Sosyalist Tartışma'dan: “Alman Devrimi'nin en önemli dersi, devrimci partiye olan ihtiyaçtır”

21.10.2018 - 12:38
Haberi paylaş

İstanbul'da DSİP'in ev sahipliğinde düzenlenen Sosyalist Tartışma'da ele alınan konulardan biri de Alman Devrimi'ydi.

Toplantıda DSİP üyeleri Deniz Güngören ve Dila Ak konuşmacı olarak yer aldı.

Konuşulanların geniş özeti şöyleydi:

Dila Ak: "Rosa Lüksemburg şovenizme karşı enternasyonalizmin bayrağını ilk yükseltenlerdendi"

"20 yy. başında dünyada pek çok devrim gerçekleşti. 1917 Rusya, 1918 Almanya, 1918 Avusturya, 1918 Macaristan, 1925 Çin, 1936 İspanya. Bu devrimlerden sadece Rus devrimi başarılı oldu, iktidarı ele geçirdi. Devrimler elbette düz bir çizgi izlemez, bazen geri çekilir. Alman devrimi de 1918-1923 arasında inişli çıkışlı bir hat izledi, sonuçta yenildi, geri çekildi.

Alman Devrimi'nin önderlerinden Rosa Lüksemburg, Marks’tan sonra Marks’ın fikirlerinin en önemli taşıyıcısıdır. Yaşamı boyunca devrimci marksist geleneğin mihenk taşı olan aşağıdan sosyalizm anlayışını, “bürokratik ve devletçi sosyalizm” anlayışına karşı aralıksız savundu. Marks ve Engels’den sonra halefi sayılan Kautsky’e karşı çağdaşları hayranlık beslerken, Kautsky’nin reformist fikirlerini ilk teşhir eden devrimci oldu. 1. Dünya Savaşı’nda SPD’nin işçi sınıfını birbirine kırdıran sosyal şovenizmine karşı enternasyonalizmin bayrağını ilk yükseltenlerdendi.

Almanya’da 20. yy. başında sosyalistlerin partisi olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) en büyük partiydi. Milyonlarca işçi üyesi vardı. Savaşın başlamasından önce savaş karşıtı idi, ama savaşın başlaması ile birlikte Alman devletinden yana, savaş yanlısı oldu. Sadece Alman Devrimi'nin önderlerinden Karl Liebknecht savaş karşıtı tavır sergiledi, parlamentoda savaş bütçesine hayır oyu verdi.

Azınlıklar nasıl azınlık oldu?

Reformlar için devrimci mücadele

İşçi sınıfı içinde de savaş yanlısı fikirler yaygındı. İşçiler sanki savaşa değil, festivale gider gibi uğurlanıyordu. Ama savaşın başlamasından bir yıl sonra cephelerden gelen ölüm haberleri, açlık ve kıtlık, bir anda savaş karşıtı fikirleri güçlendirdi. SPD önderlerinden Bernstein savaş yanlısıydı, revizyonizm adını verdiği fikirleri savunuyordu. Kapitalizmi yıkmayı değil ele geçirmeyi, reformlar yapmayı hedefliyordu. Lüksemburg ise reformlar için verilen mücadeleyle devrim arasında ayrılmaz bir bağ kurdu. Rosa Lüksemburg için işçi sınıfının demokratik talepleri, yaşam ve çalışma koşularının iyileştirilmesi için verdiği mücadele, kapitalizmin yıkımına giden tek yoldur. Bu görüşler doğrultusunda Spartakistler grubu adı altında Rosa ve Liebknecht, Alman Devrimi için çalıştılar.

1917’de Ekim Devrimi'nin gerçekleşmesi tüm dünyada büyük bir etki yarattı. Bu etki Alman işçi sınıfını da büyük bir oranda etkiledi. Ocak 1918’de özellikle Berlin, Kiel, Hamburg, Ruhr Havzası ve Münih gibi şehirlerde grevler iyice yaygınlaştı. Berlin’de greve çıkan işçi sayısı 500 bin, bütün Almanya’da ise bir milyondu. Bu grevler sırasında Berlin’de Büyük Berlin İşçi Konseyi kuruldu. Hükümet bu hareketliliği dağıtmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Grevdeki işçilerle polis arasında çatışmalar yaşanıyordu.

Devrim

4 Kasım’da tüm Kiel şehrinin denetimi işçi ve asker konseylerinin elindeydi. Ayaklanma ardından tüm Almanya’ya yayıldı. 8 Kasım 1918’de Münih İşçi, Asker ve Çiftçi Konseyi, Bavyera Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti.

