Putin savaş ve işgal politikalarıyla önce Avrupa’yı, ardından tüm bölgeyi ve dünyayı çok daha tehlikeli bir yer haline getirdi.
Özellikle Türkiye’de, Putin’in savaşından, Putin’den başka herkesi sorumlu tutan bir eğilim baş gösterdi. Bir Putin özürcülüğüyle ile karşı karşıyayız. Birçok gerekçe var Putin’in işgalini anlamlandırmak için. NATO, en başta gelen gerekçe. ABD yayılmacılığının aracı olarak bu savaş ve işgal örgütünün Ukrayna’da Rusya’nın bağrına hançer batırdığını söyleyip Putin’in işgal emrini anlamlandırmaya çalışanlar var. Birdenbire NATO’nun ne kadar çok katliam gerçekleştirdiğinin dökümleri paylaşılmaya, ABD başkanlarının kanlı sicili gündeme getirilmeye başlandı. NATO analizlerinin önemli olduğu, solun bu analizler sayesinde hem savaşın arka planını anlamak hem de ileride, NATO’nun Putin’i bahane ederek girişeceği saldırılara karşı bunun bir gereklilik olduğu, solun her iki yapıyı birden eleştirmesi gerektiğini söyleyenler oldu. Savaşın asıl sorumlusunun NATO olduğu iddiası da bunlara eklendi. Sık sık teorik bir analizin ışık tuttuğu olgular, güncel savaşa karşı alınması gereken tutumlarla karıştırıldı. Barış için Türkiye’den seslenip Ukrana’ya şart koşanlar var.
Antifaşist bir kahraman olarak Putin!
NATO’nun varlığını, Putin’in işgalini en iyi ihtimalle anlaşılır kılmaya en kötü ihtimalle açıktan savunmaya gerekçe yapmanın kökeninde Stalinizm, “devletçilik” gibi tartışmalar, yani Rusya’nın biraz daha “ilerici” olduğu fikri yatıyor. Fakat bu tartışmadan önce Putin’in Ukrayna’daki neonazilerin etkilediği rejime karşı olduğunu ve bazı faşist saldırılardan sorumlu olan paramiliter çeteleri çökertmek istediği iddiası var. Putin bunu hem işgal kararını açıkladığı konuşmasında hem de 3 Mart’ta Fransa devlet başkanı Macron’la yaptığı uzun konuşmadan sonra hem de Ukrayna-Rusya heyetlerinin toplantısının ardından, tüm dünya dikkatle ne diyeceğini beklerken açıkladı. "Operasyonlarımız devam ediyor, askerlerimiz kendini feda ediyor. Neonazilere karşı savaşıyoruz" dedi.
Dünyada faşizmle mücadele Putin’e mi kaldı? Buna inanların olması müthiş, mezbaha patronlarının hayvan katliamına karşı mücadelesi kadar inandırıcı, Shell’in fosil yakıtlara karşı olduğunu anlatan reklamlar kadar inandırıcı.
Ukrayna’da faşizm meselesi hakkında iki önemli makale yayınlandı. Bu makalelerden ikincisi, Karel Valansi’nin kaleme aldığı “Putin´in neo-Nazi iddiası üzerine” başlıklı yazı, her birlikte ikna olduğumuz “Ukrayna’da faşist tehlike” meselesinin bir diktatörün bir işgali başta sol kamuoyu ve geniş kitleler, dünya halkları ve Nazi işgaline karşı bir tarihi olan Rusya işçi sınıfı ev sosyalistlerini ikna etmek üzere üretildiğini çok net gösteriyor. Çünkü bu iddia köklü bir yanlışı barındırıyor. Valansi, Putin’in işgali konuşmalarından birisinde söylediklerini aktarıyor: “Görünen o ki, Kiev’de oturup Ukrayna halkını esir alan bir grup uyuşturucu bağımlısı ve neo-Nazi’ye kıyasla, sizinle bir anlaşmaya varmamız daha kolay olacak.”
