Eşitsizlik, yok sayılma, şiddet, yaşam hakkının elinden alınması, ev işlerinin yükü, düşük ücret, iş yerinde, okulda, sokakta taciz ve tecavüz, herhangi bir konuda yeterli bulunmamak ya da ‘haddinden’ fazla yetkin görünmek, kısaca topyekûn bir adaletsizlik, bu dünyadaki herhangi bir kadının hayatının sıradan parçaları. Bu dünya kadınlar için cinsiyetçi duvarlarla örülmüş ve her köşeyi dönüşte yeni bir etaba başlamak zorunda oldukları bir labirent gibi, üstelik birden fazla can hakları yok.
Türkiye’de her gün kadına yönelik şiddet ve cinayet olayları yaşanıyor. Hükümetin, patronların çıkarlarını kollamak için yaptığı muhafazakâr açıklamalar ve uyguladığı politikalar şiddeti ve cinayetleri teşvik ediyor. Katiller korunuyor, ‘genel ahlak’ çerçevesine sıkıştırılmaya çalışılan kadınlardan ise kaderlerine teslim olmaları bekleniyor.
Yargı katillerin arkasında
Sadece medyaya yansıyan haberlerle edinilebilen bilgilere göre, 2015’te 278 kadın öldürüldü. Çeyiz sandığıyla ormana gömülen Yasemin, bileziklerini vermediği için asansör boşluğuna itilen Güler, 17 yaşında başında vurulan Bahar, kız çocuk doğurmadığı için doğumdan bir gün sonra şakaklarına elektrik verilen ve boğulan Mübarek geçen sene öldürülen kadınlardan sadece birkaçı.
Kadınlara adeta, eğer boşanmak istiyorlarsa ölümü göze almaları gerektiği dayatılıyor. Yasalara göre kadınlar boşanmakta özgür. Ancak yüzlerce kadın boşanmak istediği, yeni boşandığı veya barışmayı reddettiği için kocaları tarafından öldürüldü. Üstelik kadınların büyük çoğunluğu failler hakkında defalarca suç duyurusunda bulunmasına, koruma tedbiri çıkartmış olmasına rağmen öldürüldü. Geçen Aralık ayında bir kadın kocasını tam 25 kere şikayet etmiş olmasına rağmen cinayet girişiminden ağır yaralı olarak kurtuldu.
Ceza indirimine son
Peki öldürülen kadınların en az üçte biri, henüz hayattayken yargı kurumlarına başvurmuş olmasına rağmen bu cinayetler nasıl işleniyor? Çünkü yargı katilleri, tecavüzcüleri, tacizcileri koruyor. Karısını, sevgilisini, kız kardeşini, annesini, kızını öldürenler hakim karşısına çıktığında ceza indirimi alacağını biliyor. Katillerin bazılarının cinayetten önce internette ne kadar ceza alacaklarını araştırdıkları biliniyor. Kadın cinayeti ve tecavüz davalarında ‘iyi hal’ veya ‘tahrik’ indirimi yeni cinayetlerin önünü açıyor. Verilen ceza indirimleri, yargının zihniyetinin katillerden farklı olmadığını gösteriyor. İşte hakimlerin tahrik unsuru bulduğu örnekler; ‘bana kadınlık yapmıyordu, hakaret etti, başka erkekle telefonda konuşuyordu, tayt giyiyordu, cilveliydi, mini etek giymişti’. Devlet şiddeti ve cinayetleri önlemek için hiçbir adım atmıyor. Her 8 Mart’ta yapılan resmî açıklamaların kadınların yaşadığı gerçeklikle hiçbir alakası yok. Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için tahrik unsurunun kabul edilmediği bir yargı şart.
AKP’nin kadınlarla imtihanı
Neoliberal politikaların yürütücüsü AKP’nin önceliği kadınların hayatlarını kurtarmak değil, aileyi güçlendirmek. Kadın bakanlığını ‘aile’ bakanlığı yapan, cinayetlere karşı ‘telefon hattı’ kurmakla yetinen, boşanmadan önce ‘aile danışmanıyla’ görüşmeyi zorunlu kılan, kürtajı fiilen yasaklayan, doğum kontrolü kısıtlamaya çalışan hükümetin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’na göre; ‘kadına yönelik şiddet yok, algıda seçicilik var’. Erdoğan’la özdeşleşen ‘3 çocuk’ propagandasıysa Türkiye’deki patronların zenginliklerini sürdürebilmeleri için bulunmuş bir formül.
Patronların genç nüfusa, yani çalışabilecek, ucuz işgücü olacak yeni kuşaklara ihtiyacı var diye kadınlara esas işinin doğurmak olduğu söyleniyor. Devletin savaş politikalarının etkisiyle, çocuk doğurmaya bir de ‘vatani görev’ payesi biçildi. Erdoğan’ın ‘kadın erkek eşitliği fıtrata ters’ sözü başta olmak üzere, AKP liderliğinin inatla sürdürdüğü cinsiyetçi söylem toplumdaki kadın düşmanlığını, ahlakçılığı, şiddeti besliyor.
