Trump’ın kaos turnesi, aşırı sağı zincirlerinden kurtaracak

17.07.2018 - 23:12
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Yazar Tarık Ali’nin anaakım neoliberal partilere verdiği isimle “aşırı merkez”, Avrupa turnesinden sonra, Donald Trump’ın başkanlık için uygun olmadığına ikna oldu. Ve performansının karakteristik olarak tuhaf, zaman zaman ise gerizekalıca olduğu doğru.

Ama, hiç kuşkusuz garip olan günlük Trump’a odaklanmak, kolayca onun ne kadar tehlikeli olduğunu küçümsememize neden olabilir. Onun favori haber programlarından biri, aşırı muhafazakâr Fox & Friends, Avrupa ziyaretlerini “dünyayı karışıklığa itme turu” olarak tanımladı ve durum gerçekten de tam olarak buydu.

Trump, özellikle Avrupa’nın aşırı merkezini, daha özelde ise şu an Avrupa Birliği’ni domine eden merkez sağı gözüne kestirdi.

Böyle düşünüldüğünde, Alman Başbakanı Angela Merkel’e ateş açması doğaldı. O, Avrupa’nın lider politik figürü.

Muhtemelen, Kasım 2016’da Trump başkan seçildiğinde Merkel’i “özgür dünyanın gerçek lideri” ilan eden dalkavuklar tarafından gururu incitilmişti.

Ancak Almanya aynı zamanda stratejik nedenlerle de hedef. Trump, ABD’nin son birkaç on yıldır müttefikleri ve ticari ortakları tarafından sistematik olarak kazıklandığını düşünüyor.

Çin bu noktada başlıca suçlulardan biri, bu yüzden ona karşı ticaret savaşını başlattı.

Ancak Pazar günü “Bence Avrupa Birliği bir düşman, ticarette bize yaptıklarına bakılırsa” dedi.

Almanya, Avrupa Birliği’ni domine ediyor. Yalnızca ABD ile yaptığı ticaretten büyük bir artı değer elde etmekle kalmıyor, aynı zamanda savunma harcamalarına ulusal yıllık gelirinin yalnızca %1.2’sini harcıyor; bu, NATO ülkeleri için koyulan %2’lik hedefin çok çok altında.

Trump, ABD’nin inşa ettiği uluslararası kurumların (örneğin NATO ve Dünya Ticaret Örgütü) aslında ABD’nin aleyhine sonuçlar getirdiğini düşünüyor.

Bu yüzden onları sarsmaya çalışıyor. Örneğin NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarını ulusal gelirlerinin %4’üne çıkarmalarını talep ediyor. ABD dahi sadece %3.1’lik bir harcama yapıyor.

Kibir

Bu noktada karşımıza Trump’ın kibri ve tutarsızlığı çıkıyor. Hedefi %2’nin üstüne çıkaran bir anlaşmayı sağladığını iddia etti, ancak diğer NATO liderleri bunu reddetti.

Güvenlik uzmanı Lawrence Freedman, “Trumpçı diplomasi, bağlayıcı anlaşmalar konusunda hiçbir kaydı olmayan ve muhataplarının reddettiği büyük başarıların elde edildiğini iddia etmeyi içeriyor” diye tweet attı ve şöyle devam etti:

“Asıl ilgi çekici soru ise, sadece onun hayal dünyasında var olan anlaşmaların sonucunda bunların hayal dünyasında uygulanmalarıyla tatmin olup olmayacağı.”

Ancak belki de Trump, pişirdiği başka işler olduğu için, gerçek politik sonuçlarla o kadar da ilgilenmiyordur.

Merkel’e yönelik saldırıları, Avrupa’da iktidara gelen aşırı sağ hükümetlerle bir ölçüde birlikte gerçekleştirildi. Bunlar, Macaristan’dan Viktor Orbán, Avusturya’daki nazi Özgürlük Partisi’yle işbirliği içerisindeki Sebastian Kurz ve İtalya’dan Matteo Salvini.

Benzer şekilde, Trump’ın İngiltere’nin Muhafazakâr Partisi içerisinde Brexit şartları üzerinden yaşanan hizip kavgasına müdahalesi de Boris Johnson ve diğer Brexitçilerin May’e karşı isyanını destekleme amacıyla yapıldı.

Financial Times gazetesinin dediği gibi, “ABD başkanı açıkça, isyankâr siyasi güçlerle yeni bir tür transatlantik ittifak kurma hedefini güdüyor”.

Şanslıyız ki, Johnson bu desteği lehine kullanmak için muhtemelen fazlasıyla tembel veya korkak.

Ancak Orbán, Kurz ve Salvini soytarı değil. Şimdiden, Merkel’i ve Emmanuel Macron gibi Avrupa aşırı merkezinin diğer liderlerini kıstırmış durumdalar.

Yani Trump, Atlantik’in iki yakasında da neoliberal kapitalizmin siyasi kurumlarını aşırı sağ güçleri destekleyerek yıkmaya çalışıyor. Bu çok tehlikeli.

İlk olarak, ne Trump’ın ne de Avrupalı müttefiklerinin neoliberalizme gerçek bir ekonomik alternatifi var. En kuvvetli silahları göçmen karşıtı ırkçılık ve aşırı merkez bu konudaki taleplerine adapte oluyor.

İkincisi, Trump, son birkaç haftada Britanya sokaklarında gördüğümüz hakiki faşist güçlere güven aşılıyor.

Bu yüzden, eski danışmanı Steve Bannon’ın Nazi Tommy Robinson’ın serbest bırakılması yönünde çağrı yapması şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen gösteriler bir karşı mücadelenin başladığına işaret ediyordu, ancak önümüzde zorlu bir süreç var.

Alex Callinicos

(Socialist Worker)

Çeviren: Ozan Tekin

Bültene kayıt ol