Devrimci İşçi Temsilcileri ve Karl Liebknecht, 6 Kasım’da toplanmıştı. Liebknecht'in devrimi başlatma tarihi olarak 8 Kasım önerisi kabul edilmeyince, 11 Kasım gününde anlaştılar. Kitleler bu tarihi beklemeyip 9 Kasım’da sokaklara döküldüler. Silahlı işçiler ve askerler sokakları doldurdular. Bunun üstüne 9 Kasım’da Berlin’de Spartakistler, Liebknecht'in önderliğinde İmparatorluk Sarayı’nı ve Emniyet Sarayı’nı ele geçirdi. Eichorn, devimci polis şefi ilan edildi. Rosa Lüksemburg da dahil olmak üzere siyasi tutuklular serbest bırakıldı.

Sosyalist Tartışma'nın ilk oturumu: “Türkiyeli ve Suriyeli işçiler patronlara karşı birlikte mücadele etmeli”

İkili iktidarın söz konusu olduğu bu dönemde, işçi sınıfı üzerinde en etkili siyasi güç SPD’ydi. SPD parlamentarizm yanlısıydı ve konseylerin iktidarına dayalı bir sistem onun için Ekim Devrimi’yle aynı şeydi ve bir an önce düzenin yeniden kurulmasını istiyordu. SPD merkezi bir an önce parlamenter siteme geçilip işçi ve asker konseylerinin ortadan kaldırılmasını istiyordu.

Spartakistler, Konseyler Cumhuriyeti'nden yanaydılar. Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht her türlü parti diktatörlüğüne karşı çıkıyorlardı. Kasım ayaklanmasını devrimci bir durum olarak değerlendirmelerine rağmen, SPD’nin karşı devrimci durumunu anlayarak bunu teşhir etmeye çalıştılar. Ama Spartakistler Birliği, bu karşı devrimi engelleyebilecek kadar ne güçlüydü ne de örgütlüydü. Devrimci bir örgütün ihtiyacını hisseden Spartakistler Birliği, 30 Aralık’ta diğer sol gruplarla birlikte Almanya Komünist Partisi'ni (KPD) kurdu.

Hükümet, Kasım Devrimi sırasında Berlin polis şefliğine atanan Emil Eichhron’u görevden aldı, onun yerine sağ eğilimli başka birini atadı. Eichhron döneminde polis kurumu sanki devrimci bir kurum gibi davranmıştı. Eichhron, hükümetin bu kararını tanımadı, bu kararı ancak işçi ve asker konseyi yürütme organının verebileceğini söyledi. 4 Ocak’ta bakanlık tarafından resmen kovulmasına rağmen bürosundan çıkmadı. Hükümetin bu tutumu kitleler tarafından tepkilerle karşılandı. 5 Ocak’ta KPD, Alman devrimi için hükümeti devirmek üzere genel grev ve genel gösteri kararı aldı.

Sosyal demokrasi ve karşıdevrim

SPD’li hükümet, karşıdevrim hazırlıklarına başlamıştı. Berlin’e asker yığma ve Freikorps (Gönüllü Birlikler) gönderme kararı aldı. İşçi ve asker kitleleri devrimci komitenin kararlarını beklerken, 11 Ocak’ta karşı devrim saldırıya geçti. KPD’nin büroları ordu tarafından işgal edildi. 13 Ocak’ta Berlin’e karşıdevrim hâkim oldu. Hükümet, devrimci hareketi tamamen ortadan kaldırmak için Freikorps sayesinde tüm devrimcileri öldürüyordu. 15 Ocak’ta Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht öldürüldüler.

Almanya’da işçi ve asker kitlelerinin var olan düzene karşı gerçekleştirdikleri Ocak ayaklanması, hareketin doruk noktasıydı. Rosa Lüksemburg, problemlerin farkındaydı ama o ve Spartakistler her şeye rağmen işçi sınıfının yanında olmayı tercih ettiler.

19 Ocak 1919’da yapılan seçimlerden sonra SPD burjuva partilerle beraber hükümet kurdu. Hükümet ilk olarak işçi ve asker konseylerini dağıttı. Yer yer güçlü ayaklanmalar ve grevler gerçekleşmiş olmasına rağmen, karşıdevrim güçlerine karşı çok uzun süre dayanamadı.

