitleleri bir araya getirecek yasal bir demokrasi mitingi örgütlemektir. Bu, örgütlenme süreci aşağıdan gelişen yepyeni bir demokrasi cephesi olacaktır. Biz yasal mitingimiz için başvuralım, onlar yasaklasın. Biz yine başvuralım, onlar yine yasaklasın, biz yine başvuralım, her başvuruyu eninde sonunda haklarımızı garanti altına alacağımız bir demokrasi şölenine çevirir ve bu şölenin içinde yeni bir demokrasi birliği inşa edebiliriz.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)