Çocuk bakımı ortak sorumluluktur
Kadınlara sürekli doğurmaları gerektiği söyleniyor ama çocuk bakımı da tamamen kadınlara yükleniyor. Hükümetin neoliberal politikalarıyla kadınlar iş yerlerinden uzaklaştırılırken, toplumdaki rolleri evde çocuk bakmaya indirgeniyor. Meclis Genel Kurulu’nda yasalaşan yeni düzenlemeyle birlikte doğum yapan kadınlara esnek ve yarı zamanlı çalışma dayatılıyor. Yarı zamanlı çalışan kadınların yerine ‘kiralık işçiler’ çalıştırılacak. Kasım ayında da çalışan kadınların çocuklarını okul çıkışlarında alabilmeleri için, ‘öğlen çalış, erken çık’ düzenlemesi müjde olarak sunulmuştu. Doğum izinlerinin yeniden düzenlenmesi ilk bakışta olumlu gibi görünüyor. Oysa kadınlar için hiç de öyle değil. Çocuk bakımı sadece kadının sorumluluğu değildir. Niye çocuğu okuldan almak sadece kadının görevi olmalı? Kadınların onları iş yerlerinden eve ittiren yeni yasalara değil, kreş gibi mevcut hakların erişilebilir olmasına ihtiyacı var. Savaşa değil; işyeri ve mahallelerde ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli, 7/24 açık kreşlere bütçe ayrılsın.
Parti yönetimleri erkeklerde
Kadınlar için siyasette de eşitlik yok. Meclisteki partilerden HDP dışında hiçbirisi, parti üst yönetiminde yüzde 50 kadın temsili oranına ulaşamıyor. AKP’nin Merkez Yönetim Kurulu’ndaki 50 üyeden sadece 9’u kadın. MHP’de bu rakam 74’te 7. CHP’nin 60 kişilik Parti Meclisi’nde 19 kadın üye var. HDP 100 kişilik Parti Meclisi’ndeki 48 kadın üyeyle, üst yönetimde yüzde 48’lik bir kadın temsiliyetine sahip. Sürekli sol bir parti gibi gösterilmeye çalışılan CHP, her konuda olduğu gibi kadın temsiliyetinde de AKP’den farksız. CHP’nin il ve ilçe başkanlarının yüzde 97,5’i erkeklerden oluşuyor.
Şiddete direnen kadınlar
Sistematik şiddete uğrayan kadınların öldürülmemek için öldürmek zorunda kaldıkları, meşru müdafaa davaları her geçen gün artıyor. Yıllarca kocaları tarafından şiddet gören, hatta devlete başvuran kadınlar kendilerini savununca ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Oysa şiddet uygulayan erkekler ‘iyi hal’ ve ‘tahrik’ indirimlerinden faydalanıyor. Tecavüzcüsünü öldüren Nevin Yıldırım müebbet hapis cezası aldı. Sistematik şiddete uğrayan, hamileyken dövülen, üzerinde sigara söndürülen, kaburgaları kırılan ve kendini savunan Yasemin Çakal 7 kez hakim karşısına çıktı, dava yine ertelendi. Çilem Doğan, şiddete uğradığı için savcılıktan 9 kez koruma kararı almıştı, yeniden şiddet gördüğü sırada hayatını kurtarmaya çalışırken kocasını öldürdüğü için ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor.
"Ahlakınız" batsın!
Kadınların tecavüze uğraması için iffetli-iffetsiz olması, mini etekeli veya başörtülü olması, genç, yaşlı, evli ya da bekar olması, gece 3’te dışarıda gezmesi veya evden çıkmaması fark etmiyor. Tecavüzü, öldürülmeyi hak eden veya hak etmeyen kadın diye bir ayrım yok. ‘Genel ahlak’ kuralları, dışarıda olma saati, ‘orada ne işi vardı’ gibi hiçbir gerekçe bir kadının tecavüze uğramasını meşrulaştıramaz. Hiçbir kadın, toplumun onu içine sokmaya çalıştığı kalıplara uymadığı için öldürülmeyi hak etmiyor. Kayseri’de öğretmeni tarafından tecavüze uğradığı için intihar eden lise öğrencisi için ‘okulda ne işi vardı’ denemeyeceği gibi Bağdat Caddesi’nde tecavüze uğrayan genç kadının gece sokakta olması da sorun olarak görülemez. Sorun tecavüzün kendisinde. Geceler ve sokaklar hepimizin. Özgecan öldürüldükten sonra neredeyse her ilde, binlerce insan sokağa çıktı. Eylemler kadın cinayetlerine karşı büyük bir toplumsal öfkenin yansımasıydı. Bu öfkenin; kadınların istediği saatte, özgürce ve güvenli bir şekilde sokakta olabileceği bir toplum talebiyle, ‘ahlakınız batsın’ diyen, şiddetin ve tecavüzün gerekçelendirilmesine karşı çıkan bir harekete evrilmesi için çabalamalıyız.
Şiddeti ve cinayetleri önlemek için
- İstanbul Sözleşmesi uygulansın.
- Psikolojik şiddet de suç olarak değerlendirilmeli ve hukuki adımlar atılmalı.
- Kadın sığınma evlerinin sayısı arttırılmalı. Erişilebilir, standartlı uygun sığınma evleri yapılmalı.
- Kreş hakkı da uygulanmalı ve kapsamı genişletilmeli, erişilebilir olmalı.
- Şiddet mağduru, boşanmak isteyen kadınların ekonomik bağımsızlığı sağlanmalı ve en temel ihtiyaçları temin edilmeli.
- Medyada cinsiyetçiliğin son bulması için adım atılmalı. Şiddeti meşrulaştıran, cinsiyetçi yayınlara yaptırım uygulanmalı.
- Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet konusu resmi eğitim müfredatına girmeli, bu konuda eğitimciler de eğitilmeli.
- Yasal süreçlerde kadınlara hukuki destek sağlanmalı.
- Yargıdaki cinsiyetçilik son bulmalı. Kadın davalarında şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru kadınların beyanları esas alınarak yargılama yapılmalı.
(Sosyalist İşçi)