Önceki iki yazıda HDP’ye açılan kapatma davası ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesinin arka planında şu mantığın yattığını anlatmaya çalışmıştım:
“Başkanlığı kazanmak ve sürdürmek için Millet İttifakı’nda yer alan bazı partilerin AKP’ye desteği şart. Ama bu destek AKP liderliğinin de ufkuna çok uygun olduğu kanıtlanan daha sağ, daha da sağ, daha da devletten yana politikaların uygulanmasına bağlı. Bu uygulamalar ise AKP’ye oy kaybettirmeye devam ediyor (…) İktidar kendi kuyruğunu yemeye başlamış vaziyette ve artık kutuplaştırmayı derinleştirmekten başka bir çaresi yok. Attığı adımlardan geri dönüşü imkânsız. Tutarlılık adına değil! Tersine, iktidarın tutarlı olmakla hiçbir ilgisi kalmamış vaziyette (…) İktidar koalisyonu geri dönemeyeceği kadar açılmış durumda. Fakat hedefe varamayacak kadar da yorgun. Bu durumda bir illüzyona tüm toplumu ikna etmek zorunda: Her şey iyi gidiyor ve her şey daha da iyi olacak!”
“Her şeyin iyi gittiği ve gideceği” propagandasını çürüten her gelişme, kurum, birey deklase edilmek isteniyor. Sadece işlerin iyi gitmediğini gösteren, ifşa eden, kanıtlayanlar değil, olası bir seçimde AKP-MHP ittifakının kazanmasını engelleyecek güçler de düşmanlaştırılıyor.
İktidar özellikle Kürt sorunu etrafında attığı adımlarla, muhalefetin kendi içinde daha sağlam bağlarla bir ortak politik yönelim belirlemesini de engelliyor. Son üç yıldır, Libya’ya asker gönderme tezkeresi dışında, iktidarın gündeme getirdiği hemen her yerli ve milli hamle CHP ve İYİP’in desteğini alıyor.
Bu, bizi, muhalefetin niteliğini tartışmaya zorluyor.
İktidar ittifakının dönemeyeceği bir yola girmesi, nüfusun azınlığının oy desteğiyle iktidarda kalmak için yol ve yöntem aramasıyla sonuçlandı. Önümüzdeki dönemde kitle tabanında erimeyi durdurmak için siyasal demokrasinin kazanım olarak elimizde duran her bir yönüne müdahale edebilir. Kuşkusuz bu müdahale; kutuplaştırma, kendi taraftarlarına muhalefetin de içinde olduğu bir komplo, bir beka savaşı propagandası üzerinden yükselecektir.
Tekrarlanan İstanbul seçimleri, kutuplaştırma siyasetinin iktidar açısından son kullanma tarihinin geçtiğini gösterse de, bir seçim sürecinde muhalefetin elini kolunu bağlamak, siyaset yapma özgürlüğünü kısıtlamak için, krizleri krizler üreterek aşma politikalarına devam etmeyi tercih etmesi kuvvetle muhtemeldir.
AKP’nin gerilemesini hızlandırmak için
Muhalefet ise üç açıdan hatalı bir tutum içinde. Öncelikle, AKP’nin rejimin karakterinden kaynaklanan oy kaybının, kendiliğinden bir şekilde muhalefetin açık ara üstünlüğünün ilan edileceği bir seviyeye gerileyeceğini düşünüyor. İktidar ittifakının oy kaybı bir gerçek ama bir alternatif örgütlenmediği sürece bu oy kaybının süreceğinin bir garantisi yok. Milyonlarca insan oy verirken ve parti tercih ederken sayısız gerekçeyle hareket ediyor. İktidar ittifakı, mücadeleye dayalı bir muhalefet olmazsa insanların kaygılarını, umutlarını ya da umutsuzluklarını harekete geçirerek en azından oy kaybetme hızını yavaşlatabilir.
Muhalefetin bir diğer yanılgısıysa birleşik bir muhalefetin var olduğunu düşünmesi. Durum böyle değil. Muhalefet beş benzemezlerden oluşuyor. İktidar ittifakının dışında kalan partiler arasında yıldızı parlayan ise ırkçı İYİP: Muhalefetin sol kanadı açısından üzerinde dikkatle durulması gereken bir nokta bu. İktidarın nobranlığının alternatifi, “burjuvazinin bir başka programını savunan” Akşener ve arkadaşlarını neredeyse öven bir siyasi çizgiye savrulmak değildir. Mevcut iktidar ne kadar tehlikeli olursa olsun; apaçık ırkçılarla, Talat Paşa’yı övenlerle, göçmen düşmanlarıyla ittifak kurmak kabul edilemez. Siyaseti sağ zeminde oynamayı kabul etmek zorunda değiliz.
İYİP’ten demokratik muhalefet çıkmaz!
Üçüncü yanlış da yerlilik ve millilik konusunda; hem Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi hem de HDP’ye kapatma davasının açılması sırasında muhalefet partilerinin “tepkileri”, iktidar ittifakına karşı parlamenter bir “muhalif cephenin” kurulmasının hayal olduğunu gösteriyor. Herkesin bir umut olumlu bir açıklama yapması için gözünün içine baktığı CHP ve İYİP liderliği oldukça yerli ve milli bir görüntü arz ettiler son bir haftada.
Görmemiz gereken şu: İstanbul Sözleşmesi için yüzbinlerce kadın imza kampanyalarına katıldı. Kürtler tüm baskılara rağmen birçok şehirde Newroz kutlamalarını binlerce kişilik mitinglerle örgütledi. Toplumun geniş emekçi kesimlerinde yoksulluğa ve gelir adaletsizliğine karşı derin bir öfke var. Başarılması gereken muhalefeti işte burada, aşağıda, mücadelenin içinde inşa etmektir. İktidar ittifakının oylarının erimesinin devam etmesi isteniyorsa bunu günün birinde Akşener’in söyleyeceği mühim bir açıklama ya da HDP’yi kucaklayıcı konuşmalar yapması değil, aşağıdan örgütlenen birleşik mücadeleler sağlayacak.
Şenol Karakaş