Mart 1919’da Berlin’de yarım milyon işçi, konseylerin tanınması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, olağanüstü döneme ait yargı organlarının kaldırılması, karşıdevrimci örgütlenme olan Freikorps'un dağıtılması ve kısa sürede devrimci silahlı birliğin kurulması talepleriyle genel greve çıktı. SPD’li Noske’nin yönettiği Freikorps, özellikle Ruhr bölgesi ve işçi sınıfının eyleminin yükseldiği yerlerde karşıdevrim terörünü başlatmışlardı. Mart 1920’ye kadar karşıdevrim binlerce devrimciyi katletti.

“Evrim ve marksizm” tartışması

Darbe

İsmini eski Doğu Prusya Valisi Kapp’dan alan darbe, Mart 1920’de gerçekleşti. Darbeyle beraber Berlin’in bütün kilit noktaları darbeciler tarafından ele geçirildi. SPD liderleri başkenti darbecilere bırakarak kaçtılar.

Ruhr bölgesinde işçilerce örgütlenen 50 bin kişilik Ruhr Kızılordusu darbecilerle kıyasıya çatıştı. Darbeciler kitle desteği ve siyasal meşrutiyet sağlamak için Sosyal Demokrat Hür Sendikalar lideri Carl Legien’den yardım istedi. Hayatı boyunca uzlaşmacı bir çizgide kalan Legien, kendinden beklenmedik bir şekilde bu teklifi reddedip bütün işçileri genel greve çağırdı. İşçi sınıfı bu çağrıya olumlu cevap verdi.

15 Mart’ta başlayan grev bütün ülkeye yayıldı. Grev başladıktan dört gün sonra darbeciler Berlin’den çekilmek zorunda kaldı. İşçiler Almanya’nın çeşitli yerlerinde tekrar konseyleri kuruyordu. Direnişe devam eden işçilere hükümet saldırmaya devam etti. Ordu tarafından Ruhr Kızılordusu dağıtıldı.

1923 yılı Ekim ayına gelindiği zaman KPD işçi sınıfının hareketliliğinin tekrar bir devrimci durum yarattığı görüşündeydi. Bu çerçevede silahlı işçi birlikleri oluşturuyor, devrim hazırlıkları yapıyordu. Komitern’in görüşü çerçevesinde “işçi hükümetleri” kurmayı düşünüyordu. Bu bağlamda Saksonya ve Thüringe’de SPD’yle ortak koalisyonlara girdi ve yerel hükümetlere üç bakan verdi.

Sağın yükselişi

Merkezi hükümet, yerel hükümetlere karşı 20 Ekim’de ordu birliklerini yığmaya başladı. Saksonya ve Thüringen’deki “işçi hükümetleri” mücadele edilmeksizin yıkıldı. Sadece merkezin kararından haberi olmayan KPD’nin Hamburg örgütü 23 Ekim’de ayaklandı. İşçi sınıfından kopuk girişilen bu ayaklanma da başarısızlıkla sonuçlandı.

1923 yılının sonuna doğru burjuvazinin artık işine yaramayan SPD hükümetten ayrılmıştı. KPD yasaklanmıştı ve faaliyetlerini illegal olarak devam ettirmeye çalışıyordu. Almanya sağ bir eğilim içine girmişti.

Alman Devrimi sırasında işçi sınıfının kazanımları şunlar oldu: 8 saatlik iş günü, işçi konseylerinin kurulması, sosyal haklar.

Devrim sırasında görülen önemli eksiklikler: Devrimci, güçlü bir parti yoktu. Silahlı işçiler vardı, ama reformlar sonucu elde edilen haklar, işçi hareketinin devrim talebini zayıflattı. SPD reformcuydu, bu anlamda devrime engel bir yapı oldu."

Sosyalist Tartışma göçmenlerle dayanışma vurgusuyla başladı

Deniz Güngören: "Bütün badirelerin sebebi devrimci bir partinin eksikliği"

"Alman Devrimi neden kaybetti? En önemlisi, SPD’nin reformcu çizgisi nedeniyle kaybetti. Sokakta savaşan işçiler, reformcu liderlikleri tarafından satıldılar. Bu tip durumlarda radikal ultra sol, aşırı kararlar alabiliyor. Çünkü sokakta savaşan işçinin, devleti, askeri güçleri rasyonal bir şekilde analiz etmesi ve doğru kararlar vermesi çok zor.

