Bazı insanlar seçimlerde 6’lı Masa’nın adayının desteklenmesini 12 Eylül 2010 referandumunda öne sürdüğümüz ‘yetmez ama evet’ tutumuyla özdeşleştiriyor.
Hatta bazı arkadaşlarımız, 6’lı Masa’ya verilen desteğin, 2023 model bir yetmez ama evet tutumu olduğunu söylüyor. İki dönemde alınan iki tutum, sadece bir kapıyı aralamak, yetersiz olduğunu bildiğiniz bir reform adımını daha büyük adımlar için yeni siyasal alanların açılması ihtimali nedeniyle eleştirel de olsa desteklemek açısından benzetilebilir.
Ama iki tutum arasında çok büyük bir fark var.
Birisi, ‘yetmez ama evet’ diyenler bir partiyi desteklemek için bu tutumu almadılar. Demokratik bir değişiklik için bir referandum paketiydi onaylanan. Bir siyasi parti değil, darbe anayasası değişin mi değişmesin mi, darbeciler sivil mahkemelerde yargılansın mı yargılanmasın mı konusunda verilen kararın sloganıydı.
İkincisi, ‘yetmez ama evet’ diyenler, ırkçı, faili meçhul cinayetlerin savunucusu, kontrgerilla özentisi üyelere sahip olan, Bursaspor-Amedspor maçında açılan Yeşil posterlerini ve siyasi cinayetler ve insan kaçırıp kaybetmenin simgesi olan beyaz Torosları savunanlarla bir ittifak kurmadılar.
Tersine, ‘yetmez ama evet’ diyenler, kontrgerillayla hesaplaşmanın, darbeci zihniyeti çöpe atmanın, Kürt sorununda çözümün önünde engel olan ırkçıların geriletilmesinin beyaz Torosçuların, derin yapılanmaların hesap vermesinin bir adımı olduğu bu tutumu almışlardı.
Meral Akşener’le beraber aynı adayı destekleyenler 13 sene önce darbecilerin yargılanması için canını dişine takanlarla uğraşmaktan vazgeçmeliler artık. Seçim olur da 6’lı Masa kazanırsa, seçimden sonra yaşanacak her olumsuzluğun faturasını değişim için 6’lı Masa’nın adayına oy veren ve Kürtlerle arasına mesafe koymak için elinden geleni yapan sol Kemalistlere çıkartmak çocuk oyuncağı olur.
Olmasında da bir sakınca yok. Bugünün vahim rejimi bir veri, bir gerçeklik elbette. Bu rejime karşı öfke çok haklı ama dünün faili meçhuller, asit kuyuları, Gazi katliamı, Sivas katliamı, 28 Şubat darbesi, insanlara dışkı yedirilen işkenceler, Newrozlarda gerçekleşen kitlesel katliamlar, parti kapatmalar, Susurluk rezaleti, kontrgerilla faaliyetlerine yaslanan rejimine, o askeri vesayet dönemi denilen günlere öfke duymamak, o dönemin failleriyle hesaplaşmayı arzulamamak, bu açıdan 2010’da yetmez ama evet diyerek bu hesaplaşma için adım atanları suçlamak bu tutumu alanların iflah olmaz bir şekilde devletin Kemalist öğelerinin daha görünür olduğu dönemin savunucuları olduğunu gösterir.
Yeşil’in posteri açıldığı için büyük bir rahatsızlık duymalarına da gerek yoktur bu durumda.
Şenol Karakaş