Evet, bildiniz, burada Putin Ukrayna ordusuna sesleniyor! Ukrayna ordusuna diyor ki siz devlet başkanınız, bir grup uyuşturucu bağımlısı ve neo-Nazi’den daha iyisiniz. Gelin sizinle anlaşalım. Anlaşmanın şartı açık Putin açısından, ordu, Ukrayna devlet başkanını devirecek ve darbeyle Rusya’nın sömürgesi olmayı kabul ettikleri bir rejim kuracak. Bu da Putin’in antifaşist kararlılığının ifadesi olacaktı.
Valansi’nin dediği gibi, “Oysa Ukrayna’da Nazilerin hüküm sürdüğünü gösterebilecek hiçbir emare yok; ne topraklarını genişletmek istiyor, ne revizyonist bir politikası var, ne devlet eliyle bir grup insan hedefleniyor ve katlediliyor, ne olağandışı bir antisemitizm veya başka bir gruba yönelik düşmanlık var, ne bir diktatör tarafından yönetiliyor…”
Valansi “Putin’in Nazi olmakla suçladığı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski bir Holokost kurtulanının torunu ve Yahudi. Suçlamasının trajikomik yönü bu. Hani eğer Zelenski’nin illa bu kimliği öne çıkarılacaksa eğer, ancak şu söylenebilir; Putin bu saldırıyla bir Yahudi kahraman yarattı” sözleriyle bitiriyor yazısını. Eli kanlı bir diktatörün halkın yüzde 70’den fazlasının oyunu alarak seçilmiş ve bir Holokost kurtulanının torunu olan bir Yahudi’yi, faşist olmakla, kurduğu rejimin de faşist olmasıyla suçluyor. Bu iddianın Türkiye’de bu kadar alıcı bulması acıklı bir duruma işaret ediyor.
Bu iddiaların, Irak’a saldırmadan önce Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahı olduğunu savunan Bush’un iddialarından hiçbir farkı yok. Bir ülkenin iç siyasal rejiminde aşırı sağcı ve faşist kurumların olup olmaması, başka bir emperyalist gücün bu ülkeyi işgal etmesi için bir gerekçe olamaz.
Üstelik Rusya bir demokrasi cennetiymiş ve Putin de bu sınırsız demokratik ülkenin aşırı hoş görülü, esnek, sınırsız demokrasiyi savunan lideriymiş gibi davrananlar, bunu, Rusya’da gösteri hakkı yasaklanan öğrencilere, grev hakkı askıya alınan işçilere, varlıkları reddedilen LGBTİ+’lara, kadınlara, Çeçenlere sorabilirler. İşgalin başladığı hafta Kadıköy’de yaptığımız basın açıklamasında da dediğimiz gibi, “Putin dünyayı aşırı sağdan temizlemek istiyorsa işe intihar ederek başlayabilir.” Çünkü bu adam istemediği grupların seçimlere katılmasını engelleyen yasayı onaylayan bir diktatördür. 2012 yılında LGBTİ+’ların faaliyetlerinin onlarca yıl yasaklanması gerektiğini savunmuştur.
Kendisi bir diktatör olan Putin, başka ülkelerin iç işleyişinde antidemokratik öğeleri bahane ederek işgalcilik yapamaz. Bu bahaneyi ikna edici bulanların neden bir zoka yuttuğunu tekrar tekrar açıklamak zorunda kalmak hicap veriyor! Bir başka ülkenin aşırı sağcı, otokratik siyasal iktidarları o ülkenin işgal edilmesi için bir neden sunuyorsa, hep beraber Rusya’yı işgal edebiliriz.
İşgal giderek kanlı bir seyir izliyor. Nükleer savaş tehdidi, Putin’in tüm dünyaya meydan okuyan yayılmacı bir güç olduğunu gösteriyor. Küresel bir savaş karşıtı hareket, Putin’in işgaline derhal son verilmesi için, Rusya’daki savaş karşıtlarının açtığı yoldan devreye girmek zorunda.
NATO mu? Bu savaş karşıtı hareket, NATO’nun maskesini düşüreli çok oldu. Maskesini her takma girişiminde, bir terör ve savaş örgütü olduğunu elbette her zaman hatırlatacağız. Şimdi Harkov tren istasyonunda işgalden kaçma için biriken Ukraynalılarla hızla dayanışma örgütleme zamanıdır.
Şenol Karakaş