Alman Devrimi sırasında aslında işçiler çok defa stratejik üstünlüğü ele geçiriyorlar, ama bu kalıcı olmuyor. Devrim sadece işçilerin eylemi değildir. İşçilerin aşağıdan bilinçli eylemidir. Mart 2019’da Alman radikal solu 500 bin işçiyi sokakta görünce iktidara yürümek için zamanın geldiğini düşündü. Ama sokaklarda saçma sapan işler yapılır, dinamitler patlatılır, kapsayıcı olmayan bildiriler dağıtılır. İşçiler giderek devrimden soğur. Alman Devrimi'ne “sol komünistlerin” verdiği zarar, Freikorps’tan fazladır, mesela reformcuları karşı devrimci ilan etmişlerdir, zamansız ayaklanmışlardır. Bu şiddet gösterisini uygulayan kitleler, daha sonra Nazi hareketine dönüşürler.

'İşçiler iktidara hazır değil, onları eğitelim' diyenler vardır. Aslında bütün bunların kaçınılmaz badireler olmasının nedeni, devrimci bir partinin eksikliğidir. Devrimci partiyi devrim sırasında kurmanın imkansız olduğunu Alman Devrimi göstermiştir.

Bildiri yayınlayıp, korsan gösteri yaparak hükümet devirmeye çalışmanın saçmalığı ortadadır. Komitelerin karar almadaki hantallığı, işçilerin yenilgisine yol açmıştır. Silahlı işçilerin hükümet güçlerini rahatlıkla ezebilecekken, kararsız kalmaları, katliamlara sebep olmuştur.

Rosa, savaş öncesi SPD’deki reformcularla tartışırken, hemen bir devrimci parti inşasına girişseydi, Alman Devrimi farklı gelişebilirdi.

Alman Devrimi olsaydı, Rus Devrimi de farklı gelişir, stalinizme kayması engellenebilirdi. Devrimci durumlar, devrimle sonuçlanmayınca, radikalleşen kitlelerin buhranı faşizme kadar gidebilir."

Salondan katkılar:

- 40 yıldır, Avrupa’daki sosyal demokrat partiler, burjuva partileri hâline geldiler. Yunanistan’da iktidara gelen sol parti, AB’nin kemer sıkma programı ile anlaştı. Venezüella’da Chavez’in durumu da böyle. İşçi sınıfının haklarını kazanması için kapitalizmin yıkılması gerekir. Alman Devrimi'nin en önemli dersi, devrimci partiye olan ihtiyaçtır.

- Askeri darbe tehdidi, burjuvazinin 20. yy. da kullandığı önemli bir araç. 1917 Rus Devrimi öncesi Ağustos'ta Kornilov darbesi olmuştu. 1973’te Şili’de Pinochet darbesi oldu. Bizde 15-16 Haziran eylemleri sonrası 12 Mart 1971 darbesi oldu. 80 öncesi DİSK’in önderliğinde işçi sınıfı eylemleri yaygındı, 12 Eylül darbesi oldu. Rusya’da Kornilov darbesi boşa çıkarıldı, çünkü Bolşevik Parti işçileri örgütlemişti. Örgütsüz olunduğunda faşizm, halklara katliamlar yaşatır.

- Rosa devrim için şöyle der: Sorun ortaya konur, ama çözülemez. Çünkü tek ülkede sosyalizm olmaz. Lenin ve Troçki de böyle düşünür. İlk devrim İngiltere’de beklenirdi, ama eşitsiz gelişme nedeniyle Rusya’da oldu. Rus devrimi, Alman devrimine çok umut bağlamıştı. Alman devrimi yenilince, Rus devrimi de sıkıştı, stalinizme kaydı. Rus devrimi Stalin yüzünden değil, Alman devrimi başarısız olduğu için yenildi.

- Rosa sadece kitap yazan, entelektüel bir kişi değildir. Şehir şehir dolaşır, örgütlenme çalışmalarına katılır. Lenin ile ulusal sorun konusunda farklı düşünürler. Çünkü Rosa ezilen ulusun (Polonya) bir devrimcisi olarak birlikte mücadeleyi savunur, Polonya milliyetçiliğini eleştirir. Lenin ise ezen ulusun (Rusya) devrimcisi olarak Rus milliyetçiliğine tavır alır, ayrılma hakkı dahil her türlü ulusal mücadeleyi destekler. Rosa’nın, kendi fikirlerini Rus devrimcilerinin de savunmasını istemesi, onun eleştirilmesi gereken yanıdır.

Bültene kayıt ol