Türkiye’de Anayasa’nın “Vergi Ödevi başlıklı 73. Maddesi şöyle: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.”
Anayasada yazan bir çok cümle gibi gerçek hayatla ilgisi olmayan bir madde bu.
Vergi yükü, Türkiye’de emekçilerin, yoksulların ve asgari ücretlilerin omuzunda.
Hiçbir adil dağılım söz konusu değil.
8 milyon asgari ücretlinin 2019’un ilk 10 ayında ödediği vergi toplamı 25 milyar 224 milyon TL olması bu adaletsizliği gösteriyor.
Nisan ayında Cumhurbaşkanı, “Türkiye, her hal ve şart altında üretime devam etmek, çarklarının dönmesini sağlamak zorunda olan bir ülkedir. Üretimini sürdüren şirketlerin çalışanlarının sağlığını koruması için gereken tedbirleri en sıkı şekilde almalarını sağlayacağız.” Bu hedeflerin birinci kısmı, şirketlerin çarklarının dönmesinin sağlanması kuşkusuz hayata geçti. Ama ikinci kısmı, çalışanların sağlığının korunması konusunda hiçbir adım atılmadı.
Tersine, yoksullara yüklenildikçe yüklenildi. Zaten açlık ya da yoksulluk sınırında yaşayan insanlar hem vergi yükünün artırılmasıyla hem yapılan zamlarla hem işsizliğin yarattığı basınç ve hem de patronların işyerlerinde hayata geçirdiği acımasız uygulamalarla daha da zor koşullara iteklendiler.
2020 yılının bütçesine göre devlet vatandaşlardan, alışveriş yaparken, maaşlarından keserek, kazandıklarından 913 milyar TL vergi toplayacak.
Bir hesaplamaya göre vatandaşlar olarak devlete her gün 2,5 milyar TL vergi vereceğiz. Bu hesaplamadan sonra Özel Tüketim Vergisinin yeniden artırıldı.
Bu arada Türkiye’de milyarder sayısı, 2019’a göre 3 kişi daha arttı.
Türkiye’de yoksullar vergi gelirlerinin yüzde 70’ini omuzlamış vaziyetteyken, nüfusun en yoksul yüzde 40’ı toplam gelirin sadece yüzde 17’sini alıyor. En yoksul yüzde 20’nin ise, toplam gelirden aldığı pay sadece yüzde 6.
Yani 2020 yılının vergi şampiyonu yine yoksul vatandaş olacak.
Üstelik, doların TL karşısında değerlenmesini, “Size ne, dolarla bir işiniz mi var?” diyerek “değerlendiren” ama aslında vatandaşla dalga geçen yetkililerin beceriksizlikleri ve ekonomi yönetiminin baştan sona çuvallaması nedeniyle daha da fakirleştik.
Ekonomist Kerim Rota’ya göre Son 19 ayda doları 7 TL’nin altında tutmak için elden çıkarılan 105 milyar dolar. Bu paranın “60 milyar dolarlık kısmıyla Türkiye’den çıkan yabancı yatırımcının talebi karşılanmış. 45 milyar dolar ise ‘sabit kurdan döviz fırsatı’nı değerlendiren yerli faizcilerin cebine girmiş.”
Aynı dönemde dış borçta hiçbir azalma olmadığı gibi tersine 91 milyardan 97 milyara çıkması, ekonomi yönetiminin sınıfsal tercihlerini gösteriyor.
Bu iktidar fakirden alıp zengine veriyor ve ekonominin bütün yükünü fakirlerin sırtına yıkıyor.
Şenol Karakaş
senolkarakas@gmail
(Sosyalist İşçi)